çizgisel yaratılış sürecinin aksine parçalı oluşumların serbest ya da kurallı bileşimiyle ortaya çıkan yegane sanat dalıdır (bir tabloya sonundan başlayamazsınız ama elbetteki bir filmin ilk olarak son sahnesini çekebilirsiniz.) belki de büyüsü burda saklıdır..
sinemanın temelini oluşturan aslında yanılsamadır. gözün görüntüyü beyne aktarırken, görüntünün kaybolmasından bir süre sonra dahi ağtabakasında görüntüyü algılamaya devam etmesine dayanmaktadır ve böylece kesintisiz bir görüntü oluşturulabilir. film karelerinin ışıkla bir perde üzerine art arda düşürülmesi ve gözün diğer kareyi kaybetmeden, yeni karenin perdeye gelmesiyle kesintisiz bir şekilde görüntü oluşur. yani göz ve beyin arasında böyle bir ilişki olmasaydı, sinema keyfi diye bir keyfimiz olmayabilirdi. * aslında sinema filmleri ortaya çıkmadan önce gözün bu özelliği bilinmekteydi, * art arda çizilmiş resimlerin hızlıca çevirilmesiyle hareket ediyormuş gibi gözüken ufak kitapçıklar hazırlanırdı ve sinema sanatından önce bu tarz tekniklerle de akıp giden görüntüler yapılabiliyordu.
sinemaya eğer bir başlangıç vermek gerekirse fotoğrafın * bulunması diyebiliriz. fotoğrafla çekilmiş diyebileceğimiz ilk sinema da koşan bir atın perdeye aktarılmasıdır.
thomas edison ilk kameraya benzeyen makinayı tasarlayan bilim adamıdır. sinema hayallerin yanında bilim ve tekniğin gelişmesi ile de gelişen bir sanattır. hatta ilk yılları hayal gücüne, sanata, ya da fikri yapıya değil tekniğin gelişmesine bağlı olan henüz sanat olmayan bir tür eğlenceydi.
sessiz sinema ise, sinemanın sanata dönüşmesine katkıda bulunan bir türdür, sadece eğlence amacından çıkmış ve bir estetik kaygı ve bir şeyler anlatma ve düşündürme haline de geçmiştir sinema, bu sessiz görüntü yanılsamalarıyla.
1. dünya savaşı sonrası, sinemada en çok atılımı hitler dönemine kadar almanya da yaşanmıştır. hitler döneminde birçok alman sinemacı, tabi ki de sinema endüstrisininde hala merkezi olan amerika'ya göçmüşlerdir ve birikimlerini burda kullanarak, belki de amerikan sinemasına büyük katkıda bulunmuşlardır.
sinemanın ilk sesli filmi the jazz singer'dir. ve bu filmden sonra da sesli filmler büyük bir itibar görmeye başlamış ve sessiz filmlerin yıldızları birer birer kaymış, yeniliğe ayak uyduramamışlardır. sessiz sinemanın şuan için hala hatırlanan en ünlü karakteri tabiki de charlot(şarlo)'dur. sesli sinema ile charlot önem kaybetse de yaratıcısı charlie chaplin sinema hayatına hızla devam etmiştir.
sesli sinema seyircisinin artmasıyla, sinemanın ekonomiye olan etkisini farkeden amerikalı büyük şirketler sinemaya el attı. ekonomik amaçlı bu el atışla birlikte, amerika sinemasında tutan filmler yapılmaya başlandı, yeniliklere kapalı bir tutum izlendi ama fransa yanilikçi ve yaratıcı yaklaşımıyla sinemanın sanatla ilgisine büyük katkılar yaptı.
sinema insanla ilgili olduğundan, savaşlardan ve ekonomik gelişmelerden yön aldı. 2. dünya savaşı bitiminde birçok ülke de kendi siyasi anlayışlarının tekrar şekillenmesi üzerine filmler çekilmiştir. genelde bu dönemde başta hollywood birçok tutucu filme imza atmıştır. bu tarz filmleri yapmak istemeyen yönetmenler ise dışlanmıştır.
savaştan sonra ise sinemada ki en büyük yeniliği italya yapmıştır. gerçekçilik akımı ile seyirci kitlesinin yönünü değiştirmiş ve bu tarz filmlerin izlenir olmasıyla, sinema endüstrisi de bu tarz filmlere yoğunlaşmış ve dışlananlar * pek bir kabul edilir olmuştur. bu döenemin en ünlü yönetmeni hala birçok kişinin sinemasını örnek aldığı federico fellini'dir.
fransa da ise yeni dalga harekeetiyle bugünkü fransız sinemsına yön verilmiştir ki bence en güzel örneklerini françois truffaut'la gösterebiliriz ki kendisi yeni dalga hareketinin en büyük yönetmen ve senaristidir.
ülkemiz sınırları için de sinemayı ilk görenler tabi ki de saray eşrafı olmuş daha sonra da beyoğlu sokaklarına inmiştir, ki beyoğlunun kültürel kimliğinin buraya sinemanın daha önce gelmesinde ki büyük katkısı gözardı edilemez. türkiye'de sinemanın gelişmesine en büyük katkı sanırım tiyatrocu muhsin ertuğrul sayesindedir. orjinalliği tartışılır ama katkısı tartışılmaz.
kısaca sinema tarihi ekonomi ve siyaset üzerinden yürür gelmiştir, birçok dönem, birçok aykırı yönetmen insanlık tarihine yön veren harika filmlere imza atmışlardır. sinema hayattır, hayattan olmayanı hayata sunamazsınız ve sinemacı, hayatta olanı, ki hayal ürünleride hayatın parçasıdır, ama bulunamayanı bulunur kılandır. gözler önüne serendir. *
edebiyatın çift yumurta ikizidir. belki de çift sarılı yumurtasıdır, belki de habil ve kabil'i oluşturanlardan biridir. belki de değil midir?..
benim için hayatı oluşturan unsurların başında gelir orası kesin, profesyonelleştiği sürece de bir uzvum haline gelecektir...
açık havada,cümbür cemaat yahut sevgili kişisiyle *,gazoz-leblebi eşliğinde izlenirken artık,salonlarda,kendinizi kaynakçıymış gibi hissettiren 3 boyutlu gözlükler ve patlamış mısırın eşlik ettiği seyirliktir.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
