ötanazi

  1. grekçe'deki 'eu'(iyi) ve thanatos(ölüm) kelimelerinin birleşmesinden oluşan 'euthanasia' kelimesinin türkçe'deki karşılığıdır. günümüzde ötenazi denilince acısız ölüm anlaşılmakta; ötenazinin serbest olduğu ülkelerde kanun ötenaziyi; bir kişinin yaşamına, kendi isteği üzerine, bir başka kişi tarafından son verilmesi eylemi şeklinde tanımlamaktadır. tıptaki tanımı ise, ağır hasta, belli terminal dönemde ve ağrıdan kıvranmakta olan bir hastanın yaşamına, bilinci yerindeyse kendi isteği, bilinci yerinde değilse yakınlarının isteği üzerine hekim tarafından son verilmesidir. hastanelerden bağımsız toplumsal örnekleri de bulunmakla beraber, tartışmalarda söz konusu olan biçim, ötenazinin tıbbi bağlamdaki biçimdir.

    ilk ötenazi uygulamaları antik yunan'da, asillerin yaşlı ve hasta bir beden içinde görünmeyi alçaltıcı bulmaları sebebiyle, atinalı hekimlerin bulduğu baldıran zehri vasıtasıyla gerçekleştirilmiş; uygulama için senatoya bu sebeple başvurarak izin belgesi almak yeterli olmuştur. babil ve asurlularda ise öleceği veya iyileşemeyeceği kesinleşen bir hastaya hekimin müdahalesi yasaklanmış; eski roma'da da benzer şekilde hekimin hastasının acılarına son vermek için onu öldürmesi suç sayılarak kasten adam öldürme tanımı kapsamına girmiştir. hıristiyanlık dönemine geçişle birlikte ötenazi, uygulanma alanını tamamen kaybetmiş, bu durum rönesans ve reform hareketlerinin ortaya çıkışına kadar devam etmiştir. aydınlanma sürecinde helenistik düşünce sisteminin yeniden filizlenmesiyle ötenazi, baskın olmamakla beraber, tekrar taraftar bulmaya başlamıştır. hümanizm düşünce akımının etkisiyle yaşama dokunulmazlığının en büyük değer olarak görülmesi ve bu hakkı hiç kimsenin, hatta söz konusu hayatın sahibinin bile ihlal edemeyeceği görüşü, ötenazinin karşısında din ve kanun dışında bir toplumsal cephe daha yaratmıştır.

    pek çok avrupa ülkesinde ötenazinin sözlüklere girdiği dönem, 17. yy olarak bilinmektedir; bu dönemde aynı zamanda ahlaki değerler gözden geçirilmiş ve entelektüel başarı gündeme gelmiştir. 18. yy' da doktorun vazifesinin ıstırapları azaltmak ve hastayı sağlığına kavuşturmak, ıstırapları azaltmak kapsamında bazı hallerde ona rahat ve kolay bir ölüm sağlamak olduğu görüşü ortaya atılmıştır. prusya'da büyük frederic, can çekişmekte olan hastayı veya yaralıyı iyi niyetle öldüren kimseye taksirle adam öldürme cezasını veren kanunu 1794'te yürürlüğe sokarak, ötenazinin cezasını hafifletmiştir.

    1947 yılında 2000 new yorklu doktor ötenazinin kanunlaştırılması için bir beyanname imzalamışlardır.bu beyannameye göre, new york'ta tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanan şahıs 21 yaşını bitirmiş ve şuuruna da hakim olmak şartıyla mahkemeye müracaat edebilecek; mahkeme, bir heyetin vereceği rapordan sonra ötenazi kararı verebilecektir. yirminci yüzyılın ilk yarısında bu tarz girişimlerin başarısız olmasına rağmen, ikinci yarısında hollanda, belçika gibi bazı ülkeler ötenaziyi hukuka uygun hale getiren yasalar çıkarmışlardır.

    bazı doktorlar tarafından kabul görmemekle beraber ötenazi, aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılır. aktif ötenazi, doktorun hastanın ölümüne sebep verecek bir müdahalede bulunmasıyla, pasif ötenazi ise doktorun tıbbi müdahaleyi tamamen keserek hastanın tedavisine son vermesiyle gerçekleşir. pasif ötenazide hasta aktif olarak öldürülmese de ölüme terk edilmektedir.

