yazıları yüzünden hapis yatmış yazarımızdır. sol düşünceli bir yazar olduğu için bütün yazdıkları bu çerçevede oluşur. eserleri önce mutluluk ve ardından bir yıkımla biter.
kürk mantolu madonnakuyucaklı yusuf okunmaya değer kitaplarıdır.
sabahattin ali nin şiirlerini müzikleyen ali kocatepe bir çok güzel eseri nükhet duru'nun sesinden türk pop müziğine kazandırmıştır. örn: melankoli, çakır, vs.
bulgaristan üzerinden yurtdışına kaçmaya çalışırken, onu yurtdışına kaçırması için anlaştığı adam* tarafından öldürülmüştür.
yolculuk esnasında ali ertekin'e düşündüğü, hayal ettiği devrimi anlamıştı.ali ertekin cinayeti milli duygular için işlediğini itiraf etmiştir.
almanya'da okuduğu okuldan , türk öğrencilere parazit diyen bir alman öğrenciyi tokatladığı için atılmıştır.
kağnı ses esirler, kuyucaklı yusuf ve kürk mantolu madonna yazarın ilk önce okunması gereken kitaplarındandır.
sabahattin ali daha ziyade gerçekçi kimliği ile dönemin diğer toplumcu yazarları arasından sıyrılmaktadır. burada gerçekçilik, ilk yıllarında, bilhassa almanya'da geçirdiği iki yıllık süreçte, kazandığı romantik tutumu ve bunun neticesinde ilk kitaplarında da kaleminde sık sık karşılaşılan şematik yaklaşımlar değil, anadolu insanını, onların kucağında geçirdiği yıllar ile kaleme almaya, diğer toplumcuların yaptıklarının tersine, onların arasında yaşayarak yazmış olmasına dayanır.
öykülerinin toplandığı kağnı ses esirler'de incelenen belli başlı bazı temalar vardır. bunlardan başlıcaları, devlet ve köylü, zengin ve fakir, cahil ve "aydın" ve şehir ve doğa zıtlıklarıdır. bu anlamda bazı noktalarda gerçekçilikten uzaklaşmaya vardığını düşünebileceğimiz, zayıf hikayeler olsa da bunları da her kalemin zaman içerisinde kendi ruh halini yansıtarak nihayetinde kendi olgunluğunu yakaladığı inancı ile kabullenebiliriz. nitekim, kuyucaklı yusuf ve kürk mantolu madonna ile bunlar ispatlanmış bulunmaktadır.
kaleminin, cumhuriyet ile beraber yaşanan büyük değişim ile anadolu'da devletin de üstünde beliren somut güçleri ile bürokrasiye hedef alındığı yıllarda ali için bu sömürüye ve bu niyetten sapmışlığa olan eleştiri atatürk'e kadar uzanınca kendisine konya ve sinop hapishanelerinde geçireceği günler gözüküverir. suçu: vatan hainliğidir. yani kendisinin tek cümle ile özetleyebileceği bir biçimde: "dinime küfreden bari müslüman olsa" durumu yaşanır.. ancak bilhassa atatürk'e olan eleştirilerinin altında yatan amaç, onun çevresini sarmış bir çok dalkavuk yüzünden devletin başı olarak cumhuriyetin ana unsurlarından olan anadolu insanın haklarını yeteri kadar savunamıyor oluşudur. özünde sabahattin ali'nin dedikleri, anadolu insanın içinde bulunduğu ifade güçlüğünün dile gelmiş şeklidir. ve nitekim atatürk de sanırım vasiyetlerinden biri olarak anadolu'daki ağa sistemini ortadan kaldırmayı amaçlayarak topraf reformunun mutlaka meclisten geçirilmesini istediğini bir yerlerden de okumuştum.
sene 1933’tür... atatürk hayattadır... cumhuriyet halk fırkası tek parti iktidarını sürdürmektedir. İşte böyle bir dönemde, sinop hapishanesi’nde yatmakta olan bir şair, kederli dizeler yazmaktadır.
Şairimiz ilhamını sinop hapishanesi’nin duvarlarını yalayan dalga seslerinden almaktadır:
"dışarıda deli dalgalar / gelir duvarları yalar / beni bu sesler oyalar / aldırma gönül aldırma."
Şairimizin adı sabahattin ali’dir.
hapse düşmesinin nedeni ise atatürk’e hakarettir.
konya’da öğretmenken, içkili bir dost sohbetinde söylediği bazı sözler nedeniyle, bir öğretmen arkadaşı tarafından devlete ihbar edilmiştir. İhbar eden kişi 90’lı yılların meşhur atatürkçüsü cemal kutay’dır.
sabahattin ali işte bu yüzden düşmüştür mahpus damına...
ama o gönlüne "aldırma" diyerek teselli bulmaya çalışmaktadır:
"kurşun ata ata biter / yollar gide gide biter / mahpus yata yata biter / aldırma gönül aldırma."
deli dalgaları duyan ama denizi göremeyen sabahattin ali, kendisine bir çıkış noktası da bulmuştur:
"görmek istersen denizi / yukarıya çevir yüzü / deniz gibidir gökyüzü / aldırma gönül aldırma."
ve 1933 yılında atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle mahpus damına düşen sabahattin ali’nin bu sözleri, şimdi atatürk’ün çocukları tarafından tandoğan ve Çağlayan meydanlarında haykırılmaktadır.
atatürk'e hakaret etmediğini bilen insanlar tarafından yazdıkları okunan, sevilen ve şiirleri şarkı yapılıp milyonlarca insan tarafından hep bir ağızdan söylenendir sabahattin ali. kendisini öldürenlere lanet okunandır, yazık olandır...
halk şarkılar mı söylüyor? evet söylüyor. ama böyle güzel ve doğru şeylerin içinde çelişki arayanlar geçmişlerine bakmalı ve şimdi nerede olduklarıyla eskiden nerede olduklarını bir karşılaştırmalıdırlar. dönekliği herkesin gözü önünde olan bir insansanız başka insanları çelişkiyle suçlamamanız gerekir, zira kendi hayatınız çelişki ve döneklikle geçmiştir.
halk kimin atatürk'e hakaret ettiğini o kadar iyi biliyor ki...
göze batacak kadar fazla insancıl görüşleri bulunan bir kişi olduğundan yaşam alanını tehdit altında gören, tarihin besin piramidinde bir alt basamağı insanlık olan canlı formu tarafından öldürülmüştür. bir de samed behrengi vardır aynı nedenden ötürü aynı sonu paylaşan.
orhan pamuk'un nobel aldığı bir dünyada sabahattin ali'ye verilebilecek ödülün icat edilememiştir. 1930-1940'ların dünyasında yitip gitmiş dehadır. döneminin çalkantılı siyasetinde bir hiç uğruna ziyan ettiğimiz, çok genç yaşlarda ürettiğine bakılınca, seksen doksan yaşına gelse yazabileceklerini tahayyül dahi edemediğim değer.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.