ahmet erhan

  1. "80 sonrası şiir" diye adlandırılabilecek şairler içerisinde de, türk şiir tarihi içerisinde de, yerini henüz yaşıyorken belirlemiş bir şairdir ahmet erhan. haydar ergülen'in belirlemesiyle, '80 kuşağı' diye anılan şiirin başlangıç noktası, ahmet erhan'ın "alacakaranlıktaki ülke" kitabıdır. bitişinin de, küçük iskender'in "gözlerim sığmıyor yüzüme" adlı kitabıyla gerçekleştiğini söyler ergülen aynı yazıda. çokları için ahmet erhan'ın adı, ahmet kaya'nın seslendirdiği "bugün de ölmedim anne" adlı şiirinin şairi olarak duyulmuştur ilkin. "yazar coğrafyası" meselesi için çok verimli bir inceleme alanına sahiptir şiiri. çocukluğunun geçtiği adana-mersin, sonrasında uzun yıllar kaldığı ankara, sonrasında istanbul (cihangir), en son da ihsan tevfik'in silivri belediyesi'nin resmi aracı ve belediyenin "dali" lakaplı şoförüyle dalıp eşyalarını yüklediği silivri. "şiirleri otobiyografiktir." tespiti yeni olmayacaktır. zira; erhan, devrimci geleneğin içinden gelen bir şair olarak, "özeleştiri" olgusunu şiirinde dürüstçe ve çekinmeden uygulamış nadir şairlerdendir. bir geleneğe mensup mudur, o tartışılır ama, 80 kuşağı şiir içerisinde sesi hep çok gür çıkanlardandır. futbolculuk geçmişi de vardır, sakatlık dolayısıyla mecburen bırakmıştır adana'da çok sevdiği futbolu. at yarışlarına düşkündür ve bunu da "şiir" yapar. alkolle de ilişkisi, iki kere tedavi görecek kertededir ama bu durum için de "ben masa altından içenlerden değilim." diyerek gayet yerinde bir tespitle "açıklamaktadır". "alacakaranlıktaki ülke"yle, dönemin prestijli ödülü "behçet necatigil ödülü"nü henüz yirmi iki yaşındayken almıştır ve ilk kitaptaki bu olgunluğuna mahsuben, kendisine "rimbaud" yakıştırmaları da yapılmıştır. yunus nadi, cemal süreya ve halil kocagöz şiir ödülleri de biyografisindeki ödüllerdendir.

    deniz adında bir oğlu vardır ve şiirinde babası-kendisi-deniz şeklinde bir "baba-oğul" paradoksu da işlenmektedir.

    bendeki en sıkı imgesi, şiirlerini de henüz tam bilmiyorken, hayvan dergisinde, behçet aysan için yazdığı "behçet..." adlı yazıdır. yanılmıyorsam, 2004'ün temmuz ya da ağustos sayısında yayınlanmış nefis bir yazıdır. ankaralılardan behçet aysan'a, metin altıok'a, asaf koçak'a ve hayatta olanlardan haydar ergülen'e, akif kurtuluş'a, ahmet telli'ye, adnan özer'e, tuğrul tanyol'a, orhan alkaya'ya yazılmış bir açık mektup gibidir. belki de değildir. ama benim muhayyilemde hepsinin ortak yazısıdır "sıvas'ı dökülmüş" bir ülke için...
    (#151875) genco|26.09.2007 14:40|