    günümüzde tıbbi müdahalede sadece hekimin değil hastanın da söz sahibi olması ve tedavinin her aşamasında hastanın kararlarına uyma zorunluluğu pasif ötenaziyi yasal olarak da mümkün kılmaktadır. müdahale edilmemesi halinde ölmesi kesin olan bir hastanın tedaviyi kesme talebinin hekim tarafından mecburen kabul görmesiyle gerçekleşen pasif ötenazi, ötenazinin yasak olduğu tüm ülkelerde de hasta haklarının ihlal edilmemesi gerekliliği sebebiyle yasal sayılır. dolayısıyla ötenazi karşıtı herhangi bir kanun sadece aktif ötenazi için geçerli olabilmektedir; bu noktada ötenazi karşıtı kanunların da bir bakıma anlamsızlaştığı düşünülebilir.

    ötenaziyle ilgili yapılması gereken bir başka ayrım da iradi - iradi olmayan ayrımıdır. iradi (volenter) ötenazi; bilinci yerinde olan bir hastanın kendi arzusu üzerine ötenaziye olanak sağlanmasıdır. bu konuya örnek teşkil etmesi amacıyla yaşanmış bir olaydan gitmek gerekirse; daha önce omurilik kanalındaki bir kanama nedeniyle hastaneye kaldırılan bir hasta, 2001 şubat ayında tekrar aynı tanıyla hastaneye yatırılmış, bu kez bilinici de kapanmıştır. üç ay sonra bilinci açılan hasta, ötenazi istemiş, olay daha sonra mahkemeye intikal ettirilmiştir. yapılan titiz çalışmalar sonucunda hastanın akli melekelerinin yerinde olduğuna kanaat getirilmiş ve hastaya yapılan tıbbi yardımın kesilmesine karar verilmiştir.

    iradi olmayan (nonvolenter) ötenazi ise; ölümcül hastanın ölüm ile yaşam arasında seçim yapabilecek durumda olmadığı,iradesinin ne yönde olacağının saptanamadığı durumlarda uygulanan ötenaziye denmektedir. londra'daki bir olayda james price adlı bir şahıs altı yaşındaki çocuğunu öldürmek suçundan yargılandığı mahkemede beraat etmiştir. price, hemen hemen üç dört aylık bir bebeğinkine eşit zekadaki oğlunu nehre atarak boğmuş, olaydan hemen sonra karakola gidip teslim olmuştur.yargıç, price'ın beraatına, ancak 1 yıl süreyle göz hapsinde bulundurulmasına karar vermiştir.

    günümüzde, doktorların büyük çoğunluğu aktif ötenaziye karşıyken, pasif ötenaziye daha ılımlı bir yaklaşım göstermektedirler. buna karşın dünya tabipler birliği ötenazinin her türlüsüne karşı olduğunu deklere etmiştir. 2 - 6 ekim 2002 tarihinde washington'da yapılan konferansta d.t.b' nin aldığı karar şöyledir; ötenazi uygulamalarla çelişen bir durumdur ve kabul edilemez. ayrıca, d.t.b. ülkelerdeki yasalar aksini hükmetse bile, tabip birliklerini ve hekimlerini ötenazi uygulamalarına katılmamaya çağırmıştır.

    dinler çerçevesinde ötenazi

    1. hıristiyanlık: hıristiyanlık dinine göre, tanrı doğadaki her şeyin sahibi ve belirleyicisidir. tanrı insana hayat verir ve yine o hayatı ancak kendisi alabilir. insan kendi yaşamına son veremeyeceği gibi başkasının da hayatına son veremez; kendi bedeninde tahribat yapamaz. hıristiyanlık inancına göre hayatta acılar da vardır; insan acı çekerek hz. isa gibi tanrıya yaklaşabilir.

    geleneksel hıristiyanlık inancı her türlü ötenaziyi günah saysa da, katolik kilisesinin son değerlendirmeleri pasif ötenazinin günah olmadığı yolundadır. hıristiyanlık dünyasını ruhani liderliğini üstlenen papa başkanlığında toplanan 05.05.1980 tarihli ii.vatikan ekümenik konsüller bileşiminde ötenazi üzerine bir deklarasyon yayınlanmıştır. bu deklarasyonda; öncelikle hıristiyanlık dininin geleneksel yaklaşımı dile getirildikten sonra ölüm çok yaklaştığı zaman, sadece sıkıntı veren ve tahammülü zor bir yaşamı uzatmaya yarayan tedavi yöntemlerini reddetme karar yetkisinin kişiye tanınmasının caiz olduğu vurgulanmıştır.

