lucky luke

  1. ben aslında çocukluğumdan beri red kit’e aşığım. Şu sıralar yine bir iki televizyon kanalında çizgi film var ya; hani her bölümün sonunda, yeniden yolculuklara çıkan, insanlara yardım eden ve asla karşılık beklemeyen o kovboya...

    sarı gömleği, dar lacivert jeani, siyah yeleği ve sarı yeleli atıyla dolaşan kovboya. her zaman aslında onun neden hep yalnız olduğunu ve bir türlü neden evine gidemediğini düşünür dururdum. o siyah saçları rüzgarda dans ederken ve o kadar yakışıklıyken neden yalnızdı red kit? türkçe dublaj ile “ evvett” derken vuruldum belki de ben red kit’e veya kızılderililerle anlaşma imzalamak için atına atlayıp, saçlarını rüzgarda dans ettirirken ve evinden uzaktayken.

    neden red kit hep yalnız? ve neden evine bir türlü gidemiyor? red kit’in neden bir sevgilisi yok? yoksa red, evlendiği cadaloz kadından kurtulmak için mi kendini halka adadı? red kit neden o her bölümde karşısına çıkan balon etekli, sarışın veya esmer bin bir çeşit kadından birisine bile vurulmadı? ben ilkokuldan beri her yayımlandığında hala ekranın karşısında iç çekerek onu izlerken, o neden hala yalnız ki?

    kendimi bir kağıda boyasam da, altıma bir jean çekip, bir çift kovboy çizmesi giyip, saçlarıma da bir kovboy şapkası geçirsem, sonra red’in yanına koysam resmi sever mi beni? vazgeçer mi maceradan, yoksa beni de yanına alır mı, birlikte gezer miyiz vahşi batıyı? dere kenarlarında kafamızı dereye sokup serinlesek, konserve fasulyelerimizi yaktığımız ateşte ısıtıp yesek, ben düldül’ü tımarlarken red de bana kahve pişirse...yıldızların altında yarın acaba hangi kötü adamla savaşacağımızı düşünsek... ve ben ılık batı rüzgarı yüzümü okşarken, red’in kollarında uykuya dalsam...

    red kit neden yalnız ki, adının türkçesi kırmızı çocuk olmasına rağmen red neden esmer ki? * Şarkının sözleri neden ben yalnız ve evinden uzak bir kovboyum ki? belki de red evinde kahvesini içmek ve inekleriyle hayvancılık yapmak isteyen sıradan bir batılı... ne halt etmeye adamın adına tezat bir görünüş ve hatta hayat çiziyorlar ki...yoksa red eşcinsel mi? o daracık kotlar falan... kızlara hiç yüz vermemesi... zaten en mükemmel erkeklerin daima erkek arkadaşları olmuştur... yoksa... hayır, hayır buna dayanamam... hayallerimin kahramanı eşcinsel olamaz... peki, ben yine de red’in yaptığı yanlış bir evlilikten sonra evinden uzaklaşmış olduğuna inanmaya devam edeyim. belki de karısı boşanmayı reddetmiştir. tazminatı yüksek tutmuştur belki de... eh red de nerden baksan sevabına işler yapan bir adam, her ne kadar belediye başkanları ile arası iyi de olsa, iş başka özel hayat başka... İmajını zedelememek için bu konulara girmiyordur belki de onlarla...

    bak yazarken bile üzüldüm şimdi red’in haline… sen bunca iyilik yap, tüm vahşi batıyı adam etmeye uğraş ama elin kızıyla başa çıkama. hayır, o siyah gözleri uğruna bile bu adama katlanılır yani, neyini beğenmemiş de haspam kalkıp çocuğa hayatı zindan etmiş!? vurmuş o garibim de kendini yollara... hayır dikkat ediyorum her bölümde daha da zayıflıyor, bir mesaj bu aslında çizere ama çizer kendi derdinde... “adam” demek istiyor belki de; “bak helak olduk yollarda biz de bir ev yemeği yiyelim, bir banyo yapalım, ne biliyim bir akşam bir kadınla yanyana uyuyalım, her yanımız tutuldu samanlıkta yatmaktan, zayıfladık, kemiklerimiz sayılıyor”. ama morris, *adama bir rahat banyo bile yaptırmıyor. geçen bölüm en basit örneğidir bunun; yavrum red’im tam ağır ağır soyundu, o daracık jeani çıkardı, gömleğini kayaların üstüne koydu “ah!” dedim tamam budur, yıllar sonra sevdiğim adamın vücudunu göreceğim, insafsız morris yine oradan bir yerden iki kızılderili çizdi içine etti bizim fantezinin...

    morris'i tanıyan varsa arkadaşlar, bakın sevabına bir haber iletin, yazıktır günahtır deyin, adam heder oldu, bir bölüm de kızılderililer efendice otursunlar çadırlarında çeksinler afyonu, * esrarı, dalsınlar sanal alemlere, ne biliyim daltonlar kaçamayıversin hapishaneden bir bölüm de. uzun john geçen bölümlerden birinde girdiği komilik işinde devam etsin, demiryollarına da yeni bir gözetmen bulsunlar... ama rahat bıraksınlar artık red’i... adam gününü bilsin azıcık, gençliği heder oldu at üstünde... ata da ayrıca yazık, ona bu yazıda girmeyeceğim... hayır bu çizgi roman aleminde kahraman mı kalmadı canım, örümcek adamın bile an geldiğinde normal bir hayatı var, bir sevgilisi var, conan her bölümde birini götürüyor... nedir kardeşim bu kadar bir adama yüklenmek?! o da nerden baksan erkektir yani, onun da bir tabak sıcak çorba, bir aile özlemi vardır. kumral, kıvırcık saçlı * bir sevgili çeker belki canı... adamın bağırsakları düğümlendi fasulye yemekten...

    ben buradan bizzat şikayetimi dile getirmek istiyorum.

    “red kİt’e ÖzgÜrlÜk, bİr bÖlÜmcÜk gÖrevsİz geÇecek bİr hİkaye İstİyorummmmmmm!“
    (#106481) demonia|16.05.2007 09:45|