İzmir'i İzmir yapan muhabbettir. herkes acelesi yokmuş gibi yaşar. plazalar olmadığı gibi, plazadan taşan insan güruhu da yoktur.
yanık tenle gezer yılın sekiz ayı tüm İzmir, erkeklerde şort, kadınlarında rengarenk uçuşan etekler. herkes herkesi bilir gibidir. market kuyruğunda bile muhabbet kurulur, kaynaşılır.
tüm evler balkonludur ve yazın mutfakta yemek ayıptır. kimsenin gözü kimsede kalmaz ve kalın perde sektörü zayıftır izmirde. gece yarılarından sonra bile sahilde yürüyüş yapan kadınlar vardır, aceleleri yoktur hiç.
bisiklete bir yerden bir yere gitmek için binilir. bostanlı sahilinde güreşmek serbesttir. çimlere de basabilirsiniz. tüm kızları güzel derler, güzeldir de.
vapurlar zevk içindir, belki bu yüzden hiç inmeden geri gitmek ücretsizdir. el ele gezilebilir her semtinde, öpüşenlere gülümseyerek bakılır izmirde. sıraya girer insanlar, itişme yoktur. çiğdem çitlenir yaz akşamları sahil boyu, kaynamış mısır ve sakızlı dondurma yenir. ne kadar kaybolursan kaybol, bir yerler mutlaka denize çıkar ve bu hayatın en büyük lütuflarındandır.
aşk hep gülümsemektir İzmir'de.
balkon'da yenen balığın yanına buzlu rakı eşlik etmeli, sevdikçe daha çok sevmeli insan.
osmanlı imparatorluğu'nun "meyve sepeti". o kadar ki koca sarayın ve istanbul çevresinin zerzavatı izmir'den gidermiş zamanında. hiç başkent olmamış belki ama tarihe koca koca uygarlıklar armağan etmiş bir kent. başka bir şehir görmedim ben, insanların ellerinde evrak çantaları, kravatlı, takım ebiseli halde otobüs durağında belediye otobüsünün gelmesini bekledikleri... orada insanlar cidden başkadır, türkçesi başkadır (ay çekirdeği çiğdemdir mesela, aynısı değilse bile simit gevrektir, patlıcan badılcan oluverir, domates fazlalığından kurtulup domat'laşıverir), ekmeğin kokusu bile başkadır ve biz izmirliler böyle istanbul'da, ankara'da yaşayıp, izmir'e dönmeyi göze almadan izmir'i özlemeyi severiz nedense. çünkü izmir'in nostaljisi bile insana yaşadığını ve insan olduğunu hissettirmeye yeter.
(bkz: izmir in kızları güzeldir) ve (bkz: izmir in erkekleri yakisiklidir) başlıklarından sonra memleket insanının izmirli fetişi olduğunu düşünmeye başladım. öyle düşündüren bir şehir işte. ha bu genellemelere katılmam orası ayrı.
bastırılmış yurdum insanından daha rahat olduğu için izmir insanı göz önünde olur. biraz da rahat olursan, güzel olursun erkek gözünde. öyle işte...
yıllardır kokusuyla ünlenen bir körfeze sahip şehir. yakınından geçilirken otobüslerin en ufak açıklıkları bile kapattırılan, ama artık öyle kokmayan güzel su ve toprak kütlesinin oluşturduğu körfezinin bazen hafif bir kokusu olabilir ama genelinde hiç yok böyle bir şey. hatta "eskiden bu sular kahverengiydi" şeklinde bir söz duyup şaşırmama neden olan gayet hoş koyu mavi-koyu yeşil karışımı beyaz köpüklü sulara sahip mekandır.
körfez içi vapurları kavramının ortaya çıkış nedenidir ayrıca izmir körfezi fikri. vapurların tüm güzelliği, sahiller, parlayan ve hatta bununla yetinmeyip denize yansıyan güneş, bununla da kalmayp hiç utanmadan insanın gözünü alan, sahil kesimindeki binaların camlarını altından noktalar halinde parlatan güneş, gri birkaç savaş gemisi, kırmızılı mavili yük gemileri, beyaz ağırlıklı vapurlar ve deniz otobüsleri, sahilde atış denemeleri için koyulmuş jelibon görünümlü renkli balonlar, palmiyeler, martılar, martılar ve havada uçuşan ekmek parçaları, ve yine martılar....
güzel yerdir izmir.