    2. müslümanlık: allah, hayatın sahibi, insan ise onun halifesidir; insan iradesiyle bazı kararlar verebilir ve bunları uygulayabilir, fakat allah'ın kurduğu hayata tecavüz edemez. katil, hayata tecavüzdür, insan kendi hayatına son verse de bu böyledir. insan kendi isteğiyle bu kulluktan vazgeçemez, hayatına son veremez. aksi davranış içine girerse günahkar olur ve ebedi dünyada cehennemden kurtulamaz.
    islam tasavvufuna göre, acı çekerek ölmek allah'ın o insana bir lutfudur. bu hayata çekilen acı günahların silinmesine yol açar; kabir azabı ve cehennemde ödenecek bedel hayattayken verilmiş olur. elbette ki kabir azabı ve cehennem hayatta çekilen acıdan çok daha fazla ürkütücüdür. insan ölümle pençeleşirken bile şükretmeli ve allah'tan şifa dilemelidir. ötenazi, islam dinine kesinlikle aykırıdır.insan ne zaman öleceğine karar veremez, bu karar yaratıcıya aittir.

    3. diğer dinler: musevilik de diğer tek tanrılı dinler gibi, ötenaziyi katil olarak görür ve reddeder.tek tanrılı dinlerin aksine, doğu dinlerinden şintoizm ve budizm ümitsiz hastalık durumunda istemli ötenaziye izin verir. çin'de konfiçyüs ahlakı da aynı şeyi savunur.
    hukuki bakımdan ötenazi

    1. ötenaziyi kasten adam öldürme suçu sayan devletler

    bir çok ülke, ceza kanunlarında ötenaziye yer vermeyerek kasten adam öldürme suçu saymaktadır. fransa, arjantin, brezilya, bulgaristan, yugoslavya, isveç, rusya, macaristan gibi ülkeler bu gruba dahil edilebilir. bu devletlerden bazılarının tıbbi deontoloji kanunlarında ötenazi açıkça yasaklanmıştır.

    2. ötenaziyi ayrı suç sayan devletler

    bu devletler hafifletici sebepleri de katarak ötenazi için ayrı bir cezai süreç oluşturmuş, bu süreci oluştururken faildeki acıma hisleri ne mağdurun öldürülme talebini de göz önünde bulundurmuşlardır. italya, yunanistan, finlandiya, norveç, almanya, polonya gibi devletler bu gruba dahildir. ötenaziyi ayrı bir suç olarak bünyesine alan ilk kanun olan yeni italyan kanununun ilgili maddesi şöyledir: "mağdurun kendi muvafakatiyle bir kimseyi öldüren kimse altı ila on beş sene arasında ağır hapis cezasıyla cezalandırılır. eğer fiil:

    a) on sekiz yaşından küçüklere,
    b) akıl malulleriyle, herhangi bir hastalık neticesi akli kıyafetsizlik halinde bulunan veyahut alkol ve uyuşturucu madde kullanan kimselere,
    c) fal tarafından şiddet, tehdit, telkin ve iğfal kullanılmak suretiyle mağdurun muvafakati istihsal edilerek işlenmiş ise, fail, öldürme fiiline mahsus ceza ile cezalandırılır."

