--- alıntı ---
bu yazının başlığı “islamcı entelektüellerin büyük zihinsel sapmas" />

adalet ve kalkınma partisi

  1. oy, iktidar, seçim, siyaset gibi kavramlardan farklı kulvarlarda yazılmış bir "ince değerlendirme" yazısı. haber.5 sitesinde islam arslan yazmıştır.


    --- alıntı ---
    bu yazının başlığı “islamcı entelektüellerin büyük zihinsel sapması” da olabilirdi.

    “ah geri zekalı entellektüel yazar / yazarlar ah...” da.

    “bizim eleman” da olabilirdi.

    ama hepsinden de vazgeçildi.

    ***

    her zaman söylerim ahmet hakan coşkun’u severim. çünkü açık konuşur. milli görüş alerjisi vardır, bunu da erkekçe söyler. ahmet hakan coşkun’a “dönek” falan diyenler de haksızdır, zira o, “evi reddedip” gitmiştir. şimdilerde evsizdir ama pahalı otellerde kalmaktadır… mesele basittir… yani ahmet hakan’a laf söylemek anlamsızdır… ahmet hakan’a tepki gösterenler yanı başındaki iflah olmaz döneklerden habersiz yaşar dururlar…

    ***

    şimdilerde öyle islamcılar var ki tamamen dönmeleşmiş beyinleriyle ne dedikleri hiç belli olmuyor… tayyip erdoğan otobüsüne doldurulduktan sonra büyük bir zihinsel sapma içine girdiler… ama bu sapmayı o kadar çok sevdiler ki…

    geçmişte turgut özal otobüsü varken “radikal takılanlarımız” şimdi en liberalinden doğaçlamalar döktürüyor; yine geçmişin partisizleri hükümet partisine tapıyor.

    oysa erdoğan türkiye’si ile özal türkiye’si arasında sadece tarih farkı var… her şey aynı…

    “bu amcaların” her ikisi de abd ürünü, her ikisi de elmalı şeker kıvamında takdim ediliyor vs…

    peki bizim islamcı beslemeler neden % 100 krediyi boca ediveriyorlar… bu nasıl oluyor… babalarının hayrına … tamamen “basitlik”…

    ayrıca köylü işi, köylü sevdası… (köylülere hakaret etmiyorum, algıdan söz ediyorum)

    bu; “sevdim seni bir kere, başkasını sevemem, yalvarırım beni yanıltma, sen de beni sevmeye çalış” çukuruna düşüş…

    tayyip’in 2. dönemi, şayet olursa, çok eğlenceli olacak…

    çünkü, 5 yılda dönüşen islamcılar, yani nişantaşı’na vurulan ve alternatif yarı boneli moda tesettürlü nişantaşı’lar derdindeki burjuvazimiz; “entegrasyonu tamamlamayan tipleri” otobüsten atacaklar…

    bu kişiler “bizim tipler, bizim elemanlar” olacak işte…

    köylü kılıklı… kirli olsun, çember olsun, ne olursa olsun sakalıyla barışık tipler… sokak ortasına kaşınan ve bize benzeyen insanlar işte… yani bizler… 2. dönem akp’sine göre mürteci kılıklılar… yani entegrasyonu başaramayacak olanlar…

    bunlar otobüsten atılacak…

    ama emin olun, aralarından “tayyip’imin otobüsünden attılar beni, ne de güzel attılar, yolunuz açık olsun yiğitlerim, dualarım sizinle” diyenler de çıkacak...

    geçmişte erbakan’ın en ufak bir sözüne bile tahammül edemeyip döktüren “entelektüel bozuntusu besleme yazar çizer takımı”; tayyip erdoğan köleliğinden vazgeçmemek için “dur bakalım, vardır bir hikmeti” dönbabadönelimlerine yönelebiliyor kısaca…

    şimdilerde “saadet türkiye’nin vicdanıdır” gibi laflar söyleyerek milli görüş’e oy vereceğini ilan eden mehmet bekaroğlu’nun milli görüş hareketi ile ilgili kitabı “adil düzen’den dünya gerçeklerine siyasetin sonu" (elips kitap) adlı eserde geçen bir ifadedir; “erbakan’ı betonlamak”

    bu bahsi geçen kitapta fp’nin kapatılması sonrasında önce sp’yi tercih eden akp genel başkan yardımcısı dengir mir mehmet fırat’ın son anda sürpriz bir kararla akp’ye katılmasıyla ilgili bilgiler son derece ilginçtir…

    fp kongresinde abdullah gül’e karşı recai kutan’la hareket eden fırat’ın kuruluşun hemen öncesinde akp’ye katılması ve katılma gerekçeleri kitapta şöyle geçiyor:

    siyasetin o.lari

    “iki partinin kurulma dönemlerinde birçok ilginç olaya şahit olduk. bunlardan biri de adıyaman milletvekili dengir mir mehmet fırat’ın tayyip erdoğan’la görüşmesiydi. fırat fp kongresinde recai kutan’ın listesinde gik üyesi seçilmiş, daha sonra da siyasi işler başkanlığında birlikte çalışmıştık. hoca ve genel merkez cephesinde yapılan yanlışlıkları eleştiriyordu ama esas olarak abdullah gül ve arkadaşlarının yanlışlarını dile getiriyordu. parti kapatıldıktan sonra yaptığımız bir görüşmede, kongrede recai bey’le birlikte olarak kendisini milletvekili seçtirenlere karşı vefa borcunu ödediğini, şimdi parti kapatıldığına göre artık kendisini serbest hissettiğini ifade etmişti.

