floransa büyücüsü

  1. can yayınlarından çıkmış Salman rushdie tarafından yazılmış çok güzel olduğunu umarak pazartesi akşamı okumaya başlayacağım kiyap. tanıtım bülteni yazısını da hemen kopyalayıp yapıştırayım:

    "Salman Rushdie’nin “Bu kitabı yazmak için yıllarca okuyup araştırma yapmam gerekti,” dediği roman, türlü türlü anlatıcılar, gezginler, serüvenciler tarafından aktarılan, Babur İmparatorluğu ve Osmanlılar, Moğollar ve Rönesans Floransa’sının tarihine ve kültürlerine göndermeler yapan, bölgenin tarihini masallarla kaynaştıran büyüleyici bir yapıt.

    Kitaptaki cinsellik ve erotizmin odağı olan güzeller güzeli Floransa Büyücüsü, aslında erkekler dünyasında kendi yazgısına kendisi egemen olmak isteyen bir kadın. Ama kendi kaderine hükmederken, hükümdarların yazgısını bile değiştiriyor ve en parlak dönemlerini yaşayan Mugal payitahtı ile Floransa’nın toplumsal yaşamlarında bir dönüm noktası oluyor.

    Floransa Büyücüsü, kader, güzellik, savaşlar, tılsımlar ve sadakatle örülmüş bir yolda Rönesans İtalya’sının saraylarından Hindistan’ın uzak kıyılarına bir solukta uzanacağınız bir başyapıt."

    hatta can yayınları sitede birinvi bölümünü yayınlamış. onunda bir kısmını koyayım:


    --- alıntı ---

    1
    Günün son ışıklarıyla parıldayan göl

    Günün son ışıklarıyla parıldayan göl, saray-şehrin altında uzanan, erimiş altından bir denizi andırıyordu. Günbatımında bu yana gelen bir yolcu -şu dakikada göl kıyısındaki yoldan buraya gelmekte olan bu yolcu- , ziyaretçilerinin gözlerini kamaştırmak ve hayranlık uyandırmak uğruna hazinesinin bir bölümünü erittirip devasa bir çukura doldurtan Karun kadar zengin bir hü­küm-darın topraklarına yaklaştığını sanabilirdi. Üstelik, altın göl ne kadar büyük olsa da, çok daha engin bir servet denizinden çekilip alınmış bir damlacıktı muhakkak; yolcu, bu ana okyanusun boyutlarını hayal bile edemiyordu! Altın suyun kıyısında nöbet tutan muhafızlar da yoktu; şu halde, tebaasının, hatta yabancıların ve bizim yolcu gibi ziyaretçilerin bile paha biçilmez sıvıyı hiçbir engelle karşılaşmadan kova kova boşaltmasına göz yumacak kadar eliaçık biri olabilir miydi bu hükümdar? Öyleyse sıradan insanlar arasında gerçek bir prens, akıl almaz mucizelerle dolu yitik krallığı şarkılar ve masallarda anlatılan Hıristiyan Kral John’un ta kendisi olmalıydı. Belki de (diye tahmin yürüttü yolcu) sonsuz gençlik pınarı bu şehrin surları arasındaydı; kim bilir, belki Cennet’in Dünya üzerindeki efsanevi kapısı da buralarda bir yerdeydi. Derken güneş ufuk çizgisinin arkasında yitti, altın hazine suyun dibine battı ve göze gö­rünmez oldu. Gün ışığı yeniden belirinceye dek denizkızları ve yılanlar tarafından korunacaktı...

    --- alıntı ---


    (#276181) luna|13.06.2010 01:33|