tunç başaran, filminin geçtiği cezaevine izleyiciyi de sokmayı başarmıştır. inci ve barış'ın kilitli çelik kapılar ardındaki dünyasını devamlı olarak gözetleme deliğinden, parmaklıklar ardından, ya da bir trabzanın kenarından izlerken; kendimizi de yanıbaşlarında, cezaevinde buluveririz. gökyüzünü seyrederken bile ekranımızın yanıbaşında tüm heybetiyle dikilen duvar, gökyüzünü görebilsek de özgür olmadığımızı, onun sadece bir parçasıyla yetinmek zorunda olduğumuzu ısrarla hatırlatır.