little miss sunshine

  1. esrarkeş bir dede,
    işinde başarısız, gerizekalı kuralları olan bir baba,
    jet sürtmek için askeriyeye hazırlanan, kabul edilene kadar konuşmama yenini etmiş bir çocuk,
    eşcinsel bir bilmem ne uzmanı,
    geçimsiz bir anne,
    hayatını bir yarışma üzeirne kurmuş ufacık bir kız çocuğu...

    komedi diye yutturulmaya çalışılan, ahlaki değerlerin yok sayıldığı, hayata en kötü tarafından bakan foseptik çukuru kıvamında bir film. imdbye güvendim, izledim. neye acıyorum biliyor musunuz bu filmi izlediğim vakite.

    bu filmde gülebilen bir insan varsa ben artık bilmiyorum.

    yazık, iğrenç bir film.

    sonradan gelen not 1: sinema bilgime tüküreyim. nasıl da celallenmişim. aslında düşününce, bir kaybedenler öyküsü oalrak başarılı bir film. tabi gülmek amaçlı oturup izlersen, böyle canın sıkılır.

    bu düzenleme bilmem kaç ay sonra yapılmıştır. *
    (tulkas 24.01.2007 12:18 ~ 22.11.2007 20:38)
  2. paramparca bir ailenin aslinda paramparca bir drami. icindeki herkesin nasil da acilar icinde kivrandigini oyle guzel hissettiriyor ki izleyicisine, hepsi icin ayri ayri yazik diyorsunuz. birbirinden alakasiz saplantilari olan bu birbirinden alakasiz insan toplulugu bir aile kisvesi altinda toplanmis.. lakin aileyi yakinlastirabilecek tek varlik kocaman gozluklerinin ardindan merakli ve cin cin bakan olive rolundeki abigail breslin.

    tamamen kazanmak ve kaybetmek temasi uzerine kurulmus bu filmdeki ironi greg kinnear'in evin babasi richard roluyle karsimiza cikmasi ve bas loserlardan biri olarak uzerinde calistigi "kazanmanin 9 maddesi" setini satma cabasiyla baslar. amerikan aile baglarinin kopuklugunun filmlerde temel olusturmasi her ne kadar artik klise olarak tanimlansa da bu filmdeki gerginlik sizi de icine dahil edebildigi icin tansiyon yukselmesi isten bile degildir.

    yine, paranin ve guzelligin onemsenmemesi gerektigi mesaji genelde zengin kadin-fakir erkek edebiyatiyla izleyiciye sunulurken bu sefer minicik bir kizin little miss sunshine olma hayalleri uzerinden anlatilmistir. kanimca abigail breslin bu rolde dokturmus haliyle gelecek icin cok fena vaadlerde bulunmustur yapimcilara ve yonetmenlere. ayni zamanda grandpa rolundeki alan arkin da filmde ustun bir performans gosterdiginden bu ikili pek cok festivalden odul alarak ayrilmistir.

    katildigi hemen her festivalden en az bir odul almis olmasinin yani sira 4 dalda da oscar'a aday olmus bir filmdir. hikayenin yaraticisi michael arndt filmi olabilecek en guzel sekilde sonlandirmistir.

    --spoiler--
    zaten film boyunca 7 yasinda bir cocukla alakasi olmayan akillilikta ve farklilikta bir karakter olarak beliren olive'in ne ailesinin baskisiyla sahneye cikmamasi ne de cikip diger kizlar gibi prenses edasinda suzum suzum suzulen hanimkizi oynamasi beklenebilirdi. guzellik yarismalarinin ne denli gereksiz, sacma ve kime gore neye gore kavramlariyla bagdastigini tekrar gormus olduk, daha cok gozumuze sokulmasindan yanayim.
    --spoiler--

    steve carell'in canlandirdigi uncle frank karakteri filme renk katmis. arada bir kac akilli cumle kuran insan cikmasi sizi de sakinlestiriyor. toni collette anne sheryl rolunde, klasik bir anneden hem cok uzak hem de ona cok yakin zira herkes gibi o da dengesiz. son olarak evin oglu dwayne paul dano'nun ruh hastasi kilikli performansiyla hayat bulmus, hayallerin ne sekil saplantiya donusebilecegini orneklendirmistir.

