500 days of summer

  1. Romantik komedi ve dram karışımı bir film. Zaman zaman komedisi, zaman zaman dram yönü ağır basıyor. Ama kesinlikle izlenesi bir film. Klasik Hollywood senaryolarından çok farklı, çok gerçekçi, çok komik, çok can yakıcı. Hayatında en az bir defa karşılıksız aşka düşenlerin es geçmemesi gerekenlerden!


    --! spoiler !--
    Aslında konu, filmin de tagline'ı olan "Boy meets girl. Boy falls in love. Girl doesn't." cümleleri ile özetlenebilir. Bu kadar basit olan konuyu, Summer'la geçen 500 günün bir başına, bir sonuna, hop ortasına atlayarak, pek hoş bir biçimde anlattığı için film daha bir güzel olmuş. Filmin başlarındaki bazı jestlerin -Tom'un İkea musluğu ile ilgili yaptığı şaka, Ringo Starr albümü- anlamını daha sonra çözüyor ve bundan keyif alıyorsunuz. Zooey'nin sonradan evlendiği eleman da, Tom'un mimarlık işine girip giremediği de gösterilmemiş, bence çok da iyi edilmiş. Sonuçta hayat, filmlerdeki gibi her şeyin en sonunda tatlıya bağlandığı bir kurgu değil. Tom mimar olabildi mi, bilmiyoruz. Tek bildiğimiz, aşk acısının üstesinden gelmeye başladığı. Gerçek hayatta da böyle olmuyor mu zaten? Sırf bu gerçek, bir filmin finali için neden yeterli olmasın?

    Filmle ilgili ucu açık bırkaılmış şeylerden sadece bir tek şey beni rahatsız etti, o da Summer'ın Graduate filmini izlerken son sahnede hıçkıra hıçkıra ağlaması. Summer gibi bir kız bunu yaptığına göre geçmişinde büyük bir aşk acısı var heralde dedik. Hatta apar topar evlenmesini de, bu eski sevgilinin ger dönüşüne bağladım. Oysa hiç alâkası yokmuş, bu sahne yoruma açık kaldı...

    Maviş gözlü Zooey ablamız da her zamanki gibi pek şirin. Ama ben bu sefer esas oğlanımızın tarafındaydım: Eh be güzelim, sen canının istediğini yapıyorsun anladık, ama karşındakinin duygularını neden düşünmüyorsun? Kızdım sana Summer.
    --! spoiler !--


    Notum 8.0/10.0. Bir flick için yüksek bile verdim!

    "Bu bir aşk hikâyesi değil. Bu, aşk hakkında bir hikâye..."



    (#251478) itaatsiz|26.08.2009 01:05|