akılda yeterince yer etmemiş olan bir şeyin, daha sonra hatırlanma yüksek ihtimaliyle anlık olarak silinmesidir. daha sık rastlanan unutma eylemi bu etkilerle gerçekleşir; öyle ki, bir daha hatırlanmamak üzere unutmak ya çok fazla zaman, ya da hafıza kaybı gerektirir.
istenildiğinde kesinlikle yapılamıyacak olan şey.. kesinlikle istemdışı bir harekettir.. zorlarsan ters tepebilir.. özellikle karşı cinsten birisi söz konusu ise...
aylar sonra bir alıntı eklemek istiyorum:
"unutmak yaşananların yok olmacasına bizden uzaklaşması demek değildir. Unutmak duyulan acıları sindirip kendine katmaktır, unutmak yeni bir ülkedir." (inci Aral - Hiçbir aşk hiçbir ölüm)
aklınızda yer etmiş olan bir şeyin , bir daha hatırlanmamak üzere hafızanızdan silinmesidir.ne kadar korkutucu gözükse de bazen yararlı bir işlemdir.bilgisayarlarımız da yaptığımız temizlikler gibi işler genellikle beynimizin unutma fonksiyonu.uzun süre kullanılmayan bilgiler kendini yok ederek hafızayı daha temiz hale getirir. ancak gerçek anlamı dışında kullanıldığı zamanlarda olur.mesela 'sevgiliyi unutmak' deyimindeki unutmak kelimesi , sevgilinin hafızadan silinmesi değil ,sadece ona karşı olan duyguların artık eskisi kadar kuvvetli olmamasıdır.
bilinçsizce yapıldığı düşünülen, olayları bir önemli-önemsiz sıralamasına sokup, önemsiz olanları bilinçli olarak hafızanın derinliklerine atma işlemine denir.
elif şafak bu konuda "göz temizliği"(mahrem, 222) der.
bazen çok kolay bazense çok zor gerçekleşen eylem. niyeyse hep akılda kalsın istenilen şeyler unutulup giderken, birdaha hatırlamak istenmeyen şeyler aklınıza kazınır.
insan beyninin kaydettiği bilgiyi silmesi işlevi. bazen geri dönüşsüz bazen de geri dönüşlü olabilir.
murphy kanunları ile birebir uyuşur.
hatırlamanız gereken bir toplantıyı ya da anahtarınızın yerini mutlaka unutursunuz ama o an lazım olmayan bir telefon numarasını, bir reklam şarkısını bir türlü unutamazsınız.
unutmak insanlar için bir nimettir. çekilen çileler, dertler, başa gelen musibetler, vefatlar, üzüntüler vs. düşünüldüğünde insan için unutmanın doldurulmaz yeri iyi anlaşılır; hiçbir şeyi unutmazsak yaşadığımız hayat, hayat olmaktan çıkar, işkence haline gelir...
ayna ayna de bana, söyle bana dolunay;
hafıza mı, ölüm mü, hangisi daha kolay?
-ben ne duru karlarda beyazı beyaz gördüm,
kaynayan kaynamıştı, yağan yağıp gitmişti.
umman-zülüf, karnaval… dallara doğru sürdüm,
gözlerim karanlıktı, ay henüz dirilmişti.
ayna ayna de bana, söyle bana dolunay;
umman-zülüf, karnaval… başka neler demişti.
-sonra yine bir gemi, sonra yine bir gemi
mor ağaçlar bitince deniz başlar gibiydi.
suyun siyah gözleri, suyun siyah perçemi
görkemli ışıklarda gün yavaşlar gibiydi.
ayna ayna de bana, söyle bana dolunay;
son sözleri hatırlat; hani kuşlar gibiydi.
-en nihayet bir büyü, yada keskin bir diken
patikalar bölündü, küheylanı ben vurdum.
saçlarım sırılsıklam, ey göğsümde biriken;
bir daha kanasaydın bende deniz olurdum.
ayna ayna de bana, söyle bana dolunay;
hafıza mı, ölüm mü, hangisi daha kolay?
zihnimizin şaşırdığı eylemlerden yalnızca biri. hangisini akılda tutmalı, hangisini unutmalı bilemiyor nedense genellikle. öğretmek lazım, ama nasıl?