    kahkahalar atip cok eglenecegim beklentisiyle gidilmemesi gereken, ozunde komediden ote drama olan, bir kac oyunculugu cok begendigim izlenesi bir film.
    (sassy 20.02.2007 18:10)
  3. 79. akademi odullerinden en iyi orijinal senaryo ve en iyi yardimci erkek oyuncu alan arkin dallarinda nasibini almis filmdir.
    (sassy 25.02.2007 23:26)
  4. tüm şaşalı ve dünya ile alakası olmayan filmler arasından sıyrılmış, kaybedenler filmi *. şüphesiz ki oscar kazanmasını sağlayan tek şey yıllardır hasret olduğumuz samimiyettir.
    (gilgalad 10.03.2007 15:28)
  5. gösterişli fragmanları, yüzer milyon dolarlık bütçeleriyle her türlü efekti verebilen ama buna rağmen gittikçe sıradanlaşan amerikan sineması içinde, basitliği ve samimiyetiyle öne çıkabilmeyi başarmış filmdir.

    iğrençlik olayına da şu açıdan bakmak gerekir : bugünün yozlaşmış amerikası içinde, büyük elmadan umduğunu bulamamış bir çok amerikalı gibi bu ailede genellikel filmlerde gördüğümüz yemyeşil sokaklarda oturan mutlu orange country çocuklarının aksine günlük sorunlarıyla ve problemleriyle boğuşan sıradan amerikalılardır. tüm bu hayat bezmişliği içinde küçük kızları için bir umutla yolculuğa çıkarlar...

    yine de filmi beğenip beğenmemek biraz bakış açısı biraz da beklentiyle ilgili olduğundan her türlü tepki mümkündür.
    (raistlin majere 17.04.2007 14:00)
  6. kesinlikle izlenilmesi gereken filmlerden birinin adıdır little miss sunshine.

    --! spoiler !--

    aile yarışma 4-5 dk geç kalmıştır.oradaki görevli bayan kayıtların kapandığını bildirir. ama richard pes etmez ve en son görevli bayanın önünde yalvarma pozisyonunda diz çöker. o bayan kabul etmese bile yandaki adam kaydı almayı kabul eder.

    aslında richard motivasyonel programını satmakta başarısız olarak lanse edilse de, ki film boyunca bir çok hata yaparak 'kaybeden' olmuştur, ama bu sahnede kazanan taraf o olmuştur. buradaki mesaj şudur, taşı delen suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir. adam doğru bildiği şeyde ısrar eder. yanlış olsa bile, sonunda bir şekilde kazanır. o halde bir şey tamamen yanlış değildir, tamamen doğru da değildir, mesajı çıkarılabilir.

    --! spoiler !--




    --! spoiler !--

    proust'u duydun mu? tamamen kaybeden bir adam. asla düzgün işi olmamış, karşılıksız eşcinsel aşkları varmış. kimsenin okumadığı bir kitap için 20 yıl uğraşmış, ama aynı zamanda shakespeare den sonra en büyük ikinci yazardır. herneyse, hayatının sonuna gelir, geçmişe bakar ve acı çektiği senelerin hayatının en güzel yılları olduğuna karar verir. çünkü o yıllarda kendini bulmuştur. mutlu olduğu seneler hep boşa gitmiş, hiç birşey öğrenememiş.

    --! spoiler !--

    (beyaz atin suvarisi 22.11.2007 19:46)
  7. soru şu; yolculuğa çıkmış bir ailenin başına kaç çeşit felaket gelebilir?
    cevabı; çok çeşit.
    sıradan olmadığı muhakkak ancak böylesi bir sıradışılık da tercih edilesi değil. ne seyrederken keyifliydi, ne de bittikten sonra ardında bir şey bıraktı. hasılıkelam, üzerine söz söylemek dahi güç, o kadar artık...

    afiş;

    (kimsekim 02.04.2008 21:59)
  8. müzikleriyle filmi lezzetlendiren devotchka'yı da atlamamak lazım.

    bir de, o dede mazhar alanson değil mi ya?*
    (situs inversus 21.02.2010 00:04)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.