izmir

  1. bir güzelliği paylaşma ihtiyacından olsa gerek, izmir'de yıllardır yaşayan insanlara bile izmir'i anlatma ihtiyacı duyarım hep. ama izmir'i ilk kez gören birine anlatmaya başladığımda işin içine böyle bir şehirde yaşamaktan duyduğum zevkin ukalalığı da girer. bir kaç gündür de geniş çaplı bir açıklayıcı izmir tanımı girmek istiyordum ama bunu uzun yazılara bile sığdırmak o kadar zor ki en sonunda fotoğraflardan destek almaya karar verdim. bunu da ancak bir merkez gezisi şeklinde yapabileceğim. ilk fotoğraf karataş tan sahilin bir görünümü. genelde merkezi dolaşmaya başlamam bu görüntüyle başlar. körfezdeki eski kötü koku gitti gideli buradan geçerken burnumu kapatmak yerine, manzarası için gözlerimi açıyorum artık.




    kıyı boyu giderken apartmanların arasından ince uzun bir yapının yükseldiğini görürsünüz. bu tarihi asansördür. hepsini bitirdiğinizde yarım kilo verdiğiniz merdivenler olmadan önce halil rıfat paşa caddesine çıkmak için kullanılırmış.




    asansörün üstünde bir restoran bir cafe bir de şahane manzara bulunur ki, bu manzarayı izlemek için sıraya girildiği olur.




    konak meydanı neresinden bakarsanız bakın güzeldir. merkezinde saat kulesi bulunur. çevresinde de sırasıyla güvercinler banklarda oturanlar konak camii ve hükümet konağı bulunur. saat kulesinin kurulmasını ve bakımını da kemeraltı çarşısındaki bir saat ustası yapar.




    meydanın tembel güvercinlerinin yaptığı iki iş vardır birisi yem yemek diğeri de ordan oraya uçmak.




    karanlık basınca ise ışık oyunlarının güzelliği eklenir meydana. palmiyeler kağıt 500 liraların arkasında da görüleceği gibi saat kulesiyle bütünleşip simgeleşmiştir.




    bu havuz meydana sonradan eklenmiştir, dışardan pek ilgi çekici durmayabilir ama fotojeniktir.




    meydandan çıkarken gördüğünüz tahta köprüyü hemen geçmeyin. bir önünüze bir de arkanıza bakıp biraz seyredin.






    basmane'nin ara sokakları da, merkezi de bir çok tarihi yapıyı barındırır. ara sokaklarındakitarihi evlerin bir kısmı restore edildi ama önemli bir kısmı ilgi bekler vaziyette. ama burada bir fotoğrafa iki tarih sıkıştırmak çok zor değildir. öndeki basmane garı. arka plandaki caminin minaresinin yapısı izmir'deki diğer bir çok minareyle aynıdır. keşke biraz mimarisi hakkında da bilgi verebilseydim.




    orhan pamuk nasıl ki hayatın büsbütün berbat olamayacağını en azından bir boğaz gezisinin mümkün olduğunu söylüyorsa, her ne kadar boğaz'ın yerini asla tutamayacak olsa da izmir'de de bir kordon boyu vardır. dışarda yapacak bir şey bulamayanlar en azından denizi ciğerlerine çeke çeke kordon'u şöyle bir turlar.




    isteyen bu çevreyi sıra sıra dizili faytonlarla da turlayabilir.




    alsancakta deniz ve güneş her haliyle güzeldir. beraber oluşturdukları ışık oyunları ardındaki hayat meşgalesini anlatmak istiyordur. alsancakta gökyüzü bazen sarı olur o göğün altında kimi karnını kimi de kalbini doyurur;




    kimi zaman kıpkırmızı olur kendini anlatmaya başlar;




    kaçınılmaz olarak kapkara olur başkalarının parlamasına müsade eder.




    bu gezinin bir yerinde mutlaka karşıyaka'ya uğramak gerek. ama otobüsle değil tabi. mutlaka vapurla. hem şöyle alsancak'a uzaktan bi bakmış olursunuz.




    bütün bu güzellikleri görmek isteyen binlerce insan hiç boş bırakmaz buraları. karşıyaka çarşısının kalabalığı biraz yukardan bakınca ürkütücü gelebilir. bundan kurtulmanın en iyi yolu kalabalığa karışıp amaçsızca dolaşmaktır.




    velhasılı kelam izmir kendini sevdiren, bana estetik duygusu ve sevk kazandırmış özel bir şehirdir. daha fazla söze gerek yok. sanırım içimdeki yazma açlığını bu sayede doyurabildim.






    (#214587) revolution|18.09.2008 22:26|