isyanın dili

  1. Belki size garip gelecek ama, ben, şu dünyada yaşarken pek çok şeye isyan ediyorum. İnsanı insan yapan değerlerin asgari şartlarının bile ortadan kalkmaya başladığını görüyorum. Aklına çok güvenen ancak, gönlünü yezidi fenâlıklardan arındırmayan insanlar yaşıyor aramızda. Üç kuruşluk menfaat için kardeşine sırtını dönenlerin sayısı gittikçe artıyor. Bireysel hırs, çok kazanma arzusu, makam, rüşvet, sûizan, kin, hased, yalan, vefasızlık, kıskançlık, şiddet, zorbalık, tecavüz, kölelik, işkence, hırsızlık, fuhuş... velhasıl ne kadar fenâlık varsa irtikâb ediliyor. Yitirilen “ben” bilinci, yerini egoizme terkediyor. Aşkın en ulvi duygularını tüketen bir nesille yüz yüze kaldık. Şehvet kokuyor her taraf; sokaklar, caddeler ümidini yitirmiş binlerce avare insanla dolu. Yasaklar artıyor; ancak, suç işleme oranlarında bir düşüş söz konusu olmuyor. Günah işlemek için her türlü zemin hazırlanıyor.

    Yaşadığım toplumun ahlâkî çözülüşü isyana sevkediyor beni. Her şeyden önce bir insan olarak bu çözülüş karşısında düşünüyor, hüzünleniyor, öfkeleniyor ve isyan ediyorum. Bazen susmanın konuşmaktan daha çekici bir yanının olduğunu düşünerek sessizliğe adanmak istiyor; bazen de isyanın kışkırtıcılığına teslim olup feryâd ediyorum. Her şeyin isyan ettiğine inanıyorum: Aşkın isyanı, hedonistliğe; namusun isyanı, fuhşiyata; bilginin isyanı, cehalete; onurun isyanı, eğilmeye; azmin isyanı, uyuşukluğa; dostluğun isyanı, kalleşliğe; vefânın isyanı, nankörlüğe; sevdanın isyanı, ihanete; özgürlüğün isyanı, köleliğe; kazancın isyanı, biriktirmeye... Kısaca isyan, soylu bir cevaptır anlamsız hayata. Ve her isyan eden bir İbrahim-i Zaman’dır, Nemrutlarla hesaplaşan.

    Özgürlük ve bağımsızlık meftunu her yürek biraz âsidir. Ne olduğunu, niçin yaşadığını sorgulayarak anlamak ister. Çünkü, sorgulanmadan yaşanan hayat yaşanmaya değmez. Her soylu insan gibi Kierkegaard da, insanın hayat karşısında duruşundaki edilgenliğe isyan ederek şunları söylüyor:

    “ Bir insanda daimi bir uyanıklık yoksa, her şeyin temelinde çapraşık tutkularla kıvranarak değerli ve değersiz her şeyi yaratan bir kudret, hiddetle köpüren bir kudret yatıyorsa, her şeyin altında hiç doyurulmamış sonsuz bir terkedilmişlik uzanıyorsa... yaşam umutsuzluktan başka ne olabilir ki? İnsanlığı birleştiren hiçbir kutsal bağ yoksa, bir kuşak ormandaki yapraklar gibi diğerinin ardından ortaya çıkıyorsa, bir kuşak ormandaki kuşların şarkıları gibi diğerinin yerini alıyorsa, insan ırkı dünyadan, denize açılan bir gemi, çölde esen bir rüzgar gibi geçiyorsa daimi bir kayıtsızlık avının ardından durmaksızın ve arzuyla iz sürüyorsa ve hiçbir güç avını çenesinden söküp almaya yetmiyorsa... ne boş ve kasvetli bir yaşamdır bu!”

    (bkz: insurrection)
    (#229911) insurrection|01.02.2009 14:24|