    3. ötenaziyi suç saymayan devletler

    amerika birleşik devletleri: aktif ötenazinin yasak olmasına rağmen, pasif ötenaziye ilişkin bir çok davada mahkeme kararları fail lehine olmuştur. örneğin massachusetts yüksek mahkemesi, tedavisi mümkün olmayan akut lösemi hastası saikewich'e yaşam süresini uzatmak için önerilen tedavinin önemli yan etkileri olan ve acı çekmesine sebep olacak bir kemoterapi olması sebebiyle, hastanın yaşayacağı korku ve acının bu tedaviden beklenen yarardan, diğer bir ifade ile yaşamının sınırlı ölçüde uzatılmasından daha ağır olduğuna karar vermiştir.
    eyaletlerin farklı uygulamalarından dolayı intihara yardım adı altında aktif ötenazinin suç sayılmadığı bir olaylar zinciri yaşanmıştır. mishigan eyaleti'nin intihara yardımın suç sayılmadığı nadir eyaletlerden biri olmasından yararlanan dr. keverkian intihar makinesi icat etmiş, bu makinenin tanıtımı televizyonlarda ve yazılı basında yapılmıştır. bu makine, damara sokulan bir iğne aracığı ile hastaya zehir enjekte etmekte, bu eylemin gerçekleşmesi için hastanın bir düğmeye basması yeterli olmaktadır. böylece hekim hastayı doğrudan öldürmemekte, sadece onun makineyi kullanmasını sağlayarak yardım etmektedir. mishigan eyaleti'nde, dr. kevorkian'ı engellemek için 1992'de intihara yardımı yasaklayan bir yasa hazırlanmış, 1993'te de yürürlüğe girmiştir. doktor yasa çıkana kadar 27 hastasına ölmeleri için yardım etmiştir. yasa yürürlüğe girdikten sonra iki hasta daha aynı yolla hayatını kaybetmiş, açılan davada jüri doktoru suçsuz bulmuştur.

    ötenazide hastanın vasiyetini şart koşan bazı eyaletlerde, hastanın yazılı ve önceden verilen açık iradesi bulunmadıkça yapay yaşam desteğinin kaldırılması mümkün görülmemektedir. diğer taraftan 20 eyalette, hastanın iradesi tam olarak tespit edilemese dahi yasal temsilcisi veya onun yerini tutan bir başkasının, örneğin mirasçıların iradesinin yeterli görüldüğü belirlenmiştir.

    hollanda: 10 nisan 2001 tarihinde, senatoda, ötenaziyi hukuka uygun hale getiren yasa kabul edilmiştir. söz konusu yasaya göre, iyileşme umudu bulunmayan kişiler, istedikleri takdirde doktor kontrolü altında yaşamlarına son verebilme hakkına sahip durumdadırlar. ötenaziyi uygulayan doktor, yaptığı işlemi 'bölgesel ötenazi denetleme komisyonu'na bildirmek zorundadır. komisyon, ötenazinin yasalara uygun şekilde yapılıp yapılmadığını denetleyebilecektir.bu denetim sonucunda, doktorun ötenazi işlemini özenli şekilde yapmadığına dair bir karara varılırsa savcılığa suç duyurusunda bulunulacaktır. ötenazinin en çok uygulandığı ülke olan hollanda'da her yıl 2300 kişi ötenazi sonucunda hayatlarını kaybetmektedir. böyle bir yasanın yürürlüğe girmesinin yaratığı en büyük pratik değişiklik, doktorların cezai kovuşturmaya uğrama ihtimallerinin tamamen ortadan kalkması olmuştur.

    belçika: belçika ötenazi kavramıyla ilk olarak yirmi dört sene önce karşılaşmıştır.1981 yılında bir sinemada çıkan yangında paniğe kapılan ve kapıya yüklenen izleyicilerden birisine saptanan demir parmaklığın çıkarılması imkansız görülmüş, hastanın bilinci yerindeyken yalvarmasına dayanamayan bir doktor, tabancasıyla ateş ederek yaralının hayatına son vermiştir. mahkemeye sevk edilen doktor beraat etmişse de meslek odası tarafından meslekten çıkarılmıştır.

    belçika meclisi, ötenaziyi suç olmaktan çıkaran kanun tasarısını 2002 mayıs ayında onaylamıştır. yasada, ötenazi isteyen hastanın 18 yaşından büyük olması, bu talebini bilinçli ve kendi iradesi ile yapması, bu isteğini düşünerek ve birkaç defa yansıtması şart koşulmaktadır. ötenazi yapılabilmesi için, hastanın fiziki ve psikolojik açıdan sürekli ve dayanılmaz acılar çekiyor olması ve çaresiz bir aşamada olması gerekmekte, ötenazi talebi ile ötenazinin infazı arasındaki sürenin en az bir ay olması öngörülmektedir. yasaya göre insanlar, sağlıklı günlerinde vasiyetname hazırlayarak, ötenazi gerektiren hale düştüklerinde ötenaziye gidilmesini de isteyebileceklerdir. inceleme heyeti eğer gereksiz bir ötenazi uygulaması saptarsa, adli tatbikat başlatılacaktır.

