son dönemde okuduğum okuduğum en iyi şiirlerden:
---
alıntı ---
helak edilmiş kavimlerin kanı damarlarımda
paganini'ye
mevsimler bir taşın yüzeyine çarpıp,
sandalları denizden uyandırırlar,
bir gemi bir deniz üstünde bir keman yayi
gibi hani yırtar ya meşin köpükleri
İşte öyle boşluğa kayan yıldızlar
bir kuşun şehrin içinde çizdiği kavisler
bu akşam ay kesik bir tırnak
kesik bir tırnak bir keman yayi
derimin altına sığışan
ve parçalarcasına bağrımı tutan
beynimi beşe ona doğrar gibi on beşe
ve ruhumu yağmalayan ifritler
gıcırdayan göklerde bir keman yayi
ve gökten kopan bir melek
elinde bir vadiyle bana tutunuyor
birbirine koşuyor eşya
İsim eşya üstünde bir keman yayi
kollarım çok sert bugün
kollarım katı kollarım
bilmem hangi mobilyaya
böyle iştahla baktı ki, yumuşuyor
yumuşuyor çiğ kefallerden sancıyan karnım
gözlerimi bir çocuğa açıyorum
. bir çocuk annesine bir keman yayi
Çek ver saçlarımı rengine
saçlarım gündüzlere saçlarım parmaklarına uzuyor
parmakların kıbleye bir keman yayi
ne üzgünüm bilsen
midem kirli sularından çamura bulanıyor
bir sıcak odada bir masada boğuşurken
İradem bir kiraza yenik düşüyor
İradem bir zerredir onu parçalarsan melodi
seyret bak ruh bulur cıvıldar sokağımız
ve ki sokaklarımız bir şehre bir keman yayi
kollarım yoruluyor sesini dinlemekten
bir parça çiçek koklasam ve ritme abansam
nerde bu çiçeğin öznesi
tanrı bir çiçeğe bir keman yayi
bir kadının soyunurken kendi vücudundan
göğüslerinden kendi bileklerinden
aynaya yapışmış mavi gözlerinden korkması
bir keçinin boynundaki ipin düğümlendiği kazığa
Öylece bakması
korkuyorum boynumdan
korkuyorum kadından
İnip bahçeye bende mi baksam ilmeğe
gözlerimi karanlığa kesip girsem
o bir buket mavinin saplarından tavana
asılı olduğu kadının ovasına
korktuğu aynaya bir yumruk sallasam
yüzümüzü kaybetsek
ve onun gözlerini eritip
bir barbar titizliğiyle kendime
savaş aletleri yapsam
ya da göçmüş avurtlarımı sırtlayıp
moraran yanaklarını emsem
tekrar yaratılsa benden
belki o zaman kadından tılsım kalkar
Âdem de havva'ya bir keman yayi
kahkahalarla denize yakarıyorum
bilinsin
göklerin kodesinden bana ayrılan
ezgiyi söylenmeyeceğim
yakarıyorum ama
Ölen kardeşlerimi bağışla toprağa
Ölen kadınımı bir sahile taşıyıp
denizin sularının çekilmesini
bekleyen bendim
Çünkü yüreğim inciniyor ezdiği ordularımdan
bilinsin
korkan bendim gözlerinden
Çünkü aşk insanoğlu için bir keman yayi
Şimdi boşluyorsa cesedi denizlerin üstünde
ve güneş akdeniz'de bir çıban gibi sendeliyorsa
ve yarılan gökte bir yıldız enkazı
iğrenç bir yarık gibi duruyorsa
ve durulmuyorsa güzle bastıran kışların sisi
gök tekrar yarılmayacak
ve yarığından bir parça esenlik buyrulmayacak
okunamayan bir abidedir kadın
güzelliğinden bir abide gibi vazgeçen kadın
yatarken yastığına dişlerini geçirir
ve diş etleri kanayana dek uyuyamaz
ağlayamaz ki o
göklere kıstırdığı şarkısını mırıldansın
o kadın erk sahibi bir âdemoğludur artık
kadın hüzne bir keman yayi
ben de itiraf ediyorum göğün çıplaklığını
ve deniz tuzu sahici değil
bana destek çıkan nehirler bilirler ki
Çok yıkadım orda ayaklarımı
ayaklanma kapandım
ve fırtınadan korunmak için
İçlerine çok sığındım
ki göklerdi yerler için bir keman yayi
biri çıksa aramızdan
"her şey bir şakaydı"
bir peygamber bile olsa inanmayız değil mi ona?
her şey bir şakaydı
İrdelenmesi korkunç hüküm
kabirleri sallayan hüküm
bizi o heybesi üzüm dolu kadın
sanki tekrar terk edecek değil mi?
sanki uzaktan çok uzaktan
bir taş fırlatıldı uyruğumuza da
taş patlayınca ensemizde
gezegenlerin tadı kaçınca
nedir bu ölüm ki hayata bir keman yayi
sürçmez mi hiç telini yitirmez mi? .
