rosemary s baby

  1. 1960'lı yıllar sürecinde roman polanski tarafından çekilen film bir çok bakımdan ilklerin filmidir. hem gizli tarikat öğesini, hem satanizm öğesini ilk defa işleyen yapımdır. canavar, robot , kukla, her tarafından kanlar fışkıran mumya,seri katil gibi klişe korku filmi öğelerini kullanmadan da gerçek hayatın doğal akışı içerisinde insanı gerçekten gerebilmeyi başaran yapım, natural korku akımı temasını sinema külliyatına getirmiştir.

    mia farrow 'un kusursuz güzelliğiyle muhteşem performans çıkardığı film ,meraklı satanist komşu rolünde ruth gordon'a oskar kazandırmıştır, ruth gordon her sahnede filmdeki diğer oyunculardan rol çalacak kadar büyük oynamıştır rolünü , kendinden nefret ettirirken zaman zamanda güldürmeyi başarmıştır,insanın vicdanını çok acıtan o final sahnesinde japon fotoğrafçı öğesi ile (stanist olsada capon capondur ve fotoğrafını çeker polans'kide zekaya bakarmısınız ruth gordon titizliği elden bırakmaz ve o sahnede bile yere düşen bir pisliği temizler büyüleyici bir oyuncudur neyse).filmin en çekici yanı kanlı 2 sahne ve bir tecavüz sahnesi dışında(zavallı mia farrow'a güzeller güzeli rose'ye eşininde ortak olduğu bir kumpasla satan tecavüz eder rose bunu uykusunda kabus sanır ama sinema tarihinin en başarılı kabus sahnesi çekilirken rose gerçekten ''heil immortal satan'' çığlıkları içerisinde acımasız sosyopat eşinin ve yaşlı komşularının töreniyle şeytanın bebeği adriana hamile bırakılmaktadır) neredeyse hiç kan, cinayet, ölüm kullanmadan filmin korku filmi kültü olmasının başarılmasıdır.

    bunun en önemli nedeni film boyunca verilen tüm olayların mia farrow'un gözünden anlatılmasıdır, filmde mia farrow'un oynamadığı tek bir sahne bile yoktur, kocası, komşuları, hamilelik doktoru, apartmandaki herkes ona karşıdır, bu izolasyon kuşatılmışlık kumpaslar içerisinde inançlı saf orta sınıf köylü bir katolik kız olan rosemarry'nin çaresizliği insanı derinden yaralar. rosemarry öznelinde alt metinleri okuduğumuzda roman polanski dehasının neden deha olduğunuda bir defa daha anlarız ;abd tüketim toplumunun tüm öğeleri, televizyona bağlı yaşamın ilişkileri izole ederek kapitalleştirmesi, para hırsı için tüketim toplumunda insanın eşini bile şeytana satabilmesi, ve erkek egemen abd toplumunun katolik din baskısı altında bireyi ittiği izole piskozlar (marry katolik okulunda bir suç işlemiş ve büyük ihtimal papazların cezalandırması belki taciziyle karşılaşmıştır satan tarafından adriana gebe bırakıldığında papanın yüzüğünü zorla öpmesi bu mesajın alt metnidir)


    çaresizlik hissi içerisinde bir telefon klübesinden gelen yardım çağrısına telefonun doktorun sekreteri tarafından açılmasıyla gelen her olumsuz yanıt bizi adeta izlerken o yalnızlığın içine atar , filmde marry'e sürekli üzülürken bir yandanda saflığına kızarız, nasıl olurda kocasının her dediğini yapar, nasıl olurda iyi bir doktora gitmez, nasıl olurda o kadar ağrısı acısı varken hamileliği normal gitmezken ruth gordon'un getirdiği o cadı köklü belirsiz bitki esanslarını içmeye devam eder ,nasıl olurda bohem arkadaşlarıyla verdiği partide kendisini kız arkadaşları uyarana kadar doktora gitmeyi akıl etmez aslında bunların hepsinin cevabı rosemarry'nin yetiştiriliş tarzında, bireysel inanç evreninde ve abd toplumunun o dönemdeki erkek-kadın ilişki kıstasında gizlidir.

    film charles manson ve çetesinin polanski'nin eşi sharon tate'yi hamileyken öldürmesinin ardından lanetli olarak kabul edilir.sharon tate (ki sharon tate filmde mia farrowun house party organizasyonunda salonda oturan kadınlardan birisi olarak görülür) hamile durumdayken katledilmeden önce çekilen (filmdeki satanizm teması nedeniyle charles manson'un bu cinayeti işlettirdiğine inanılır oysa charles manson isimli hasta satanist değildir onun sözde felsefesi helter skalter dediği bir akımdır ki, beatles'a tapar ve dünyada siyah beyaz savaşının başlayacağına inanır neyse bu manyağı gündeme getirmeyelim onun bu başlıktaki rolü bu muhteşem filmi çeken deha yönetmen roman polanski'nin eşini ve doğmamış bebesini filmi izledikden sonra katletmesidir,hippiliği sahiplenip çiftlik evine topladığı bazı çocuklardan bir katiller sürüsü kurmuştur meraklısı varsa biyografisi filme çekildi digitürk goldmaxte oynuyor).

    filmin sonunda (tr de sansürlendi ama uncut dvd versiyonda o meşhur siyah beşik ters haç bebe sahnesinde kedi kafasından koparılmış adrian yüzünü görebiliyoruz ) rosemarry'nin çaresizlik içinde boyun eğişi, ve o cehennemin ucube çocuğunu bile kendinden kendi tecavüzüden bir parça kabul edip usulca beşiğini sallayarak uyutmaya çalışırken attığı bakış bize anneliğin ne kadar kutsal bir duygu olduğunu hatırlatırken vicdanlarımızıda sızlatır.

    *roman polanski arızalı bir adamdır , muhteşemdir.

    *komşularınıza güvenmeyin.

    *ne olduğunu bilmediğiniz bitkileri içmeyin.

    *eşiniz işinde çok hırslıysa işkolikse kaçarak uzaklaşın.

    film abd 'de hamilelere uzun süre yasaklanmıştı, filmin gebe kadınlar üzerinde psikolojik bozum etkisi saptanmıştı ve lousalar depresyona giriyordu, insan mı? şeytandır , şeytan mı ? insandır.


    mia farrow aşırı biçimde zayıflayarak irrite edici saç kesim şekliyle kendini rolü için böyle deforme etmiş.
    mutfakta ruth gordon arkadan sinsi bir bakış atarak yine rol çalıyor, filmin kültleşen telefon klubesi sahneside fondan gelen acı müzikle birlikte bu videoda.

    http://www.youtube.com/watch?v=whaxqrqcvp8

    mia'nın film başında uzun saçlı ve görece kiloluyken bir giyiniş sahnesi vardır, benim diyen erkek o bacaklar için ölür, bu kadar net söylüyorum.böyle saf bir güzelliğin kirletilerek yok edilmesidir aslında polanski'nin yaptığı ama o zaten sinemayı provake ederek kullanır ve alt metinlerde insanın canını yakar.

    ayrıca müzikler;krzysztof komeda-spell with voice of mia farrow başlığıyla nette dolaşmaktadır.

    (#64147) mata|25.11.2006 21:24|