george orwell

  1. asıl adı arthur blair olan, 1903'te hindistan'da doğmuş, daha sonra ingiltere'ye dönmüş olan, orada gittiği okulda baskı problemleriyle karşılaşmış; ancak okul gazetesini çıkarmaktan geri kalmamış 1984 ve animal farm adlı kitapları çıkarmış olan ünlü yazardır.
    1936 da ispanya da iç savaşa katılmış ve yaralanmıştır. komünizm i destekler; ancak stalin'in bunu uygulayış tarzı yüzünden bunu animal farm ve 1984 adlı kitaplarında eleştirir.
    çift taraflı ajan olduğuna dair iddialar vardır. 1950 yılında ölmüştür.
    birinci ve ikinci dünya savaşını görmüş yazarlardan biri olarak, gelecek hakkında umutsuz ve kaygılıdır.
    'the quickest way of ending a war is to lose it'. sözünü söyleyebilmiş, dahidir.
    tapılası bir insandır.
    (pisiperi 27.05.2006 01:16)
  2. kendisi hakkında baya ayrıntılı bilginin http://students.ou.edu/c/kara.c.chiodo-1/orwell.html adresinden bulunabileceği yazar.
    (pisiperi 27.05.2006 01:20)
  3. 1984'ünde dönemin faşizmi, komünizmi ve geleceğin olası tüm siyasi saçmalıklarını yermiş ve bir baş yapıt yaratıştır.
    (ange 27.05.2006 13:37)
  4. 1984 isimli şaheserin yazarı (içime bu kadar kasvet getiren tek kitap aldous huxley'in cesur yeni dünya'sı olmuştu). geleceğe dair çok isabetli tahminleri vardır.
    1903' te bengal, hindistanda ingiliz hükümeti için çalışan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. esas adı eric arthur blair'dir. eton kolej'den sonra burmada polis teşkilatına girmiştir. burda gördüğü insanlık dışı uygulamalar emperyalizme karşı duyduğu nefreti pekiştirmiş ve burda geçirdiği günleri sonraları "burma günleri" isimli kitabında anlatırken, emperyalizme duyduğu nefreti ise "fili vurmak" isimli kitabında dile getirmiştir.

    -shooting an elephant'tan -

    - alıntı -

    bütün bildiğim, hizmet ettiğim imparatorluğa duyduğum nefret ile görevimi yerine getirmemi imkansız kılmaya çalışan kötü ruhlu yaratıklar için duyduğum öfke arasında sıkışmış olduğumdu.

    - alıntı -

    burma'daki günleri polis teşkilatından istifa etmesiyle biter. artık avrupa'ya dönmüş ve ücreti az olan işlerde çalışmaktadır. sonunda profesyonel bir yazar olmaya karar verir ve ilk romanı paris ve londra'da beş parasız (down and out in paris and london) 1933' te yayınlanır. 1935' te ise eileen o'shaugnessy ile evlenir.

    ikinci dünya savaşının sonuna doğru kendisini üne kavuşturacak olan hayvan çiftliğini (animal farm) yazar. hayvan çiftliği ispanya iç savaşına katılmış olan orwell'ın savaşın sonucundan stalin'ide sorumlu tutmasından dolayı yazdığı görüşü oldukça popülerdir. Hayvan çiftliğinde insanların baskısı altında yaşayan hayvanların örgütlenerek çiftliği ele geçirmesini anlatır. isyanın başındaki domuzlar eski yönetimi devirdikten sonra , daha da baskıcı bir yönetim kurarlar. domuzlarda bir nevi insanlaşmışlardır.

    ikinci en önemli eseri ise 1984'tür. kişi hürriyetinin ortadan kalktığı bu üç parçaya bölünmüş dünyada bütün insanlar kendi yönetimlerince yani büyük biraderce izlenmektedirler. bu kitapta orwell, bu nasyonel sosyalizme benzeyen tahakkümcü ve acımasız yönetim biçimine ingsos adı verir-ingiliz sosyalizmi.