---------------o---------------
tanıdıkça daha çok seveceğiniz bir yerdir izmir. körfezini en ateşli, en civelek hallerinde, gündoğumunun masumiyeti ve günbatımının romantizmi içinde tanımaktan bahsediyorum. kışın eşyaları ıslakmış gibi donduran nem tabakasıyla karşı kıyıları puslu puslu görmek alacakaranlıkta bir başka güzel doğrusu.
boşuna 6.15lerde, 6.30larda kalkmıyoruz efendim. yol 1 saat bile sürse 330'la gitmeye de razıyım. hatta isterseniz ayakta giderim, yeter ki yüzüm körfeze dönük olsun. yolun yarısında tersaneden ve altınyoldan denizi seyrederek geçecekse, neden olmasın? sabahları çarşıdan karşıya geçip iskelenin yanında öylece duruveren uyku mahmuru vapura bakmak, güneşin ilk ışıklarının bulutların ardından çıkmasını beklemek nasıl zevkli..
martılar vapuru uyandırmaya çalışırcasına başına üşüşmüşler, hırçın çığlıklarla kah çemberler çiziyorlar, kah karanın üstünde biraz uçup denize dönüyorlar. sabah gevreklerinin cazibesinden olsa gerek, balık aramıyorlar o saat.. deniz sabah esintileriyle çalkantılı, izmirin yüzünü yıkıyor uykusu açılsın diye. ve güneş bütün endamıyla beliriyor bulutların ardından. altın sarısı gibi bir sıcak renk denizin serin mavisiyle buluşuveriyor, gökyüzü bir meleğin saçı kadar sarı, bulutlar zeytinyağına batırılmış pamuk kıvamında.
otobüste yol boyu gözünüze tel tel giren güneş ışığı sizi rahatsız etmiyor, bu ışınlar kendilerine bile zarar veremeyecek kadar bebekler şu an, dünyayı tanımaya çalışıyorlar. denize baktıkça ağlayasım geliyor bazen, nedenini bilmiyorum. gündoğumuyla evden çıkıp günbatımıyla dönmenin keyfini çıkarıyorum kış vakti. uzakta puslar dağılıyor, kadifekale görünür oluyor, konak berraklaşıyor, canlanıyor. hayalimde kemeraltı esnafı kepenklerini açıyor, günün ilk çaylarını söylüyor. gevrek boyozcu ellerine hohluyor, hamurların sıcağından küçük camekan buğulanmış. bayraklı'daki döküntü binalar bile ruh kazanmaya çalışıyorlar yeniden ama ne fayda, yıkılmaya mahkum onlar.
öğlen, güneş tepede, martılar hala çabalıyorlar yemek bulmak için. yuvaları nerdedir, yavruları var mıdır, gece nereye konarlar, bilinmez. uçuşurlar öylece.
hava durgunsa, hani bir de bulutsuzsa, değmeyin maviliğe.... sizi sarıp sarmalıyor gibi dört bir yanı saran lekesiz gökyüzünde tek lekeler martılar olur yer yer. maviliğin sizi yutmasından önce ufuk çizgisinden ayırmalısınız gözünüzü.
bazen göğü kaplar bulutlar, ağırlaşan gökyüzüne yardımcı olmak içn elyaf yataklar yaparlar ama engel olamazlar ağırlığa. bu şekilde sarıp sarmalanmaktan sıkılan deniz kabarır bazen, fırtınalara kapılıverir. bazense sesini çıkaramaz, siner olduğu yere çöküverir.
