seferihisar

  1. 2009 yılı Kasım ayında Cittaslow ilan edilen, 35.000 nüfuslu, Ege kıyısındaki İzmir ilçesi.

    Toprak sınırları içerisinde M.Ö. 2000'li yıllarda Giritlilerin kurduğu Teos isimli Karia kenti bulunuyor.
    Seferihisar adının Romalı General Tysaferin’den geldiği, Selçuklular'a kadar Tysaferin veya Tysaferinopolis olarak anıldığı, Anadolu’nun Türkleşmesi sırasında adına eklenen hisar kelimesiyle Tysaferinhisar’a dönüştüğü sanilmaktaymış.

    Bunları belediyenin resmi sitesinden bakıp yazdım. Kadim tarihlerde Seferihisar'ı ziyaret eden seyyahların, burası ile ilgili yazdıklarını kitaplaştırmışlar. Ücretsiz dağıtıyorlarmış.

    Sitenin bir editörünün yazdıkları şöyle: 'İlk kitap Southampton’da 1701 yılında doğan ressam, din adamı, seyyah Richard Pocokke’ye ait. Seyyah 1739 Aralık ayında Seferihisar’ı ziyaret etmiş. Önce Urla’ya uğrayıp Sevrihissar’a gelmiş. Büyük bir tarım şehri olarak tanımlıyor Seferihisar’ı. Teos’dan Sığacık’tan çok güzel bahsediyor seyyah. Bir şey dikkatimi çekti. “4 Aralık günü Sevrihissar’a gittim. Burada rahat edebileceğimiz bir yer bulamadığımız için oradan Sığacık’a geçtik. Burada demirli bulunan geminin Hollandalı kaptanının adı bana verilmişti. Şehirde bir yabancının rahatça konaklayabileceği bir yer olmadığı için geceleri bu gemide geçirdim'' diyor Seyyah. Yıl 1739, 18 yüzyıl. Şimdi 2010 21. yüzyıl. Tam 271 sene geçmiş yaklaşık üç yüzyıl. O günkü adıyla Sevrihissar’a, bugünkü adıyla Seferihisar’a gelmiş dünyaca ünlü bir seyyah ilçe merkezinde rahat edebilecek bir yer bulamamış Sığacık’a gitmiş. Orada da bir tanıdığının yanına tekneye. Tarih 4 Aralık 1739. Şimdi düşünün iki ay önce 4 Aralık 2009’da dünyaca ünlü bir gezgin, atlayıp Seferihisar’a gelse ilçe merkezinde nasıl ağırlardık. Muhtemelen Sığacık’ı görmeniz gerek diyip, götürürdük. İşin ilginç tarafı aralık ayında Sığacık’ta da kalacak bir yer yok. E bir dostun teknesinde ağırlamak gerekecekti o zaman.''

    Demek ki 1739'da Sevrihisar imiş ismi. Sevri selvi ağacının halk ağzındaki söylenişi.

    M.Ö.7,-5,yüzyillar arasinda Lidyalilar, İranlilar, Atinalilar ve Ispartalilar hüküm sürmüş.
    Daha sonra yöreye Iranlilar, Bergama Kralligi, Makedonyalilar, Eski Yunanlilar, Romalilar ve Bizanslilar egemen olmuş.

    1084 yilinda Selçuklu Komutani Emir Çakabey tarafından alınmış, II.Haçli Seferi(1147-1149) sonrasında bölge Sultan Mesut tarafindan Selçuklu topraklarina katılmış. 1308'de Selçuklularin dağılması ile 1320'de Aydınoğulari’nın, 1394'de Osmanlilar'in eline geçmiş. 1402 Ankara Savaşi nihayetinde Moğollarin işgaline uğrayan bölge, 1425 yilinda tekrar Aydinoğulari’nin elinde, Cüneyt Bey’in ölümünden sonra Seferihisar artik Osmanlilarin olmuş.

    Aşağıya linkini eklediğim sitedeki haberin özeti şöyle:

    Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, dört ay önce 5 milyon lira isteyen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'e ilk aşamada 250 bin lira göndermiş. Soyer, Bakan Günay'ın Mayıs'ta bu gönderilen parayla yapılan çalışmaları denetleyeceğini, beğenmezse bir daha para göndermeyeceğini söylemiş.

    Türkiye'de ilk kez 'yavaş şehir' olan Seferihisar, bu kentsel politikayı hayata geçirebilmek için önce fiziki anlamda değişiyormuş.

    Başkan Soyer, bu parayla Atatürk Caddesi'nde ev ve işyerlerinin dış cephelerinin elden geçirileceğini, 50 gönüllünün evlerin dışını beyaz ya da toprak tonlarda, pencere kenarlarını ise ilçenin simgesi olan mandalini çağrıştırması için turuncu renkle boyayacağını belirterek, ''Balkonlara içinde sardunyalar dikili saksılar asılacak, çanak antenler kaldırılacak, tabelalar sökülecek, yol ve kaldırım düzenlenecek. Bakan Günay, Mayıs'ta ilçemizi ziyaret ederek, gönderdiği parayla yapılan çalışmaları denetleyecek. Memnun kalırsa kaynak aktarımı sürecek, kalmazsa parayı kesecek. Bakanı memnun etmek için belediye ekipleri, gönüllüler ve vatandaşlarla elele verip, çalışıyoruz'' demiş.

    http://www.seferihisar.com/haber/1360-gundem-bakan-gunay-yavas-sehir39i-denetlemeye-gelecek.html

    Seferihisar ile ilgili şahsi görüşlerimi hüsran ile yazmak isterim. Aslında neden hala sükut-u hayale uğruyorum bilemiyorum.

