zuhal olcay tarafından başucu şarkıları 2 adlı albümde yeniden yorumlanan ozdemir erdogan parçası. ilk selin kolonyaları'nın reklamında duyduğum, uzun süre adını öğrenmeye çalıştığım mükemmel şarkı. özellikle introsundaki keman beni büyülemektedir, sanki birileri kalbimi keman yapmış da çalıyor gibi.
ben bal arısı gibiydim senden önce
bak pervanelere döndüm seni görünce
yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam
yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam
yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam
bin yıl yaşasam yine sana doyamam
sana gönlümü verdim ey nazlı güzel
seni almazsam gözlerim açık gider
bana ellerini ver hayat seni sevince güzel
yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel
bana ellerini ver hayat seni sevince güzel
sana gönlümü verdim nazlı güzel
pervane kavramı fars edebiyatından divan şiirine geçen en önemli kavramlardan biridir.bu pervane ile mum ya da diğer her hangi bir ışık kaynağı arasındaki aşkın timsali olarak kendini gösterir. pervanenin ışığa olan aşkı ve bu aşkı uğruna nice işkenceyi ve nihayetinde ölümü göze alarak canını onun yoluna teslim etmesi olarak özetlenebilir. ama bu edebiyatın derin benzetmeleri ve imge dünyası ile büyüyerek öyle bir hal alır ki ; akıllara zarar ziyan bir durum yaratılmıştır divan şairlerince. divan şiirinin aşkı nasıl işlediğine yönelik incelemelerde pervane ve ışık çok önemli bir basamaktır ve öyle kalacak gibi görünüyor.
bir rivayete göre denir ki pervanelerin padişahı, emrinde bulunan diğer pervanelere der ki "uzak diyarların birinde bir güzel vardır ki kimse onu görme şerefine erişememiştir. içinizde kim bu güzeli görebileceğini iddia ederse varsın gitsin" der. pervanelerden biri bu yolculuğa çıkmayı kabul eder ve gider. bir süre sonra geri döner ve o güzelin bulunduğu memlekete gittiğini herkesin ondan bahsettiğini ve ne kadar güzel olduğunu işittiğini söyler. padişah "hayır sen o güzeli görmemişsin" der. ikinci bir gönüllü daha yola çıkar ve döner o da güzelin bulunduğu mekana çok yaklaştığını ve etrafında başka pervanelerin kendilerinden geçerek döndüğünü gördüğünü söyler. padişah bu pervaneye de o güzeli görmediğini söyler. üçüncü bir pervane de yola çıkar ve uzun bir zaman kendisinden haber alınamaz. padişah sorar soruşturur ki bu pervane o güzelin bulunduğu memlekete varmış ve yok olmuştur. padişah, bütün pervanelere seslenek "işte bu pervane o güzeli görmüştür" der.
divan edebiyatında ve tasavvufi anlayışta bunu anlamı fenafillaha ermektir. yani kendi varlığını allah'ın varlığında yok etmektir. bu da bekabillaha yani allah'ın varlığında sonsuza kadar var olmaya ermek demektir.
can acıtan can yakan zuhal olcay parçası. sevgiyi ilmik ilmik işler insanın kalbine, müziği ve yorumuyla sözleri aşmıştır seven insan için. aşkın yaratıcılık getirmediğini anlatır aslında derinlerde, aşk acısının insanı akıllandırdığını gösterir, tüm şairlerin aşıkken üretken olamadıklarını belki de acı ile kavuşamamın insanı olgunlaştırdığını anlatır derinlerde. boş ve yanlış bir bekleyişi özetler kısaca.
yansımalar'ın son yayınladığı albümdür**. besteler görece sade ve oldukça usta bir teknikle icra edilmiştir. her yansımalar albümü gibi kendine has bir duruşu ve hitabı vardır pervanenin. büyük neyzen aziz şenol filiz ve tanburi birol yayla insan ruhunun en ücra köşelerine seslenmeyi başarmışlardır bu albümde de. ayrıca "beyhude" isimli parçada üstadlara erkan oğur eşlik etmektedir.
*hosgelmiş yazar. şimdilik sendeki suz-i dil var mıdır acep tutuşup can veren pervanelerde demek istiyorum. tanımlarını okudukça göreceğiz. iyi uçuşlar.
yuksek sadakat'in ilk ve simdilik tek albumunden cok hos bir parca. tipki albumdeki diger parcalar gibi. populer olmazlarsa iyi is yaptiklarini soyleyebilirim bu arkadaslarin. farklilar ve guzel bir soluk. enazindan rock kulturu ve turevleri icin turkiye'nin tepmemesi gereken bir cevher bu insanlar..
aman donerim askinin etrafin da pervaneyim;
pervaneyim sana
yuruyorum sokaklarda sen evinde uyurken
saatten haberim yok belki gec belki erken
yuruyorum sokaklarda sen evinde uyurken
saatten haberim yok belki gec belki erken
kaderin cilvesinden sarabin ofkesinden
anladimki kacis yok bu askin pencesinden
isten eve donerken susayip su icerken
her daim aklimdasin;
hayat akip giderken
hayat akip giderken
hayat akip giderken
sen parla ben doneyim askinin etrafinda
bir yanip bir soneyim alacakaranlikta
sen parla ben doneyim askinin etrafinda
bir yanip birsoneyim alacakaranlikta
yuruyorum sokaklarda sen evinde uyurken
saatten haberim yok belki gec belki erken
kaderin cilvesinden sarabin ofkesinden
anladimki kacis yok bu askin pencesinden
isten eve donerken susayip su icerken
her daim aklimdasin;
hayat akip giderken
hayat akip giderken
hayat akip giderken
sen parla ben doneyim askinin etrafinda
bir yanip bir soneyim alacakaranlikta (tekrar tekrar tekrar)...
