o gün eski işimden son kez izin alırken de, yeni işim için evrakları hazırlarken de aklımda hep aynı soru vardı. dikmen sinop'un neresinde?

dikmen

  1. 31 ağustos 2007

    "tebligatta neresi yazıyo?.. dikmen mi?.. orada dikmen mi varmış?.."

    o gün eski işimden son kez izin alırken de, yeni işim için evrakları hazırlarken de aklımda hep aynı soru vardı. dikmen sinop'un neresinde?

    beklediğim tebligat gelipte devlet memurluğuna kabul edildiğimi duyduğumda sanıyordum ki sinop'un merkezine atayacaklar beni. ama bu güne kadar adını bile duymadığım bir ilçenin milli eğitim müdürlüğüne gönderilmiştim. o günün akşamı internetten araştırdığımda gördüm dikmen'in nerede olduğunu. meğerse dikmen, sinop'un samsun sınırını oluşturan ve yakakent ile gerze ilçeleri arasında kalan ve benim o nereye gittiğini merak dahi etmediğim yol ayrımının vardığı ilçe imiş. o sapaktan 9 km içeride ve tabelasında 2410 nüfus yazısı ile beni beklemekteymiş.

    bütün hafta sonu bilen bilmeyen herkese anlattım durumumu. bilmeyenler tabi sadece sırıtmakla yetindiler ancak, dikmen'i daha önce görenlerin gülüşleri ve anlatışları beni telaşlandırmıştı. evimin bulunduğu sokakğın yol uzunluğu kadar olan tek bir caddesi varmış. sosyal hayat yokmuş. bir tek eczanesi varmış misal ve beni o eczanenin sahipleri karşılayacakmış bir tanıdığın aracılığı ile...

    4 eylül 2007

    önceki gün istifa etmiştim eski işimden ve daha durup dinlenmeden sinop yolunu tutmuştum. önce sinop il milli eğitime gidip evrak teslimi yapıalcak ardından dikmen'de iş başı. sinop'a giderken ilk kez bu kadar merakla baktım o sapağa. nereye gider, ne kadar sürer çözmeye çalıştım kendimce. evrak işlerimi halleder etmez dikmen'in yolunu tuttum. otobüs beni sapakta bıraktı ve muavin "bu saatte oraya giden dolmuş olmaz. şansınız varsa geçen bir araba belki alır sizi." dedi. o ana kadar bu hikayenin içerisinde minik bir yer tutan abimle birbirimize baktık öylece. sapağa yürürken dikmen tabelasının altına kazınmış bir yazı dikkatimizi çekti. "deli kontejyanımız doludur" yazıyordu...

    şans eseri yoldan geçen ilk arabayı durdurmayı başardık. bir veteriner idi bizi arabasına alan ve muavinin anlattığı kadar abartılacak bir sorun olmadığını söyledi dikmen'e gidiş gelişlerin. kısa bir süre sonra vardığımızda. ilçe girişinde, internette gördüğüm tabelayı gördüm. "dikmen nüfus: 2410"

    özetini anlatmak daha makul. eczacılar ile tanıştım. yeni işime başlamadan önce bir takım görüşmeler yaptım. ardından kiralık ev aramaya koyuldum ve bir oda, hol ile mutfağın birleşimi bir oluşumu barındıran bir tuttum. macera şimdi başlıyordu.

    abim gider gitmez çözmek için her mekanı keşif gezisine çıktım. iki lokanta vardı ilçede ve ikiside karşı karşıya idi. saat henüz 17 civarıydı ve lokantaların birinde yemek için sadece pilav kalmıştı. bir an içimden isyan etmek geldi. her şey çok hızlı gelişiyordu ve bu sürat beni her zaman aşırı sıkıyordu...

    7 eylül 2007

    samsun'a geri dönmek için bir yol bulmuştum. orada çalışan memurlardan biri her hafta sonu gidiyormuş samsun'a. onunla birlikte gidiş geliş yapacaktım artık. kısmi bir rahatlama vardı içimde nihayet. yol boyu dikmen'i anlattı bana. 1991 yılında dönem hükümetinin aslında köy olan bu yeri ilçe yaptığından bahsetti. buraya bankaların gelmek istemediğini. telefon elektrik gibi hizmetlerin ancak 42 km uzaklıktaki gerze'den temin edilebileceğini. oraya gelen gıda ürünlerinden ayrıca yol parası kesildiği için pahalı olduklarını. şu anda projesi süren bir internet kafe çalışması olduğunu ve kaymakamın halkın çok boş ve anlayışsız oluşundan bu projeye sıcak bakmadığını. belediye başkanının çok boş bir adam olduğunu ve belediyenin bile yararından çok zararının olduğunu. işçilerin dört aylık birikmiş maaşlarının olduğunu anlattı yol boyu.