    Neyse; geçen haftasonu iş ile ilgili Selçuk'a gittim, vaktim vardı. Bütçe hazırlayıp planlamalar yapıyorum kendi gezilerim için. İki rota çizmiştim Kuşadası - Seferihisar veya Karaburun - Foça. Önceki günlerde haberlerde Karaburun yolunda yağmur sonucu kısmen toprak kayması olduğu gibi birşey duymuştum ve daha yakın olduğu için Kuşadası - Seferihisar'ı gezeyim dedim.

    Mandalinayı çok fazla severim; buranın mandalinasının meşhur olduğunu biliyordum. Hemen merkezde küçük sergi açmışlar ve mandalina, portakal satıyordı. Yanlarından geçerken bir satıcı kadın ''mandalina ister misin, alın alın turfanda bulamazsınız, 3 kilosu 5 lira'' falan dedi, güzelinden soyup 5 saniye içinde ikram etti vs. Ben ''bu çok fazla'' falan dememe kalmadan poşete doldurmaya başlamıştı bile. Her ne kadar köylü kurnazı, vakti geçmiş mandalinaları bana fahiş fiyatla satmaya çalışan, dürüst olmayan biri olduğunu farketsem bile böyle durumlarda karşı taraf adına bile utanan biriyim. 5 lira için bu kadar düşülmesine üzülüyorum yani. İstese verirdim o parayı helalinden. Neyse istemeden almış bulundum işte. Baş-göz sadakası olsun.

    Hasseten höyük ve tümülüs meraklısıyım. Burada birkaç tümülüs olduğunu okudum ama tarihi yerleri sorunca cevap veremediler. Fakat küçük plastik bardaktaki portakal suyuna yerel halka 5, turiste 15 felsefesi ile ödeme yaptırdılar.

    Dolaşırken merkezde Canbaz Geçidi diye bir tabela okudum. Hemen girdim, birkaç kısa iş binası, eski dükkanlar, kapısının önündeki tozlu rafta İran terlikleri olan kunduracı, terzi, karşısında da kahvehane vardı. önündeki masaya oturdum, az şekerli kahve söyledim. Zaten Kuşadası'nın durumu, mandalinacı kadının bana mandalinayı satarkenki yüz ifadesi asabımı bozmuş ve midemi bulandırmıştı; bir sigara yaktım ben de. Sigara içtiğim için çevremde aşağılanıyorum ama zorla içiriyorlar bırakmaya çalışsam da. Kahveyi getirdi ocaktan kahveci. Fincan genelde eski ve tabağı ayrı, bardağı ayrı model olur bu tarz kahvehanelerde ve bu beni asla rahatsız etmez. Fakat bir baktım yeni Güral porselen ve şık fincan işte. Tamam dedim, mandalinacı cittaslow modasına girmiş, kahveci de. Dolayısıyla kahve 3 liradır, çay da en az 1 lira dedim. Kahvenin fincanı güzel, tadı leziz, köpüğü yerindeydi. "Helal olsun kaç para alırsa" dedim. Hesabı öderken adam 60 kuruş aldı. 25 kuruş çay, 35 kuruş kahve imiş.

    Beni burada sevindiren tek şeydi bu. Asla para hesabı yapmam, cimriliği sevmem. Hak, adalet mefhumunu unutmaması sevindirdi esnafın.

    Sığacık'a yöneldim sonra. Sahil kısmında, koy. Yeni yat marinası yapılıyor. Teos olacakmış ismi. Birkaç balıkçı lokantası var. Pazar günleri pazar kuruluyormuş. Sebze, meyve, elişi birşeyler falan satıyorlarmış.

    Burası nasıl cittaslow seçilmiş anlayamıyorum. Belki ortalamanın biraz üstünde yolculuk yapan biriyim dolayısıyla gittiğim diğer yerlerle kıyaslıyor da olabilirim. Çirkin biryer değil ama güzel de değil.

    Ama her sahili olan yer turistik olamaz ki. Ege kıyısında olmadığını düşünelim ve mandalina yetiştirmediklerini elimizde bakımsız, umursanmayan tarihi birkaç yapı kalır.

    Biri bana sorarsa ''tavsiye eder misin'' diye cevabım ''asla'' olur. Canbaz Geçidi'ndeki kahvehaneyi hariç tutuyorum. Zaten hep arkadaşlar arasında söylediğimiz gibi ''her zaman kahveci kazanır.''


    (nleyla 15.03.2010 11:59 ~ 19.03.2010 09:43)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.