ve dönüş vakti....günbatımı... eşsiz... gökyüzü öyle güzeldir ki deniz kendini saklar ve göğü yansıtır sadece, aksiyle birlikte etkisini katlayan muhteşem semayı izlemek, aceleyle eve koşuşturmadan önce ayırabileceğiniz birkaç dakika kalbinizi pırpır etirmeye, midenizde kelebek değil martılar uçurmaya yetecektir. günün son ışıkları kaybolurken uzaklarda bir derin nefes alırsınız, güneşi kaybedince boşaltırsınız ciğerlerinizi.
güneşi tekrar buluncaya dek hayat sessiz ve karanlık olacaktır. karanlığın içindeki ışıklarla sime bulanan körfezi ve kayan yıldızlar gibi gidip gelen ışıklı vapurları başka zaman anlatırız. sizi çektiğim fotoğrafların kalanıyla başbaşa bırakıyorum.
İzmirin sokakları ne deniz kokar nede kız ama biliriz ki ikiside çok yakındır
elimizi uzatsak dokunuruz, izmirde prensler gelinler ve niceleri vardır,
mesala çeşme bir gelindir, ama gözü hep dışardadır,
göz kırpar bir istanbula bir ankaraya, işte bu yüzden biraz kızarız çeşmeye
görmek istemeyiz ne 34 ü ne 06 yı kıskanırız çeşmeyi, hele çeşmenin bir kızı vardır ki
talipleri bitmez istanbul ankarayla gelirler yedi deniz öteden
adının hakkını hep verir alaçatı fırtına kopsa bile denizi hep sütliman
ama bırakmayız genede alaçatımızı deriz biz orda köy kahvaltısı yapacaz
bal yiyecez, kaymak yiyecez, rüzgarında değirmen döndürcez
ama elbet vardır gizli bahçelerimiz fazla yabancı girmez oralara
foçamız, karaburunumuz, güzelbahçemiz ve daha nelerimiz
göstermeyiz onların yüzünü çok kendimize saklarız
ve 35 buçuk, karşıyakam şehir içinde şehir
işte sokakları buram buram deniz kokan kız kokan sayılı yerlerdendir
yeşil kırmızı renktedir bu şehrin 4 bir yanı ve kimse bilmez atatürk ve karşıyakayı
kurtuluş savaşında ki karşıyakayı o gururla taşıdıkları ay yıldızı
bilmesinler bize kalsın, yeşili müslümanlığı kırmızısı türklüğü simgeler
35buçuktur il kodu onların
kordon da, bir bıçkın deli kanlı bir asi rüzgar belki de dünyaya açılan bir kapı
genci yaşlısı herkez ordadır kimi lüks kafelerde kimi sahilde yudumlar serin içeceklerini
çünkü burda mevsim hep yazdır.
ve öğrenci bornova, burda öğrenirsiniz hayatı burda yaşanır ilk duygular
liseleri üniversiteleri hepsi sel olur akar doldurur sokaklarını
gideriz kemeraltına alacak bir şeyimiz olmasa bile gende gideriz
sırf kalabalık olsun alışveriş yapamasak da kokusu da yeter çoğu zaman
kumru burda pişer, bayoz burda bulunur, balık burda yenir, ve aşk burda yaşanır
burası rüzgarın şehridir,ama burda pek dalgada çıkmaz
ve izmirin kavakları vardır, dağları pek kavuşmaz denizle
izmirde insanların acelesi yoktur keyif içindedirler zaten işleri de keyiftir
ve umursamazdır izmir kimse bakmaz size burda çünkü burda herkes farklıdır,
yaptıklarınızı yargılamaz bu şehir başkasının çorbasına parmak sokmazsanız
ama aynı zamanda yanlızlıkda demekdir bu
nice güneşlerin batışını tek başına ayakda gözünden süzülen yaşlarıyla izlemektir
ve güneş hep bizim üzerimizden batar.
bünyesinde bulunan "aliağa petrol rafinerisi"nin yakında "allison oil" olmasına kesin gözle bakmakta olduğum şehir. böylece gavurluğu devam edebilir. "iron(i) maiden", hell yeah!
