7. yüzyılın başlarında icat edilmiş, şans ve kısmen de olsa zeka oyunudur.
tavla'da her objenin birer anlamı vardır. pers hükümdarının veziri bu oyunu tasarlarken bunu ön planda tutmuştur.
tavla tahtasını 4 bölmesi yılın 4 mevsimini, 15 siyah ve 15 beyaz pul ayın gün ve gecelerini , birbirine bakan iki taraftaki 12 bölme yılın 12 ayını, karşılıklı 24 bölme günün 24 saatini temsil eder.
iranlıların bulduğu 15er pul ve 2 zar ile oynayan normalde 2 kişilik olan fakat hiç de istenmeyen bişey olmasına rağmen bazen çevredekilerin burunlarını sokmasıyla beraber çok kişileyle oynanan oyun türü. bazı raconları mevcuttur:
1. kırıp kaçılmaz
2. sayıların farsçası * söylenir ki etraf iyi bildiğini zannetsin
3. kendinden yaşça büyük insanlarla oynarken 3 mars yapıp 6-0 yensen bile mahcup bi edayla "abi zar işte, acemi şansı" tarzı şeyler söylemek lazımdır. kesinlikle alaya kalkışılmaz.
4. zarı atan insan oynamadan zar ele alınmaz.
5. oynanan pul geri alınmaz.
6. tutmasını bilen zar tutsun serbesttir, yenilince sen zar tutuyon diye ağlanılmaz.
7. tek tek sayarak pul ilerletilmez, kaldırılır ve yeni yerine koyulur.
hayat boyu oynasan bıkmazsın. öyle de bi güzelliği vardır.
gözlerinle mahvettin, kapıların hapsettin.
seninim al, tamam.
şeytanın ahı tutmuş, şarkılar aşka gelmiş.
durumum el yaman.
bu oyun hep cilveli,
bana zarlar hileli.
kaderin bitmek bilmeyen oyunu mu bu?
şeşi car ve pen cü se.
severim güzeli genç ise.
gönül uslanmaz, kandım işte.
tavla, tavla beni tavla.
salla pulları, zarları.
salla, salla beni salla.
vallahi geldim oyuna.
iyi zarlar gelirse, rakibim dunya sampiyonu bile olsa onu yenebilecegime inandigim oyun. bu oyunda sans faktotu cok etkilidir, sansli gununde olan bir caylak, ustasini rahatlikla yenebilir. oyun sirasinda karsilasabileceginiz olasiliklar diger oyunlara gore daha sinirli oldugundan , bir sure sonra atilan zarlari gorur gormez taslarinizi oynatirsiniz ve rakibinize sira geldiginde dogru karar vermesini engellemek icin " ooo satranc mi oynuyoruz" amma dusundun diyerek, uzerinde baski kurabilirsiniz
30 adet iki farklı renk olmak üzere olan pullar ve iki adet de zar aracılığıyla oynanan oyundur. adeti tavlayı kaybedenin koltukaltına koymaktır. ayrıca bu oyun pisiperi adlı vampirin aşk hayatının ne kadar da dibe vurmuş olduğunun kanıtıdır.*
oynarken ilk kuralın karşıdaki raki®bi psikolojik olarak yenmek olduğu güzi®de oyunumuzdur. yok eğer kendimiz psikolojik çekinceler içindeysek ve bunu raki®bimize farkettirirsek oyunu baştan kaybettik, iki mars bir ters olduk demektir.
zar tuttuğundan şüphelenilen biriyle oynanacaksa fincanla zar attırılan muhteşem oyun...turnuvaları da düzenlenir ve bu turnuvalarda da fincanla zar attırılır...
kız ve erkek tavlası olarak ikiye ayrılmıştır toplumumuzda. erkek tavlası öğrenmek her baba yiğidin harcı değildir, hadi öğrendin mars olmamak için çaba sarfetmen gerekir mantığı yerleştilir zihinlerimize. erkekler erkek, kızlar kız tavlası oynasına getirilir konu. bunca yıllık bayanım kız tavlası nedir görememiş algılayamamış, amma velakin bunu kavramaya çalışırken erkek tavlasını fevkaladenin fevkinde öğrenmişimdir. bu tip ayrımlar toplumda bütünlüğü bozar, olmamalıdır.
tavlamak fiilin emir kipidir. eskiden* bizim oralarda evlerde ekmek yapılırdı. bu ekmek bildiğimiz yufka ekmeğidir. bu ekmek ince ince yapılır ve bir sini üstünde üstüste dizilirdi. pişmiş ve hatta kurumuş olan bu ekmek öyle uluorta yerlerde de bulundurulamazdı. malum çocuklar var. yemek zamanından 1 saat kadar önce evin hanımı bir sofra bezi üzerinde mevcut yufkaları eline aldığı suyu serpiştirerek ıslardı. annem bazen bana söylerde tavla diye. ben beceremezdim ama olsun. yapılan bu işleme ekmek tavlamak denilirdi. yufkalar yemek saatince yumuşacık olur da tadından yenmezdi.**
uzun uğraşlar vererek rakibinizin * oyun tarzını çözerek onu sinir etmeye başlar akabinde hırslanmasına sebep olursunuz. ama sonunda kazanınca karşınızdakini kızdırmanın keyfi hiçbir şeyde yoktur.
yendikçe insana zevk veren şen kahkahalar atmasını sağlayan, yenildikçe sinir küpüne döndüren hatta karşısındaki en sevdiği arkadaşının boğazına sarılmak isteği doğuran harika bi oyundur.
beni en çok sinirlendiren oyun. iyi oynadığımı düşünürüm, rakibe göre türlü türlü taktikler denerim ama lanet şans bir türlü gülmez bana. içerden 5 kapı almışken bile rakip her defasında girer bense paso 6-6 atarım giremem gibi. şans faktörünün bu kadar büyük bir etken olması beni oyunda soğuttu resmen. hele internet üzerinden oynanan oyunlar. ohooow. oyun ahlakı diye birşey yok. vurkaç normal, kazandığı neredeyse garanti olan oyuncu katlayarak puanını arttırıyor ya da yenen kaçıyor. zaten beni sinirlendiren oyun sanal alemde oynanınca iyice çileden çıkartabiliyor. rakibin moralini bozmak önemli bir faktör ama şans denen illete çare yok?
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.