sınavın ortasında kafanızı sıraya vurup hıncınızı o açık kahverengi kirli tahtadan veya zavallı başcağızınızdan çıkarmanızı isteyecek kadar hatırlayamadığınızda bir şeyi, "dilimin ucunda, ama hatıramıyorum!!! söyleyemiyorum!!!" diye hayıflandığınızda kendi kendinize sessizce, zihninize lanet edebilirsiniz kolaylıkla. ders sırasında, ve sınava çalışma esnasında kim bilir hangi alemlerde gezinen zihniniz, o meşhur formülleri zihninizi en diplerine gönderdi, unutmak istedi onları ama başka başka şeyleri bir türlü unutturmadı size. belki de beceremedi.
alışmanın getirdiği monotonluğu özlemekten midir, mutlu günlere özlem duymaktan mıdır nedir, unutulamaz hani bazı şeyler. nereye baksam sen... diyecek olursunuz.
sokağa bakıyorum dersiniz, her tabelada adın yazıyor, her apartmanın adı senin adın. her kapı numarasında okul numaranı görüyorum, her fiyat senin yaşın kadar, her sokak doğum yılın kadar... kitaplara bakıyorum, her sözcük sen, resimlerini inceleyeyim diyorum, her yüz sen, her göz sen, her bakış sen... uzaklaşayım diyorum, tabelalardan, yazılardan uzağa gidiyorum. sahilde her martı senin adını haykırıyor çığlık çığlığa, susun diyorum, olmuyor, dinlemiyorlar beni. seninle kör olmuşlar benim gibi, senden başka şeyi duymayacaklar. vapurlara bakıyorum, her yolcu sen, her ses sen, her yüz sen.
eve döneyim diyorum, sokakta herkes sen. satıcılar bağırıyor, her sözcük senin adın, çınlıyor kulaklarım, canım acıyor adeta. vitrinlere bakıyorum, her ürün sen, her manken sen, boş boş bakıyorlar bana son kez bakışın gibi. ağlayayım diyorum, her gözyaşımda senin yansımanı görüyorum, çabucak kayboluyorlar, akıp gidiyorlar avuçlarımdan. tutamıyorum, engelleyemiyorum. ellerime gözüm takılıyor, seni görüyorum yine, ellerin ellerimde.
kaldırıyorum başımı, seni görür gibi oluyorum yanıbaşımda. insanlar şaşırarak bakıyorlar, onlara çeviriyorum gözlerimi, hepsinin yüzü seninkinden, bana şaşkın bakışın işte, tam karşımda, herkesin yüzünde!! dayanamıyorum diyorum. eve gidiyorum telaşla. duvarlarda sen varsın, her kapıdan sen çıkıyorsun. her masada sen varsın, her koltukta sen. banyo kapısında ayak izlerin var ıslak ıslak, bir kapı kapanıyor, kapatan sen.
dayanamıyorum diyorum, duvara yaslanıyorum.duvar sert ve pütürlü değil, çünkü duvar sen, senin tenin. korkuyla ayrılıyorum duvardan, perdeler değiyor koluma, perdeler sen, senin avuçların.
gözlerimi kapatıyorum, görmeyeyim, dokunmayayım diyorum, sabit duruyorum öylece. "merhaba" diyor sesin. kendi kendime şarkı söylemeye başlıyorum, sesim senin sesin, bağırıyorum, küfrediyorum, her sözcüğüm sen, her nefesim sen. sesim sen, çığlığım, haykırışım sen. kurtulamıyorum... müzik açıyorum seni duymamak için. radyoda çalan sen. kasetlerle boğuşuyorum, elvis sen, cohen sen, clapton sen, vivaldi sen, ah lanet olsun! müzeyyen senar bile sen! sesin kulaklarımdan gitmiyor, unutamıyorum. yastıkları kavrıyorum, başımı gömüyorum kulaklarımı kapatıyorum yumuşak pamuk yastıkla, pamuk sen oluyorsun, yastık sen, kumaş sen.
camlara bakıyorum. pecere pervazında oturan sen. bana el sallayan sen. gülümseyen de sen, sıcacık, güneş doğmuş gibi.