    artık başarıya ulaşan orwell'ın parasız günleri sona ermesine rağmen kendisi başarısının tadını çıkartacak kadar fazla yaşamaz. eşi 1945 'de ölür, 1949' da tekrar evlenmesine karşın, 1950' de tüberkülozdan hayata veda eder. eserlerinde ortalamanın üzerinde bir yazım kalitesi olmamasına rağmen eserlerinin içerdiği konular, olayların birbirine bağlantısı ve hayatı çok iyi yorumlamış olması , yazarın keskin zekasının ve analitik yorumlama yeteneğinin bir göstergesidir kanımca.
    (tommy knocker 27.05.2006 15:02)
  5. 1984'te dile hastalık derecesinde önem verdiğini gösteren, çünkü dille özgürlüğü doğrudan iliştiren, bu sebepten beni vurmuş yazar. ona göre, özgürlüğü yok eden bürokratlar kötü konuşurlar, bütün anlamın kaybolduğu cümlelere sığınırlar.

    "hayatı kısmen hastalık nedeniyle, ama daha çok boş hayale yer vermeyen insanlık sevgisi nedeniyle trajedi olmuştur... orwell, yapısı gereği karamsar ya da siyaset tutkunu değildi. ilgi alanları çok genişti ve daha az acılı bir dönemde yaşasaydı yaşamaktan mutluluk duyardı." sözleriyle bertrand russell, orwell'in talihsiz yaşamını özetlemişti.

    insan sevgisiyle ve inandığı değerleri son derece basit bir dille anlatmasıyla george orwell gözümde kategori dışıdır. onu başka yapan da 'dil' meselesidir.
    (wulovic 22.09.2007 00:16 ~ 22.09.2007 00:17)
  6. İngiliz yazar george orwell, 1984 isimli romanında insanların yönetilmeye olan ihtiyaçlarından ve bunun yöneticiler tarafından kullanılmasından bahseder. sürekli devam eden bir savaş ve ülkedeki huzuru tehdit eden düşmanlar vardır. İnsanlar, parti üyeleri ve diğerleri olarak iki kısma ayrılırlar. parti üyeleri ayrıcalıklıdır. onlar için özel yaşam alanları vardır ve bu bölgelerin dışına çıkmaları hoş karşılanmaz. aslında hepimizin bildiği fakat artık bağışıklık kazandığımız için önemsemediğimiz bir gerçeği ayan beyan ortaya koyar;

    İnsanlar her zaman ekonomik olarak sınıflandırılırlar. İnsanların topluluk olarak yaşamaya başladığı dönemlerden beri süregelen üç sınıf vardır; üst sınıf, orta sınıf ve alt sınıf. Üst sınıf sürekli olarak yerini sağlamlaştırmak ve daha fazla tahakküm kurmak ister. alt sınıf adalet ve hak arayışı içerisindedir. orta sınıf ise üst sınıfın egemenlik kurmak için kullandığı araçlar zayıflamaya başladığı zaman alt sınıfın adalet arayışını kullanarak üst sınıfın yerini almak ister. bu değişiklik tamamlandığı zaman alt sınıf ait olduğu yere yeniden itilir ve yeni bir orta sınıf oluşur.

    yazar diğer bir kitabı olan Hayvan Çiftliği nde ise şuna vurgu yapmaktadır, insanlar eşittir ama bazıları daha eşittir.

    bu anlatılan adaletsiz sistemler bizim inandığımız şekliyle çoğu zaman peygamberler aracılığı ile yıkılmaya çalışılmış ve o peygamberlerin vefatından sonra yine eski sistem yavaş yavaş vücut bulmaya başlamıştır. hz. musa nın tûr dağına çıktığı zaman diliminde yahudi kavminin davranışları bunun için açık bir örnek olarak önümüzdedir.