    4. türk ceza kanunu'na göre ötenazi

    türk ceza kanunda ötenazi ile ilgili özel bir hüküm yoktur. ötenazi bir adam öldürme eylemi olduğu için doktrindeki yaygın görüş, failin kasten adan öldürme suçundan mahkum edilmesi ve hakimin takdir yetkisine bağlı olarak ceza indirimi alabileceği yönündedir. eylemin icrai yada ihmali olması bir şey değiştirmez.

    adam öldürme fiilinin suç sayılmasının sebebi hayat hakkını korumaktır.devlet tarafından hayat hakkı, yalnız fert değil, toplum açısından da korunmuştur.'rızalı öldürme'lerin dahi cezalandırılmış olması hukukun insan hayatını aynı zamanda "toplumsal değer" olarak kabul ettiğini göstermekte, ferdin ailesine ve devlete karşı vazifesini irdelemektedir.
    bu suçun faili ve mağduru insan olmak kaydıyla herkes olabilir. mağdurun hasta olması, mağdur çocuksa ucube şeklinde doğması, öldürülmesi için gerekçe sayılamaz. medeni kanun, kişiliğin kazanılması için sağ ve tam doğmak şartı dışına başka bir şart aramamıştır. doğan yaratığın insan biçiminde olması da gerekli değildir; insana insan niteliğini veren biçimi değil, sadece bir insandan üremesidir.

    türk ceza kanunu 1989 öntasarısında, iyileşmesi kabil olmayan ve ileri derecede ıstırap verici bir hastalığa tutulmuş bulunan bir kimsenin şuuruna ve hareketlerinin serbestliğine tam olarak sahip iken yaptığı ısrarlı talepleri üzerine ve sadece hastanın ıstıraplarına son vermek maksadıyla öldürme fiilini işlediği sabit olan bir kimseye, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesi hükmü ön görülmüş ve aynı hüküm türk ceza kanunu 1997 tasarısının 137. maddesinde 'acıyı dindirme saiki' başlığı altında tekrarlanmış, 2000 tasarısında da yer almıştır.

    bu kanun tasarılarında, ötenazinin hangi şartlarda kasten adam öldürme fiilinden ayrı bir suç sayılacağı belirtilmiştir. ötenazinin müstakil bir suç sayılması için gereken şartlar şunlardır:

    1. maktulün iyileşemeyecek şekilde hasta olması ve bu hastalığın ileri derecede ıstırap vermesi.
    2. hem fiziki hem de psikolojik olarak hareket serbestliğine sahip iken ısrarlı bir biçimde öldürülmeyi talep etmesi.

    prof. dr. kerem doksat, ötenazi tartışması isimli makalesinde, ötenazinin avrupa toplumları ve türkiye'de uygulanmasının yaratacağı farklı sonuçlar ve bu sonuçların ekonomik ve kültürel sebepleri üzerinde durmuştur. hollanda'yı 'topraklarının önemli bir kısmı deniz seviyesinin altında olan, dar bir alanda maksimum verim ve minimum parazitle yaşamak zorunda olan bir ulus' olarak tanımlayan doksat, ülkede ötenazinin yasallaşmasına şöyle bir yorum getirmiştir:
    "ötenaziyi kolayca kabul ederler çünkü benzer dinamikler orada da vardır. uyuşturucu-uyarıcı her türlü maddeyi müptelâlara devlet kendi verir çünkü ayakta duran her bir bireyin âzami® sıhhatli ve üretken olması şarttır, illegal yollardan madde bulmak için uğraşırsa hem işe yaramaz, hem de toplumun barışını tehdit eder. hemcinseller evlenip mutlu olsunlar ama enerjilerini varoluş savaşına harcamasınlar; önemli olan kapsamlı sıhhattir (exclusive fitness). her an mahvolma endişesini şuur öncesinde (preconscious) sürekli yaşayan toplumlarda karşılıklı özgecilik (karşılıklı diğerkamlık: reciprocal altruism) doğal olarak çok kuvvetle işler -ta ki son an ve panik tepkisi ortaya çıkmasın. bu sebeple, bir yandan da müthiş dindardır hollandalılar, pazarları başka hiç bir ülkede göremeyeceğiniz kadar çok kişi kiliseleri doldurur şık giysileriyle... çünkü yok olup gitmekten, doğal ayıklanmaya uğramaktan müthiş korkarlar ve tabiatüstü güçlere perestiş, tanrı'ya da iman ederler... çok kalabalık ve az hayat alanlı bir yerde, artik, topluma hizmet edemeyecek veya üretemeyecek hale düşenin yaşamaya hakkı kalmaz! çünkü kaynak tutucu potansiyeli düşer."
    doksat, ötenazinin türkiye'de yasallaşmaması gerektiği şeklindeki görüşünü ise, türkiye'deki toplumsal dinamikler açısından şöyle dile getirmiştir:

