almancı

  1. almanya' da yaşayan, orada calışıp hayatını orada devam ettiren ama hep bir gün ülkelerine geri dönecekmiş gibi bir durumları olan, ne gidebilmiş ne kalabilmiş insanlarımıza verdigimiz addır.

    bizden ve anne-babalarımızdan bir nesil öncekiler, -yani dedelerimiz yaşındakiler- genelde gittikleri yerde gecinebilecek kadarın kendilerine yeterli oldugunu düşünen bir hayat kurdular, almanca' yı bile hiçbir zaman tam ögrenmediler, hep yarım kaldılar.fabrikalarda işçi olarak çalışıp, hayatlarının büyük bir dönemini sabah 4'te kalkarak, tek bir yemek arasıyla tüm gün çalışarak, tek boş kalabildikleri haftasonlarını da hasret kaldıkları uykuya doymaya calışarak gecirdiler, yada köylerinde bıraktıkları eşlerinin üzerlerine güller kokladılar, bilinçsizce çalışıp kazandıklarını yiyip bitirdiler.kimileri her türkiye' ye izine geldiginde bir cocuk yaptı, bunu belgeleyip, almanya' da fazladan cocuk parası aldı. birçok akıllı dedemiz ise cocuklarının gelecegini garantiye alma düşüncesiyle onları almanya' ya götürdü. ve bizden bir önceki nesilin de yavaş yavaş almanya macerası başlamış oldu.

    genelde babalarının yanına giden erkek cocukları biraz daha şanslıydı, eger yaşları uygunsa okula gidebildiler, cocuk yaşta olmanın avantajıyla dil ögrenirken zorluk cekmediler, hem de türkiye' ye geldiklerinde her istedikleri kızı aileleri seve seve verdi onlara, cünkü almancılardı ve kızlarının hayatı da bir bakıma garanti altına alınmış oluyordu. evlenip oraya yerleşme şansı bulmak isteyen cok fazla kız vardı zaten, almanya o zamanlar için yaşadıgı şehrin dışına bile cıkmamış biri için cennet demekti, yada bir kaçış yoluydu biraz da. ama yaşayacakları sıkıntıları, arada kalmışlıkları asla tahmin edemediler. kendilerini dış dünyaya daha da kapadılar, cünkü geleneklerden uzaklaşacak olmak onları hep korkuttu, hem avrupalı olmak istediler, hem kendi adetlerini uygulamak istediler. gittikleri dönemde burada ne varsa, ne ögrendilerse onu da yanlarında götürdüler, ancak burada kalanlar degişiyordu, dogup büyüdükleri yerde fikirler farklılaşıyordu, ama onlar, benliklerini kaybetmek korkusuyla ne oralı olabildiler ne buralı. kendilerini geliştirmekten korktukları için 20 yıl önce zihinleri nasıl işliyorsa, 20 yıl sonra da hiçbir şey degişmedi, degişemedi. dil ögrenmeyi de reddetti cogu, cevresine uyum saglamayı hiçumursamadı, ayagındaki basma etegini de, yemenisini de hiççıkarmadı.

    sonra onların da cocukları oldu, onlar ise tamamen arada kalacaktı. çünkü her biri orada dogdu, orada büyüdü, okula gitti, bir alman' dan tamamen farksız şartlarda yetişti. ama o da kararsızdı. hem bir türk gibi olmak, dügünlere gidip kız begenmek, sonra da onu görücü usülü ailesinden gidip istemek vardı aklında, hem de sacını mohikan tarzı kestirip, rengarenk boyamak. kızlar da farksızdı, ya liseyi bitirip kendi gibi orada dogup büyümüş biriyle tanıştırılacaktı, yada ailesinin hiçistemedigi biriyle kaçacaktı. türkçe' yi asla düzgün konuşamadılar, orada "türk" oldular, burada "alman" ; aidiyet duygusu hep çok uzaktı. sonra bir de milliyetçi oldular, balkonlarına ay-yıldız, arabalarının dikiz aynasına üçhilal astılar, türk lafı gecince herkesten daha sert oldular, ama türklügün ne olduguna dair en ufak bir fikirleri hiçolmadı. 23 nisan' da kendilerince eglenceler düzenleyip, aslında bu kadar "milliyetci" olmalarının altında yatan tek sebep olan almanlara nispet yapar gibi stadlarda toplandılar, ama 23 nisan'ın ne anlama geldigini hiçmerak etmediler. bagıra bagıra ölürüm türkiyem diye şarkılar söylediler, ama cogu erkek gelip burada askerlik yapmamak için alman vatandaşı oldu. anne babalarının fikirlerini aydınlattılar belki biraz, ama en fazla daha uyumlu görünmelerini saglayarak giyim tarzlarını degiştirebildiler. orada uyanıklık yapıp 300.000 tanesi işveren konumunda oldu ama, buraya geldiklerinde esnafın kendilerini yolunacak kaz gibi görmesine bir çözüm bulamadılar...

    umarım bu arada kalmışlıktan kurtulabilecek yeni nesiller vardır, kim olduklarının, ne olduklarının farkına varırlar bir gün...
    (#21493) chihiro|14.07.2006 00:35|