yeknesak bir seyyah mıdır her mezrada obada
bizi soruşturuyor
beni soruşturuyor
Şakağımı yoklasam biraz jiletle çiziktirsem
altından
yüzü sürekli kasılmış
mavi penyeli bir çocuk
sabahtandır beklenen cılız yağmur
bir kelebeğin kanadını paralamaktan
başkaca işe yaramadı
Çok önceden yağmur yağmış bir çatıyla
ovuyorum gözlerimi
Öteye çömeliyorum
gayptan korkunç patırtılar
gayb ki gerçeğe bir keman yayi
İşittim helak edilmişlerin başına gelenleri
İşittim göğün sadık göründüğü bir günde ihanetini
Çekirge sürülerinin ekinlere saldırışı
doğuyu bir melek kokusu tuttu
batıyı bir melek
kuzeyi bir
güneyi
ağızlarına bir gürültü takınmışlardı
edaları tuhaftı
denize eşit bakışlı bir melek
haberimiz olmadan yıldızların yerini değiştirdi
gökten yırttığı bir parçayı
körlerin gözüne yamadı
hayır
onarmaya gelmedi bu defa kentimizi
kaşları çatılmış demek ki
Çok çetin geçecek bu yaz çünkü cenk var
rahmet bir portakal kabuğuna bürünmüş
ki yasak meyvesidir artık buranın turunçlar
melek sustu
tuğlaları kırarak oyunlar bulan çocuklara
Çevirdi denize eşit bakışlarını
ve çocukları zembillerle çekmeye başladı yukarı
irmağa bile çocuk sesi sinmişse
göğe bir ark deşildi
irmak göğe çekildi
panayır hala şendi
sümer kilimleri
urartu şerbetleri
gazel okuyan araplar
tüccar yahudi oymakları
akad babil mezra botan cizira botan
geniş bir alana koşulmuş bir tay gibi uygarlık için
helak bir keman yayi
zaman, ibrik devrilirken kaybolan gölge
etrafınızı saran buzlu cam
esirge bizi ey zaman kuytuluklarından
sen her zaman bir kadının suratına kazınmış olgun ifade
bir taşa oyduğumuz heykele
gizlice giren zorba konuk
ve ardından intihar
tüm ırkları eşit yapan kuram
ve ardından intihar
bu ağdan kurtulmaktır
ağ içine cinnet kavrar bedenimizi
ve ardından intihar
buzlu camı kırmaktır
ya bileğinde ya şakağında hafif sancısı
değil başkasının cebinden zekât veriyoruz
biz de ağzını aradık o leşin
İntihar cehenneme bir keman yayi
ben böyle bir başı ve kalemi olan
bir âdemoğlu olarak elimdeki sandukaların
İçine bir küp şeker bırakmasaydım
Çocukluğum canlanır
ve üstüme doğru çullanmaya doğru yeltenirse
Çocukluğumun öfkesinden korur musun beni?
bilsen ne çok korkuyorum
etimde şişmiş elleri üç imamın
bir imamdan çok korktum elleri hala var mı?
siyah mı cüppesi rüzgârda bağırıyor mu hala
o rüzgâr hala esiyor mu?
Ölümden değil üzerime tutacakları
o hortumdan tedirginim
Şimdiden üşüyorum çıplaklığımdan
Çıplaklığıma şafakları giydirin
bronz bir telle boğun parmaklarımı
o civcivi boğan katil ırmağa atın
yalandı şahdamarı oldukları kâinatın ırmaklar
irmakları dudağımı ısıran bir karıncadır
Şehir buna koşut durgun bir tırtıldır
Çıplaklığım çocukluğuma bir keman yayi
kırmızı kadifeden dekoltesi bir fahişenin
dişlerinden sanki öperek uyuyorum her gece
her gece orospular tövbe ediyorlarsa
ve mahyalar ışırken sabahı kurtarılmış günlerde
fahişeler affedilir ve toprak çiğnemelerine
ve ormanı ve bir iğde yaprağını
doya doya seyretmelerine izin verilir
kafamda bir orospudur onu hangi kitaba sürsem
orda uyuklar kalır
fahişeler piçlere bir keman yayi
bu sokak çeşmesinden cam mı akar
rengi griyse şayet kulak kesil
Şehrin tümüne yayılan iniltiyi hissediyor musun
uzun süre susman lazım
sokakları sağaltan bir ananın adımları
bereketli değil artık
tanrım uzat tırnaklarımı
ben bir yıldızı somururken
ben boşluğun serseri banisi
yıldızlar kederlendiğinde
ay ve sema dürüldüğünde
ve varlığın namusu gerçek
aklın egemenliğince kirletildiğinde
tanrım! tekrar veremez misin çiçekleri
bir örnek getiriyorum bahçelerden
bahçelere göre dürüst kıl meyveleri
kafamda imkânsız bir soru
kalbime saldırıyorum
ne hazin bir bölge
ne kanlı bir hesaplaşma bu
ne dur durak bilmez yollar geçtim
kulak kabarttım damarıma
soracağım sorunun yanıtı sendedir ey damarı kalbim
kulak kabarttım göğsüme ve fısıldadım
- ey kalbİm
sen kİmİn İÇİn bİr keman yayi
taha uyar
8- 01-1999 dÖrtyol-hatay
---
alıntı ---