yoldaşım. kısa yollarda tanıştığım, daha uzun yollar da gittiğim, yollarda tanıdığım çocuk insan. gözlerinin rengi kalbi kadar güzel midir, mavi midir yeşil midir çözemediğim. yanlış gezegende yaşıyor ya da yanlış yüzyılda, o yüzden anlıyoruz birbirimizi. aşkın dil ' e düşmeden dile düştüğü devrin çocuklarıyız hiç bir nostaljiyi bilememiş şehir çocukları. bu yüzdendir belki aynı çelişkileri yaşamamız, bu yaşananlar aşksa bizim kafamızdaki kesinlikle değil. e bizim kafamızdaki mi yanlış, acaba bizde mi hata?
neyzendir kendileri kabul etmese de, bana kalırsa neyzenlik kavramı diğer enstruman çalanlardan farklıdır çünkü o ruhu içinde hissetmeden olunmaz neyzen, içindeki aşkı vurmalısın ki o neyden çıksın nefes değil mi?o yüzden acemidir sazında belki ama içinde vardır galiba.
gözümle gördüğüm en gerçek aşıktır hatta en romantiğidir. üstelik aşkı müzikle ve hatta teknolojiyle *birleştirip ilginç sentezler yaratmıştır.
en gerçek pervanedir o yanmıştır mum'a oysa mumun haberi olduğu halde yanmıştır, kendini bitirene kadar yanmaya devam edecektir, bitince tekrar pervane olacaktır başka şem' lere...öyle ya pervaneler bu ateşe koşmazsa pervane olmazlar...
bir de şiir tabi ki kendisine :
* dün gece ye'sile kendimden geçtim
teselli aradım meyhanelerde
baht-ı dûn elinden bir dolu içtim
o neşe kalmamış peymânelerde
her neye dokunsam zahm-ı rikkat var
her ne yana baksam reng-i firkat var
çalkanır ağlar bir âh-ı hasret var
sularda çağlayan terânelerde
bilmedim kim oldu bu hâle sebep
ağladım ümîdim hebâ oldu hep
bendeki sûz-i dil var mıdır acep
tutuşup can veren pervanelerde?
ateşe sözlü bir divane. ayrı dursa dayanamaz, yakınlaşsa yaşayamaz...
en keskin dengelerden biridir pervanenin canına kast eden.
azraile sevdalanmak misali, ölümünü tavaf eder nefesi sayısınca.
türk edebiyatçılarının sıkça başvurduğu imge. "ışığa koşan pervaneler", "ateşe yanan pervaneler" gibi aşk, ihtiras ve bunun gibi diğer duyguları derinden vermek için kullanılır. sembolizmde aşık olanın maşuk olana kavuşma isteğini ifade eder.
yüksek sadakat parçası olan "pervane" de benim için bunları ifade etmekteydi önceleri. ben kendimi ateşte yaktım tabi o ayrı.**
metalden, plastikten vs den yapılmış, dönmesi amaçlanan ve bu sayede bir işe yarayan alet parçası. gemilerin, helikopterlerin falan pervaneleri hareket etmeye yararken vantilatör gibi aletlerinki rüzgar yapmakta kullanılır. hoş, çizgifilm fizik kanunlarına göre sylvester poposuna vantilatör bağlayıp uçabiliyordu ama biz bunu yemiyoruz tabi.
bir de titanic filmindeki kate winslet'in güya güverteden sarkıp bakmak istediği ama pervanelere bakacağım derken düşmesine ramak kalan gemi parçasıdır, biz bunu da yemedik zaten ama nişanlısı yer gibi olmuştu.
murat çelik'in seyyah albümündeki şarkısıdır.aynı zamanda her konserinde şarkının sonunda bir şiir okur ki değişir hep sözleri her konserinde de...uçurur insanı, hayattaysanız yaşamak istemezsiniz artık.sözleri şöyledir:
bakışın düştü içimler oldu
dudağından bal eyledim gönlüm saz oldu
gözlerin bir ateş ben pervaneyim
bıraktım kendimi ateş gül oldu
gözyaşlarım tenine bir çocuk bıraktı
kaybolan neydi ki beni böyle ağlattı
ben bende değilim ki
ben sendeki beni sevdim
bana senden gelen acıyı
gönlüme zikir eyledim
"aşk bir şem-i ilâhîdir, benim pervanesi.." (Şeyh galib)
pervane, geceleri ışık etrafında dolanan bir uçardır...
edebiyatımızda, karanlığın içinde bir nur bulanı temsil eder. lakin pervanenin kanatları çok inc olduğundan ışık kaynağı kanatlarını yakar.. yani kendisi ışık kaynağı olur...
Üstad galib, her zamanki ki galibâne edasıyla karşımızda yukarıda...
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.