"benimle gel, inkar ederek kurtulamıyorsun işte" diyen ses sen. ve artık orda yoksun sen.
pencereye koşuyorum, senin gerçek olmadığını söylüyorlar, unutamadığımı söylüyorlar etraftan. bana inanmıyorlar. sana ellerimle dokunurken -her yerde!- , seni gözlerimle görürken -her yerde!- seni kulaklarımla duyarken -her yerde- ve en önemlisi tüm sıcağınla seni kalbimde hissederken -her zaman!!!- nasıl gerçek olmazsın sen?
seni unutamıyor değilim diye düşünüyorum herkese inat; unutamamak, unutmaya çalışıp da başaramamaktır. ne münasebet!
pencereden eğiliyorum, aşağıda el sallayan sensin. ve ömrüm boyunca takip edeceğim, yine sensin. beni tutmak isteyen onca kişiye rağmen uğrunda o yükseklikten atlayacağım sensin. çünkü beni tutacağını biliyorum. nasıl duvarlarda sen vardıysan, toprakta, ağaçta, çimende de sen olacağını biliyorum. bana zarar veremezsin sen, biliyorum.
düşüyorum... sertçe.... ve farkına varıyorum...
seni her sevişimde, sana her güvenişimde beni hayal kırıklığına uğrattığını unutmuş olduğumu hatırlıyorum birden. aynı şeye tekrar, tekrar ve tekrar başlarken ben, tüm yaşananları hatırlayıp bunlara özlem duyduğumu, ama o son'daki acıları unuttuğumu fark ediyorum.
aptallığımın farkına varıyorum, ve bu acı sonu yeniden, yeniden, yeniden unutup, seni yeniden her yerde görmeye başlıyorum.
hastane odası sen, örtü sen, doktor sen, ilaç sen, çarem sen.
zor.. çok zor. hala kanarken yaralar, kurşun tam yüreğindeyken hala, mümkün değil. gündüzleri ölüm, geceyi kurtuluş kılansa unutmak istenen, içi yakansa, gözyaşlarıyla harlayansa o yangını, en zor. zaman, rüzgarın çölden azalttığı kum kadar azaltıyorsa acını, her söz yankılanıyorsa beyninde, tekrar tekrar, günlerce, umutsuzca unutmayı beklersin. bir umut, geri döner, bir umut da unuturum diye filizlenir içinde. heyhat, ayrılığın yabani sarmaşıkları kapar güneşini, büyüyemezler. gökyüzü dar gelir, yer çekerse seni içine her dakika, her an, unutmayı unutursun. onun ismi yazılı bir gözlük varsa gözünde, nereye baksan onu görüyorsan hala, nasıl unutabilirsin ki. damarlarında akan kan bile onu haykırırken her gece, nasıl unutabilirsin..
zor.. çok zor. unutmayı denemek bile bir saniyede bozulabilecek koca bir çılgınlık. tam dizmişken bütün taşları, tane tane, dikkatlice.. bir resim, bir ses, bir an.. sadece bir an, paramparça eder herşeyi. artık bitti derken, geçti gitti derken balyoz gibi iner üstüne. yemeyi içmeyi, uyumayı, gülmeyi unutursun da, onu unutamazsın. kazınmıştır bir kere, derince, kalbinin en kuytu yerine.
zor.. çok zor. ama herşeye rağmen, bir umut, imkansız değil. artık unuttuğun eski sen olabilmek..
insan kelimesi, ins kökünden gelir derler, bir anlamı da unutmak olan...
biz normalde "akıl"lı farzettiğimiz canlılar çok kolay unuturuz hakikaten.
bazen unutmak nimettir de...
mesela bir anne unutmasa ilk bebeğini nasıl doğurduğunu doğurmazdı heralde 2.sini.
ya da ölen annenizi aklınızın dibine savurup unutmasanız gözyaşınız bir an eksilmez yanaklarınızdan.
geçmişteki hatalarınızın verdiği acıları unutmasanız belki de adım atamazsınız şu dünyada.
bir de unutmasanız herşeyi 2. kez aşık olamazsınız.
unutulmaması gereken şeyler de var tabiki....
yurdunuzun kuyusunu kazanları unutmamak lazım mesela.
atalarınızın emanetlerini ve tembihlerini iyice akla kazımak
bir çocuk tebessümünü aklıdan çıkartmamak lazım temizliğin faziletinden vazgeçmemek için.
allah'ı akıldan hiç çıkartmamak lazım ki kendini her daim bilebilmek için.
ama dedik ya insan ins kökünden geliyor diye. biz illaki unutuyoruz herşeyi. ve unutkanlıklarımıza rağmen nefes almak bize bahşedilmiş bu dünyada düşünmek ve hatırlamakla beraber....
herhangi birini, bir şeyi, aklından da yüreğinden de sildiğine inanmaya şartlanmaktr.
'ben unuttum' demek ise, aslında hiç unutamamış olmanın yarattığı yaranın sızısıdır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.