dokunulma korkusu

  1. insanı, bilinmeyenin dokunuşundan daha çok korkutan hiçbir şey yoktur neredeyse. çünküinsan kendine değen şeyi görmek ve tanımak ister. genel olarak herkes yabancı bir şeyle fiziksel temastan her zaman kaçınma eğilimindedir ve insanların etraflarında yarattıkları bütün mesafelerin nedeni bu korkudur aslında.

    dokunulma karşısında duyulan bu "garip" tiksinti her zaman bizimle birlikte olmuştur. kalabalık ortamlarda, sokakta, otobüslerde, trenlerde, parklarda vs. hareketlerimiz hep bu duygu tarafından yönlendirilir. kendinizi ya da kendiniz dışındakileri bir gözleyin; çoğunlukla elimizden geldiği kadar gerçek bir temastan kaçınılır. eğer kaçınılmıyorsa bu birisinden hoşlandığımız içindir ki o zaman da yaklaşan biz oluruz.

    herhangi bir yerde istenmedik bir temas için dilenen özrün çabukluğu, bu özür beklenirken yaşanan gerilim, derhal özür dilenmediğinde gösterdiğimiz şiddetli ve hatta kimi zaman fiziksel tepki, bunu yapanın kim olduğundan emin olmadığımız zaman bile bu "saldırı"ya duyduğumuz antipati. kalabalık bir yerde bedenizmizde hissettiğimiz ufak bir çarpma sonucu nereden geldiğini bilmesek bile hızla gözlerimiz etrafımızı tarar ve hatta bulamasak bile yüksek sesle buna duyduğumuz tepkiyi dile getiriveririz. bu "cık cıklama" olsa bile... oysa sadece ufak bir çarpmadır, canımız hiç yanmamıştır ama dokunulmuştur işte.

    geçelim fiziksel bir dokunulma durumunu gözle yapılan bir temas bile rahatsızlık vermeye yeter. sistemin toplumda yarattığı dejenerasyon sonucu ortaya çıkan bu yabancılaşma durumudur aslında. her an bir kötülük olabileceği düşüncesi ile mümkün olduğunca dokunmakan ve dokunulmaktan kaçma eğilimi içerisindedir insan. "ama keşke herkes bu kadar iyi niyetli olsa" gibi bir düşünce baskın olacaktır bunu okuyanlarda. peki bu "iyi niyetsiz durum" diye nitelendirdiğimiz davranışı yaratan ne olmuştur? bizi böylesine birbirimize yabancılaştıran?...
    (#163089) sciencecyster|14.11.2007 02:18|