hotaru no haka

  1. animasyonlar içerisinde ayrı bir yeri olan, mendille izlenilmesi farz olan 1988 yapımı studio ghibli çıkışlı bir Isao Takahata filmi. grave of the fireflies olarak ingilizceye çevrildi.


    --! spoiler !--
    4 yaşında olan setsuko ve abisi seita ikinci dünya savaşı esnasında önce annelerini kaybeder, akabinde babalarının da öldüğünü haber alırlar. açlık, sefalet, korku, hastalık içinde geçer günleri. emanet edildikleri evden dolaylı olarak şutlanır acıların içinde iki başlarına kalırlar. bazı anlar var ulan allah belanızı versin dedim izlerken, böyle bir iç parçalama olamaz! annesinin öldüğünü söylemek istemeyen abi seita 'annemiz biraz hasta, iyileşince yanımıza gelecek' yollu laflar ediyor ve küçük setsuko orda yere çömelip ağlamaya başlıyor sessiz sessiz. setsuko ağlıyor ben ağlıyorum. sonra abisi neşelensin diye ona türlü şebeklikler yapıyor, dönüp bakmıyor sanki anlamış öldüğünü... başka bir karede beraber denize giriyorlar ve setsuko'nun açlıktan ve bakımsızlıktan sırtında çıkan yaraları görüyorum içim daha bir beter oluyor, doktora götürüyor abisi doktor diyor ki 'sadece yemek yemesi lazım', 'düzgün beslenmeli, hepsi bu!' . seita kardeşi için hırsızlık yapıyor ve yakalanıyor. bahçenin sahibi iyice dövüp polise götürüyor, çıkışta setsuko 'canın acıyor mu? doktor çağırayım mı ' filan diyor, acı katsayımı tavana vurduruyor! bu zalim filmin ilerleyen bölümlerinde, herşeyin daha da berbatlaştığını acıların giderek katlandığını ve sonunda küçük setsukonun açlıktan öldüğünü izliyorum gözyaşlarıyla. sonra hayalinin koşuşturup oynadığı , kelebek kovaladığı vs.. bir sahne var aman allahım! bir çizgi film filan diyerek kestirilip atılabilir belki ama, filmi böylesi etkili kılan zaten çocukların bu denli savunmasız olması bütün savaşlarda. yetişkinler yine bir yolunu buluyorlar belki, ya da her durumda daha güçlüler fiziken de. fakat o küçücük setsuko, onda resmedilen bütün savaş mağduru çocuklar, açlıktan, hastalıktan, bakımsızlıktan ölen milyonlarca çocuk geliyor aklıma. elinde ayıcık kapının önüne çökmüş abisinin dönmesini bekliyor eve, sonra da uyuyaklıyor ve ölüyor!ölmeden bir kaç gece önce seita ateş böceklerini yakalıyor ve çok karanlık olan yattıkları yere getiriyor, kardeşi biraz neşelensin ve aydınlansın ortalık diye. oradaki o hayreti, mutluluğu sabah hüzüne dönüşüyor. bir sürü ateş böceği hepsi ölmüş, bir mezar açıp gömüyor toplu olarak hepsini, neden bu kadar çabuk ölüyorlar diyor abisine? neden ateş böcekleri bu kadar çabuk ölüyorlar? savaştaki toplu mezarlar geliyor o zaman da aklıma. üstüne bir de mim misli mader izliyor ve komaya giriyorum... bu kadar acıklı animasyon yapılır mı ey caponlar? sıcak savaş görmemiş biri olarak atıp tutuyor ve yine sadece bir batılı gibi gözyaşı döküyorum... savaşlarda ölen bütün çocukların anısına...
    --! spoiler !--








    (#219449) mistaneek|06.11.2008 20:27|