yes ve genesis gibi grupların kabul etmediği elektronik donanım tekliflerini kabul ederek soundlarını diğerlerinden farklı kılmak adına çok önemli bir adım atmış olan, atom heart mother adlı albümleriyle 60lar sonu çağdaş müziğini oluşumlarına taşıyarak devrim etkisi yaratan, bu albümde yer alan alan's psychodelic breakfast adlı parçalarını uzun zaman grubun ses mühendisi olarak çalışan alan parsons için yazmış, kendilerini, "psychodelic değiliz, entellektüel hiç değiliz, ne istiyorsak onu çalarız" sözleriyle tanımlamış efsane rock grubu.
gelmiş geçmiş en iyi progressive rock gruplarından biri, bana ve birçok kişiye göre en iyisi. bas gitarda roger waters, gitarda david gilmour, davulda nick mason, klavyede rick wright'tan ibarettir. grup, adını eski üyeleri syd barrett'ın en sevdigi iki gitarist olan pink anderson ve floyd council'den almıştır. syd barrett'ın henüz sağlıklı ve iyi olduğu ilk dönemlerinde psychedelic türünü icra etmişlerdir. barrett gruptan henüz ayrılmadan gitarist david gilmour gruba dahil olmuştur ve waters ayrıldıktan sonra da o devam ettirmiştir. bu dehalar topluluğu hakkında söylenecek sözler çoktur, buraya sığmaz, müzikteki en üst noktaya ulaşmışlardır kanımca. tanrısal bir müzik yaparlar. dinlenmesi şart 2-3 gruptan biridir.
müzikalite olarak doruklara çıkmış ve yaratıcılıkta sınır tanımayan ingiliz rock* grubu. tamamen ev eşyalarıyla bile performans gösterdikleri çalışmaları olduğu bilinmektedir. gitarist/vokalist david gilmour ve basçı/vokalist roger waters arasındaki çekişmelerden dolayı sarsılmış, waters'ın ayrılmasıyla yoluna üçlü olarak gilmour'un çabalarıyla devam etmiştir.
tematik albüm kategorilerinde de çok başarılı eserler veren grubun en başarılı parçaları arasında şunlar gösterilebilir:
roger waters*, syd barrett*, nick mason*, richard wright* tarafından 1965 yılında kurulmuştur.syd barrett tarafından pink anderson ve floyd council isimlerinin birleştirilmesi sonucu grubun ismi belirlenmiştir.daha sonraları david gilmour* da gruba katılmıştır.1973 yılında çıkardıkları dark side of the moon adlı albüm 40 milyondan fazla satarak dünyanın en çok satan rock albümü olmuştur.
syd barrett zamanlarında yaptığı psychedelic tarz roger waters'ın ön plana cıkmasıyla progressive rock'a dönüşmüştür.roger waters kendi hayatını pink floyd ile özdeşleştirmiş ve müzikle 2.dünya savaşında kaybettiği babasını anarken şarkı sözleri savaş karşıtlığını
ve toplumdan soyutlanan bireylerin hayatını yansıtmıştır.ancak tam bir mualif olan waters ile grup arasındaki bağ waters'ın final cut albümü gruptan habersiz olarak piyasa sürmesiyle kopmustur.rick wright'ın we nick mason'ın waters tarafından gruptan kovulmasıyla
bilinmezliğe sürüklenen grup david gilmour tarafından tekrar toparlanmış ve müzige olan ilgisini kaybeden bu iki üye gilmour'un emeğiyle tekrar gruba kazandırılmış,ardından the momentary lapse of reason(1987) albümü cıkarılmıştır. 1994 yılında cıkılan dünya turnesiyle aktif grup hayatı sonlandırılmış ve üyeler solo projelere yönelmiştir.87 yılından itibaren david önderliğinde yoluna devam eden gruptaki değişim ise açıkca fark edilmektedir. artık her albüme konu olan karşıt tutum daha cok umutlara ,özleme ve yalnızlığa dönüşmüştür.kısacası roger'ın saldırgan ve kızgın tutumu yumuşak huylu david romantizmine dönüşmüştür.yaratıcılığı kısıtlanan wright ve mason ise artık daha serbesttir.2005 yılında ise 4 grup üyesi 24 yıl aradan sonra ilk kez live 8'de sahnede yamyana görülüştür.