    19 eylül 2007

    annem ve babam gelmişlerdi beraberlerinde bir dolu eşya ile. ev hayatımı düzenledik beraberce ve artık biraz daha rahattım. televizyon ve bir kaç şahsi eşyam gelmişti nihayet. minik bir buz dolabı ve mutfak eşyalarını da unutmamak gerekir. aileme dikmen'i gezdirdim. dikmen turunun sadece 10 dakika sürmesi annemi şaşırtmaya yetti. çalıştığım yerin kaymakamlık binası olduğunu ve o bina içerisinde ilçe milli eğitim müdürlüğü'nün sadece 4 odası olduğunu öğrendiğinde ise daha bir garipsedi. anlatmaya devam ettim onlara. girişteki nüfusun ne kadar yalan olduğumdan bahsettim. aslında dikmen merkez itibari ile 600 civarı bir nüfusa sahipti çünkü. bunların 100 kadarını ise devlet memurları oluşturuyor, o memurların büyük bir kısmı da beraberce tuttukları servisler ile gerze'ye gidiyorlardı mesai dışında. temmuz ayı içerisinde burada belediye para kazansın diye festivaller ve yağlı güreş müsabakaları düzenlendiğini duyunca annem bir umut gülümsemişti. en son festivale ciguli gelmiş. ailemi dikmen'den yolcularken annemin "seni burada bırakıyorum ama..." diyen bakışlarını unutmuyrum.

    sonunda bende bir dikmen'li oldum. ama onlar kadar tembel olamadım bir türlü. sabah 6'da başlar dikmen'de hayat ve kahvelerin önlerine atılmış masalarda insanlar oturma düzenlerini dahi bozmadan akşama kadar otururlar. eskiden biranelerin bol olduğu bir yermiş. neden kapatıldıklarını halen daha anlamış değilim. üç beş sahipsiz köpek bile tembellikten koşamaz olmuş. uyuzlar ve sürekli kaşınıyolar. hatta bir tesini kaşınmaktan sırt derisini dahi soymuş.

    26 ekim 2007

    dönüş yolunda bu kez mevzular daha ağırdı. üç gün önceki balık kokusunu konuştuk. elin yahudi'sinin ta buralara kadar gelip aldığı su ürünleri fabrikalarının filitrelerinin o gün açılmadığını ve bu yüzden kokunun yayıldığnı tartıştık. ve önceki gün gördüğüm, ayrıca bu tanımı yazmam için bana gerekli gazı veren gazete küpüründen bahsettik.

    haberin özeti şöyle idi:

    dikmen halkının maaşlarını almadığından bahsediyordu haber. emeklilerin maaşlarını almaları için 42 km yok gitmeleri gerektiğinin ve buna rağmen dikmen ilçesinde bir atm'nin bile olmayışından bahsediyordu. halkın bu konu ile alakalı şikayetlerini dile getiren bir haberdi ve son olarak atm'si dahi olmayan 38 tane ilçenin tükiye çapında mevcut olduğundan söz ediyordu. star gazetesinin 17 haziran 2007 tarihli haberi...

    dikmen aslında olmaması gerektiği halde ilçe olan bir yerleşim alanı. dönemin hükümeti ne çıkarladıki burayı ilçe yaptı bilinmez. bilinen bir şey var. o da dikmen halkının istihdam ve sosyal hayat konusunda büyük sıkıntılar yaşadığı. ilçenin tek eczacısı bile "ben kapatsam kimse açmaz" derken çok haklı. üstelik dikmen'de bir hastahane yok. 5 doktorlu bir sağlık ocağı mevcut. ben bile 6 büyük, 11 köy, toplam 17 okulun bağlı olduğu ilçe milli eğitim müdürlüğünde otomasyon sorumlusu oldum. uzaktan bakınca dahi anlaşılmıyor ama, dikmen kendi kendine zararı olan bir ilçe.

    ve şimdi herkes dikmen'in tekrar köy olmasını istiyor. gerze'ye bağlı iken olanakların daha iyi olduğundan bahsediyor eskiler. emniyet amirliğinin bundan 3 yıl önce kurulmuş olması bile onlara ilçe olmanın bir lütfu değil, epi topu bir kaç polisin hiç bir iş yapmadığı fazlalık bir kurum olarak görünüyor. yaklaşık 7 yıldır devam eden ve dikmen ile samsun arasını çok daha az bir mesafeye indirecek çevre yolu bile belediyenin gereken ödenekleri karşılayamayışından ötürü dikmen ayağında iki yıllım bir bekleme söz konusu.

    bunca sorunun içinde dikmen'in tek kurtuluşu kendi kabuğuna çekilip yeniden ilçe olması. ben dahil her gelen memurun bir an önce kaçmak istediği bir yer orası. üstelik şark hizmetine tabi, terörün t'sinin bile olmadığı bir durumda.

    transkripsion sinop, dikmen'den bildirdi...
    (#159714) transkripsion|29.10.2007 17:08|