baş örtüsü sorunu

  1. sorunun sadece inanca olan saygısızlık olarak ele alınmasıyla insanlarda birbirlerine hakaret edebilecekleri fikrini doğuran ilginç sorun.

    (bkz: doğurtgaç)

    inancı için takanlar olduğu kadar baş örtüsünü (türban desek daha doğru), kadın, çocuk ve genç haklarının olmadığı bir yaşamı savunmanın simgesi olarak da takanlar vardır. yasak daha çok türkiye'yi haremlik/selamlık getirmek isteyen zihniyete karşı konulmuştur. yani yasağa tepki gösterildiği kadar, baş örtüsünü bu sebeple takanlara da tepki gösterilmelidir. sonuçta yasağın çıkmasında ki baş sebep onlar. misal, nöroloji doktoru olup da erkek hastanın elini sıkmayan hatta mümkün olduğu kadar az erkek hasta tedavi etmeye çalışan insanlara karşı konulmuştur o yasak çoğunlukla. kimsenin, kimsenin diniyle alıp vermediği olduğu için değil... bunu böyle görmemek, insanları bu yönde kışkırtmak "dinimizi yaşamamızı istemiyorlar" demek gerçekten gereksiz galeyendır, gerçekten basit bir duygu sömürüsnden öteye de geçemez... çünkü tepki çift taraflı olmalıdır.. yasağı koyanlara tepki verildiği kadar, madımak otelini yakan zihniyetlere de "dur" demek lazım gelmektedir...

    bir de olayın şu yönü vardır ki her zaman atlanır .. türkiye cumhuriyeti müslüman değil, laik bir cumhuriyettir. yani baş örtüsü takma hakkı, kişisel ve dini özgürlükten ziyade ayrıcalık talebidir. eğer gerçekten dini yobazlıkla karıştıran bir ülkede yaşıyorsak bu masumane ayrıcalık isteği, birinin çıkıp mesai saatlerin de namaz kılmayı isteme hakkını da doğrur.. bir diğeri günah çıkarmaya gitmek isteyebilir.. eh bu ayrıcalığı alanlara karşılık da ateist çıkıp ben de günde 5 vakit boş geçirme hakkımı kullanmak istiyorum diyebilir, sonra o ülke de kim çalışır onu bilemicem tabi.. onlara bu ayrıcalık verilmezse bu sefer de bambaşka bir kaos çıkar ortaya.. bi de olayın bu boyutu var yani ..

    abarttım mı ? inanın abartmadım. insanların birbirlerini hala dini tercihleri yüzünden yargılama hakkını gördüğü, tanrıcılık oynayıp karşıdakini günahkar ilan ettiği ve bu yüzden susmasını söyleme hakkını kendinde gördüğü bir ülke de yaşıyoruz. "yozlaşmış şeriat"ın hala tepki görmediği bir ülke de yaşıyoruz. sadece fen bilimleri değil, sosyal bilimleri de derinden etkileyen bir teorinin safsata olarak öğretildiği bir ülke de yaşıyoruz, eğitimin teokratikleştirildiği okullarla dolu etrafımız. cumhuriyet ve demokrasi ayrımını bilmeyen, türkiye cumhuriyeti tarihini bilmeyen, türkiye cumhuriyetinin üzerinde kurulduğu temel ilkeleri bilmeyen insanların olduğu bir ülke de yaşıyoruz. madımak oteli yakıldığında, bu otelin yakılmasını unutturmamak için çırpınan insanlara "provakatör" dendiği bir ülke de yaşıyoruz. insanların mantıklı durup düşünemediği farklı ideolojilerin birbirini yediği bir ülke de yaşıyoruz. bunlara karşı insanlara dinsiz damgasını ve ya yobaz damgasını vurmadan önce bi dakika durup düşünmemiz gerekirken, ısrarla birbirimizi parçalara ayırdığımız bir ülke de yaşıyoruz. üzgünüm, ama gerçekler böyle. kimse, birileri neden bu kadar kendini paralıyor acaba diye düşünmüyor. ama ülke hepimizin ülkesi. alıntı ya da gönderme yapmıyorum ama birbirimizi beğensek de beğenmesek de buradan başka gidecek hiç bir yerimiz yok. gerçekten yok. bunları görmek lazım, verilecekse bir savaş hep birlikte verelim ama çift taraflı verelim. çok samimi söylüyorum bunu.

    her kim olursa olsun, bilgi edinme hakkından yoksun bırakılmasına sonuna kadar karşıyım. ama bunun ardına sığınarak gerçekten siyah bir yaşamı ülkeme getirmek için yapılan kofti duygu sömürülerine, daha çok karşıyım. seçim tercihim varsa eğer bu şartlar altında kişisel ayrıcalıkları değil, ülkemi seçerim.
    (#141054) dawn|23.08.2007 14:40|