    o gün sabah bana telefon ederek tayyip erdoğan’ın görüşmeye davet ettiğini, yıldız’daki bürosuna görüşmeye gideceğini söylemişti. görüşmeden sonra meclis’teki odama gelerek neler görüştüklerini anlattı. fırat’ın akp’ye katılma gerekçesi gayet basitti: ‘ben siyasette devam etmek istiyorum. görünen o ki tayyip erdoğan’ın kuracağı parti önemli bir başarı kazanacak. sizin kuracağınız partinin ise hiçbir şansı yok.’ fırat bu kanaatini tayyip erdoğan’ın bürosunda gördüğü hareketliliğe bağlıyor ve bana şunları söylüyordu: ‘ben yıllardır siyaset yapıyorum. siyasetteki dalgalanmaları bilirim. anadolu’da siyasetin profesyonelleri var. bunlar hangi partide gelecek olduğunu sezerler ve oraya yönelirler. bizzat tanıdığım ve giyim kuşam, hal ve hareketleri ile kendilerini belli eden, benim ‘siyasetin o.ları’ dediğim birçok insan tayyip bey’in bürosunda bekliyor. anlayacağın siyaset tayyip erdoğan’ın etrafında dönüyor. gelecekte paylaştırmanın merkezi orası olacak."

    “erbakan’in üzerine beton dökeceğiz”

    bekaroğlu kitabında, fırat’ın aynı dönemde yaptıkları bir sohbette erbakan’ın asıl cezayı o zaman yeni açılan kayıp trilyon davasından alacağını söyleyerek, bir yabancı diplomatın kendisine söylediği, “erbakan’ın üzerine beton dökeceğiz" sözlerini aktardığını da yazmıştı.

    ***

    meselemiz fırat falan değil… meselemiz; “beton dökme” meselesi…

    ve tabi fırat’ın “…. anadolu’da siyasetin profesyonelleri var. bunlar hangi partide gelecek olduğunu sezerler ve oraya yönelirler….. gelecekte paylaştırmanın merkezi orası olacak." sözlerine dikkat…

    ***

    şimdi bizim namazında, niyazındaki “otobüsten atılacak elemanı” düşünelim. bu eleman “haram yemez”, yani “paylaştırmadan” çakmaz…

    ayrıca “hangi partide gelecek olduğunu” da sezemez…

    “bu eleman” ne yapar peki…

    şak, şak, şak…

    önde koşan ingiliz tayına vurulur birden… önde koşan arap tayı olsa da vurulur…

    bu “eleman” bunu yapar da “islamcı entelektüel bozuntusu döküntü amcamlar” durur mu?

    onlar da önde koşan ata oynamanın dayanılmaz hafifliğiyle “dünya gerçeklerini görmeyi” keşfediverirler… tayyip erdoğan ne derse, anında “din” olur, tapılır…

    yani bu zamana kadar “olan” budur:

    ***

    şimdi olan ne peki???

    40 gündür tv, gazete ve seçim meydanlarında, gerçeğin dilinden konuşan erbakan; “bu güdülebilir kitlenin güdülebilir kalbi tarafından betonlanmış olmasına hiç aldırmadan” üzerindeki betona en sert tekmeleri atarak yeniden dirilmiştir…

    yarım asrın bütün yükünü, onurunu ve şerefini taşıyan erbakan, betonu kaldırır kaldırmaz "bu elemanın yüreğini kavramıştır, sarsmıştır"… önce duvara çarpıp uyanmasını sağlamış, sonra da yaklaşık 40 defa siyonizm timsahını anlatmıştır…

    şimdi kendine gelen eleman; sersemleyerek de olsa seçim sandığına gidiyor....

    tayyip’imiz bundan sinirli…

    sandıklardan tayyip’imizin hiç hoşlanmayacağı bir sonuç fışkırınca da islamcı entelektüellerimiz; çok bozulmakla beraber, hadlerini bilme konusunda bir yol haritası yapıp daha dik durabilme konusunda ayna karşısında prova yapacaklar…

    durmak yok, yola devam türkiye !!!

    hatta, "haydi bizim eleman ileri !!!"
    --- alıntı ---

    (#129189) detroitli kizil|23.07.2007 19:53|