grubun ilk kurulduğu zamanki adı sigma 6 di. ardından the pink floyd sound olarak değiştirildi. bu dönemde grupta, yayınlanan ilk single olan arnold layne kaydedilmeden ayrılan bob klose adlı bir gitarist daha bulunmaktaydı. david gilmour gruba 1967 yılında katıldı.
hayranlarinin kendilerini floydian adlandirdiklari grup. hakketen de hayran olunasi gruptur kendileri. bir tek comfortably numb'in solosu kendilerin ne kadar yuce olduklarini ispatlar.
sadece bi rock grubu diyemem. bi okul. bunlarin turu pink floyd. psychedelic, progressive, experimental rock yaparlar. tum sarkilarinda sanki bi tiyatro oynamislar. en iyi sarkisini secemedim. bence mumkun degil. ozel sesler * kullanmalari sarkilarina ayri bir guzellik verir. ama yolu gecerken two suns in the sunset dinlemeseniz iyi olur.
müziklerini sevdiğim en çokta ismini bilmediğim ama klibinde çocukların kıyma olduğu okulun kötülüğünü anlatan parçaları seviyorum.sevdiğim 4 parçası var.*
müziğin dönüm noktası, kilometre taşı... pink floyd u sevmek, yeteneklerine ve yaratıcılıklarına şapka çıkarmak için rocker olmaya gerek yok, adamlar kategorize edilmiş müziğinde üzerine çıkabiliyorlar, buna inandım...
(bkz: müzisyen varlıklar)
sırf bu kadar büyük oldukları için dinlemeye çalıştığım, hatta uzun süre sadece the wall ve dark side of the moon albümlerinin sözlerini ezberlemeye çalışarak ilgilenmeye çalıştığım fakat her seferinde sonunda "yeter lan içim bayıldı!" diyerek led zeppelin açıp kurtulduğum, efsane olmuş, saygıda kusur edilmemesi gereken ammavelakin beni cidden çok çok sıkan bir grup. another brick in the wall, comfortably numb gibi marş haline gelmiş şarkıları dışında hiçbir şarkılarını keyifle dinlemem. bana çok bayık, çok yavaş, çok ağır bir havaları var gibi gelir; dinlerken esnerim. misal vereyim; echoes... bilmem kaç saat süren bir ayin gibi dinle dinle bir keyif almam! anlıyorum, yaratıcılık var işin içinde, orjinallik var, yetenek var, tavır var. ama ben keyif anlamıyorum.
farkettim ki bana cayır cayır elektro gitar sesi lazım, savaş davullarından çıkma ritmler lazım, çığlık atan vokaller lazım. gelemiyorum ben bu kadar ağır, yumuşak müziğe.
pembe hayaller sizin olsun, ben zepplinime binip gidicem.
konser kayıtları stüdyo kayıtlarından daha çok keyif veren bir grup varm'ola sorusuyla gelirse birileri,
pink floyd cevabıyla uğurlana[bölüm 17:geleceğe bakış, s875-b14...]
...
o dönemler çokta önemsenmeyen-kullanılmayan görsel-ışık showlarını [fragman tadında klipleri] müzikleriyle son derece iyi harmanlamış gruptur...
"jenerasyon müziği" değil, tüm zamanların müziğini yapabilmek tesadüf yada şişirilmekle olacak iş değil...
kimsede böyle bir iddiada bulunacak kadar [...] değildir heralde...
pink floyd'a "80'lerin grubu" diyenlere bir malzeme daha vermek gerek: adamlar 60'larda ortaya çıkmıştır zaten. 1980'lerde dağıldıklarını düşününce, şunu da sormak şart oluyor: kaç grup var ki 70'lere, 80'lere, 90'lara, 2000'lere hitap edebilmiş ve dağıldıkları yıl doğan çocukların bile "en sevdiği" grup olabilmiş.
pink floyd'un müzikleri zaman ötesidir. herhangi bir zaman dilimine ait değildir. bin yıl da olsa dinlenir. ve bu nitelikte ikinci bir grup yoktur, tahminen olmayacaktır.
The Wall isminde filmleri vardır buradaki animasyonları yine aşmış bi sanatçı olan Gerald Scarfe yapmıştır. O animasyonlar ve ses efektleri birleşince insanın tüyleri diken diken oluyor zaten. Her para görüşümde aklıma money bişeyden yılınca hey you* sistemden şikayet edince welcome to the machine ayı ** görünce brain damage gelir hep *.Beatles la beraber İngilizlerin yaptığı en iyi işlerdendir.(bkz: gavur yapıyo)
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.