    "batı medeniyetini biraz tanıyan herkesin gaz sancıları çekmesine yol açabilecek kadar rahat, geniş, vurdumduymaz ve umursamazızdır. hem coğrafi, hem iktisadi hem de kültürel şartlarımız bizi yarı-feodal, anaerkil ama erkek-egemen bir toplum konumuna taşımıştır. böyle toplumlarda en önemli unsurlardan biri kaynak tutucu potansiyelin yüksek olması ve bağlanma (attachment) sisteminin güçlülüğüdür. toplumsal düzen tamamen örf ve adetlerle belirlenmiştir çünkü bu tür toplumsal yapılanmalar bireyselliğe, farklılığa müsaade etmez, yoksa homeostazisi bozulur; her sistem gibi, böyle sistemler de kendilerini koruma eğilimindedirler ve anti-homeostatik her eylemi şiddetle cezalandırırlar: töre cinayetleri, kan davaları, namus "itlafları" gırla gider. böyle toplumlar yaşlılarına büyük önem verir ve sistemi tehdit edecek halde olmayan hastasını, zayıf duruma düşmüşünü korur ve kollar. deliye meczup veya mecnun diye bakıp hoş görür, hastaya şefkatle yaklaşır... yani, bu düzeyde kalmak, bireyci ve devrimci davranmamak şartıyla, karşılıklı özgecilik çok yüksektir, yeter ki toplumsal-iktisadi örgütlenmeye ve düzene bir tehdit oluşmasın; o zaman da acımasızca dışlar ve reddeder!"

    sonuç olarak, avrupa birliği'nde ötenazi tartışmasının uzayıp gitmesinde garipsenecek hiçbir durum yoktur, çünkü benzer yönleri olsa da farklı kültürel ve toplumsal dinamiklere sahip ülkelerin bu konuda fikir birliğine varmaları hiç kolay olmayacaktır. buna rağmen toplumu oluşturanların bireyler olduğu düşünüldüğünde ötenaziye, hayatı işkence haline gelmiş bireylere bu işkencenin uygulanmasına devam etme ya da acılarına son vermenin yanında yaşama haklarını ellerinden alırken ölüm haklarını teslim etme noktalarında daha bireysel bakış açılarıyla yaklaşmanın gerekliliği söz konusudur.

    kaynakça:
    bayraktar, k., hekimin tedavi nedeniyle cezai sorumluluğu, 1972, istanbul
    centel, n., türk ceza hukukuna giriş, 2001, istanbul
    güven, k.,kişilik hakları ve ötenazi, 2000, ankara
    özalp, i., ötenazi olayı, 2000, istanbul, www.hukukcu.com
    doksat, k., ötenazi tartışması, 2001, istanbul, http://sufizmveinsan.com
    korkmaz, p., intihar turizmi, 2004, istanbul, http://www.hurriyetim.com.tr
    dtb 44. genel kurulu, dünya tabipler birliği'nin hekim yardımlı intihar için tutumu, eylül 1992, http://www.organel.com.tr
    (#1350) nanothing|27.03.2006 22:56|