7 günlük haftanın ilk gününe verilen isimdir. kimileri severken kimisi pazartesi günü olan işe gitme mecburiyeti, ödevleri yetiştirme mecburiyeti gibi sebeplerden dolayı sendromu erken yaşamaya başlar. genellikle tüm ailenin evde olduğu gündür.
pazartesinin kasvetinden etkilenmemesi için elimden geleni yaptığım, haftanın son günü.. çocukluğumda nefret ettiğim bir gündü.. çünkü benim için yapılması gereken son güne bırakılmış ev ödevlerini, banyo yapmayı * , bizimkiler dizisi izlenirken annemin ütü yapmasını ifade ederdi sadece.. televizyonda parlament sinema klübü başlayınca yatağa yatmak demekti pazar benim için.. günahım kadar sevmezdim.. şimdilerde alışmaya başladım..
türkiye'nin hemen her ilinin ilçesinde, haftanın 1 ya da 2 gün kurulduğunu düşündüğüm, meyve, sebze, bakliyat, atlet, don ve buna benzer hertürlü ihtiyacın giderildiği bol gürültülü alışveriş meydanı...
türkçe'ye farsça'dan girmiş bir kelimedir.
aslı bâzâr'dır. türkçe'de çarşı pazar diye bir ikileme içinde de kullanılır.
yunus emre'nin şiirine de girdiğine göre, yüzlerce yıllık bir kelimemizdir, vazgeçemeyiz..
elif okuduk ötürü
pazar eyledik götürü
yaradılmışı severiz
yaratandan ötürü
hristiyanların ibadet günleri olması yanı sıra, haftanın yedinci günüdür, çoğu dükkanların kapalı olup bazı ihtiyaçların giderilmemesine sebebiyet veren, her evde temizlik yapılan gündür.
sabah geç kalkmayı sevenlerin "nasıl olsa yarın erken kalkacağız, bugün bari geç kalkalım" diyerek, güneş ışınları oda penceresinden içeri girmeyecek kadar dikleşinceye kadar kalkmadıkları, uyku bozukluklarıyla boğuşan bazılarınınsa "geç kalkmaya alışırsam yarın erken kalkarken zorlanırım" diye düşünüp kendiliklerinden erkenden uyandıkları gün.
genellikle bütün aile evde olduğundan muazzam bir kahvaltı sofrası kurulmaya çalışılarak evde kahvaltıda yenebilecek ne varsa ortaya çıkarılır. peynirzeytin gibi yiyeceklerin yanında, haftaiçi sabahın köründe kokusuyla midenin kaldıramadığı yumurta da yenilebilir. varsa sucuksosis vs de eklenebilir ama şart değildir. en güzeli de; ılık bir bahar sabahında organikdomateslerin kırmızı parlaklığını daha da belirginleştiren altın rengi zeytinyağının üstüne kar gibi inen tuz tanecikleriyle zeytinyağlı domatese ekmekbanmaktır. hele bir de en son yenmek üzere evin genç kızının* bir gün önceden yaptığı kurabiyelerden kalmışsa değmeyin sofra keyfine!.
kahvaltıdan sonra bir takım aile bireylerinin pazara gitmesi ve eli kolu dolu halde kapıya dayanmaları sonucu alınan meyve ve sebzelerin dolaba yerleştirilmesi faslı başlar, öğle yemeği hazırlıkları tam gaz devam etmektedir aynı anda. pazar günleriyle ilgili küçüklüğümden kalma en belirgin hatıra, öğlen mutfaktaki televizyondan gelen harika pazar adlı programın jenerik müziği eşliğinde kağıtlara sarılıp buzdolabına kaldırılan maydonoz demetleri.
öğleden sonra, eğer yarına yetişmesi gereken ödev varsa anca akıllarına geldiğinden evdeki öğrencilerin ödev faslı yaşanabilir. haftasonu yapılmak üzere ertelenen her iş bu öğleden sonra saatlerinde yapılır işte, hamsterın kafesindeki talaşları değiştirmek, kuş kafesini temizlemek, balık akvaryumunu temizlemek, sardunyayı daha büyük bir saksıya aktarmak, gülün dibine gübre koymak, ayakkabı boyamak, yarım kalan romanı bitirmek, eteğin kenarını kıvırıp boyunu kısaltmak, oda toplamak, komşuya iade-i ziyarette bulunmak vs vs.
akşam televizyonda magazin programları ve spor programları olur. sanki yayına çocuk programı koymayıp ertesi güne lazım olan ödevler için son bir hatırlatma yapmak istiyorlar gibidir, ama mesaj alınamaz ve ben pazar gecesi yatağına yatıp da saat 1de aniden gelen bir ilhamla zıplayıp kalkan ve hatırladığı ödevi tamamlayan öğrenciler biliyorum. gözlerimle gördüm diyemeyeceğim çünkü o saatte aynaya bakma gereği duymamıştım uyku sersemi. neyse.
pazar günleri insanın içini sıkıntıya boğabilir de insanı eğlendirebilir de. çarşıdaki dükkanlar kapalı olduğu, pazar yerleri de çok kalabalık olduğundan, pek dışarı çıkasım gelmediğinden hep evde geçiririm pazarları. ha tabi bu genelleme dershaneyi kapsamıyor, ama elbet gün gelecek dershane bitecek, gün gelecek meslek sahibi olacağım* ve pazartesi sendromum olacak. şimdilik pazar günlerini mutlu geçiriyorum, çünkü yarın okulda arkadaşlarla çok eğleneceğimi biliyorum. ha evet bir de yarın fizik sınavı var ama onu aklıma getirmek işime gelmiyor pek.
pazarcilarin sattiklari mal ile ilgili cok yaratici sloganlar buldugu *,cocuk yada pazar arabalariyla dolasanlari bogazlamak istedigim ,ogrencinin alisveris icin 1 numarali adresi.
(bkz: mahseri kalabalik)
oratokul ve liseyi yatılı okumuş olanlar için hayatlarının sonuna kadar kasvetli ve hüzünlü ve özlem dolu gündür. *
yatılı okuyan çocuk her pazar öğleden sonrası, elinde çantası, içinde temiz çamaiırları, kitapları, biraz kurabiye,
börek okulun yolunu tutar. aklı evdedir, pazar akşamı evde olmayı bilmez, kapıdan dışarıya adım atar atmaz evini özler. bu özlem bir ömür bırakmaz yakasını.
Farsça kökenli bir kelimedir. Alışverişle alakalı bir anlam yüklenmiştir. Günümüzde de pazar kurulan yerlerde alışveriş yapılıyor (ba = yemek, zar = yer)
ister iş günü olsun, ister koskoca bir tatilin içinden bir gün olsun, ister arkasından doğrudan cuma gelsin bir boğuculuğu, sıkıcılığı var bu günün. yedi günde bir basıyor işte bir sıkıntı.
nedir bu pazar gününün her daim boğazımda hissettiğim eli bilemiyorum. boğazda bir yerde bir yumru, sürekli bir yutkunmaca, derin nefes alma ihtiyacı... hiç mi değişik bir şey olmaz yahu? ne olacak akıbetimiz acep..?!
her semtin vardır hemde günüde vardır.. o gün trafik vardır, kalabalık vardır, ses vardır, alış veriş vardır, torbalar vardır birde bu günün adına arabalar vardır çekilir eve kadar..
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.