ek: an itibarıyla kızıl bir göğe sahip şehirdir. manisa'daki yangının turuncu dumanları bütün göğü kaplamış, kenarda köşede görülen hafif mavilikler umut vermeye yetmemektedir. turuncu dumanların arasından hafifçe parlayan güneşin yerde oluşturduğu renkse normal bir öğle vaktinin altın sarısı güneşi değil, greyfurt-portakal suyu karışımlı kırmızımsı-pembemsi bir turuncudur. afet vakti gibidir, akşamüstü kızıllığını öğle vakti ggörmek kadar anormal bir şey olmasa gerek.
yarın hoşçakal diyeceğim şehirdir izmir. üniversiteye gidiyorum çünkü istanbula. istanbulda da deniz var, orda da gün batımı güzel belki ama izmirin sıcaklığı olmayacak eminim ki.. keşke diyorum, daha iyi üniversiteler olsaydı izmirde de bırakıp gitmek zorunda kalmasaydık şu güzelim şehri.. herşeyi burda bırakıvericekmişim gibi.. tüm yaşadıklarımı, arkadaşlarımı, ailemi.. hoşçakal izmir; boğazdan kordona kaldırıcam hep kadehimi, şerefine...
şu sıralarda bindirilmiş kıtalarla ve ne hikmetse ak parti'nin oylarını yükselttiği ilçelerinde nüfus patlaması, göç alma çılgınlığı yaşanan şehir. sam amca'nın "i want you for the us army"sine özenip "izmir'i istiyorum" fetvası verenler için kına vakti... dong! bu nüfus da tam istendiği gibi göçüyor ha! kalifiye olmadıkları ve sadaka kültürüyle beslendikleri için kent merkezine inmeleri sıkıyor biraz. amcam uyanık, şehirden ve dolayısıyla gözden ırak yerlere konuşluyor "besleme"lerini. ilçelere ve tarım işçisi maskesi altında... sen n'aaapacan gavur izmir'i hacı abi? belediye seçimleri için mi hazırlanıyorsun, bir sonraki genel seçimler için mi? yoksaaa...
a-ha! izmir expo 2015'in bir numaralı adayı olduğu ve dolayısıyla orada yapılacak (yani yandaş müteahhitlere yaptıracak) dünya kadar iş olduğu için mi? öyle ya, 20 milyar dolar kadar bir para kalacak izmir kentine expo sayesinde... hani var yaaa, az uyanık değilsin. 20 milyar doları ver yandaşına, yaptır işleri, onları zorla bağışa, besle oy verenini... iyi çark lan! biz de mi kursak acaba?
izmirli, uyan sen de be! tamam insancılsın, adilsin, herkes ekmek yesin istersin ama sen 1915'ten ve hasan tahsin'den beri son kalesin...
izmir kalesi yıkılmaz yıktırılmaz yıkmak isteyenlere papuç bırakılmaz. izmir herşeyin farkındadır çulculara papuç bırakmaz.* izmirli kendi malını yedirmez merak edilmesin izmirin malı izmirlinindir. çıkarı olanlar sevinmemelidir. izmirli adamın alnını karışlar. böyle küçük oyunları yemez izmir ve izmirli. izmir kendi halkını bağrına basar dışardan gelenleri süründürür. izmiri istemek için mangal gibi yürek olmalıdır adamda. izmiri kimseye yedirmeyiz *. hasan tahsinin izinden yürürüz biz gerekirse ilk kurşunu sıkarız yine ama yinede izmiri vermeyiz. laikliğin kalesidir izmir. anamızın mezarı izmirdedir * atamızdan mirastır ve biz mirasımızı gözümüz gibi koruruz. *
akılalmaz bir rüzgar vardır bugün. hayatımda hiç bu kadar şiddetli rüzgar görmemiştim. evin karşısında ki ağacı devirmeyi başardı. gece uyandığımda kendimi heidi gibi hissettim. heidi gece uyurken alp dağlarında esen rüzgarlar arkadaki ağaçlara ıslık çaldırırdı ya, bizim rüzgar panjurları bağırtırıyor. allah beterinden sakınsın.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.