    dinlerin ve devrimlerin çöküşleri başarıya ulaşmaları ile beraber başlıyor(cemil meriç). Önceki sistem tamamen sonlandırılıp yerine yenisi kurulacağı zaman bu işlem ya diktatörlük ile yapılıyor ( osmanlı döneminden sonra kurulan sovyetler birliği) ya güçlü bir ülkenin gözetimi ve mandası dâhilinde yapılıyor (suudi arabistan, hindistan ve bazı afrika ülkeleri) ya da halkın gerçekten özveri gösterip kendi gayretleriyle oluşturması ile oluyor ki bu da daha sonra özgürlüklerin güvenlik tehdidi adı altında geri çekilmesi ile sonuçlanabiliyor(türkiye). Çünkü bir ülkeyi kurmak için gerekli entelektüel alt yapıya sahip olan halk, aynı gücü temsil görevinde olanları denetlemek amacıyla da kullanabilir. Üç şekilde de sonuç değişmez; bir süre sonra orwell in bahsettiği üç sınıf yeniden meydana gelir ve çoğunluk adalet hayaliyle yaşarken diğerleri milli gelirin yüzde seksen gibi bir kısmına hükmedebilirler.

    İktidar güçler, toplumun devlet organlarının ve temsil konumunda olan kişilerin uygulamalarını ve/veya söylemlerini sorgulayabilecek bilgi birikimi ve devrim kabiliyetine sahip olmasını istemezler. bunun için kullanabileceği birkaç yol var; tek elden verilen zorunlu eğitimle kendi ideolojisini, dünya görüşünü çocukluktan itibaren halka aşılamak, medya kuruluşları aracılığı ile halkın olayları devletin süzgecinden geçerek öğrenmesini sağlamak, aynı medya kuruluşları aracılığı ile örnek vatandaş portresi oluşturup böyle olursan devlet seni sever mesajı vermek.

    devlet ve toplum yapısını bu şekilde ele aldığımız zaman karl marx ın din afyondur söylemi biraz daha anlam kazanıyor. din insanları sisteme entegre etmek amaçlı kullanılır bir hal aldı. oysa gerek İslamiyet olsun gerek musevilik olsun ortaya çıkışları zalim sistemi yıkmak ve yerine adil bir sistem kurmak amaçlıdır. zaman içinde temsil konumunda bulunan zevatın kendi çıkarlarını halkın çıkarları üzerinde görmesi ve düzeni sağlama adına kimi hakların hiçe sayılması baş gösterir. hukukun üstünlüğü değil ulusal çıkarların üstünlüğü korunur duruma gelir. devletin ülke bütünlüğünü korumak amacıyla kendi içinde gizli örgütler kurması, bu örgütlerin sorgulanmasını yasaklaması, bazı kurumlara özerklik vermesi gibi olaylar baş gösterir. sonrasında halka bir takım özgürlükleri yavaş yavaş verilerek iktidara sempatisi ve bağlılığı temin edilir. uzun süren dayatmacılığa isyan etme noktasına gelen alt sınıf verilen sözde özgürlüklerle rahatlatılır. deyim yerindeyse gazı alınır. buna karşılık daha fazla bağlılık ve daha çok çalışma istenir.

    orwell in romanında üstünde durduğu diğer bir nokta ise dilin zenginliğinin yok edilerek fikrin ve edebiyatın kısırlaştırılması. yazar, romanında iktidarın halkın düşüncelerini ifade edemeyeceği bir dil yapısı oluşturmaya çalıştığını anlatıyor.

    türkiye de geçtiğimiz on yıldır yaşanan ve şu anda da had safhaya ulaşan gerginliğin sebebi aslında bu konum değişikliği. gün yüzüne çıkan diğer problemler ise sorunun halka yansıyan kısmını oluşturuyor. devlet kademelerini yeni yeni sahiplenmeye başlayan anlayış üst sınıfı elde etme hedefi olduğunu kendine bile itiraf edemezken bunu eski ekolün uygulamalarını değiştirerek gerçekleştirmeye çalışır. medya her ne kadar bizim dikkatimizi başka tarafa çekmeye çalışsa da kamuoyu bu değişikliği oldukça yoğun bir şekilde hissediyor. bir kesim bu yeni yapılanmadan nasıl faydalanabileceğini araştırıp buna uyguna hareket ederken bir kesim de eleştirel bakarak uygulamalardaki yanlışlıklara dikkat çekiyor. her iki tutumun da doğru veya yanlış olduğunu söyleyemiyoruz.

    Şu anda içinde bulunduğumuz sürecin hiçbir anormalliği yok aslında. sebep-sonuç ilişkisi kurabilme yeteneğimizi geliştirdiğimiz zaman olaylar şimdikinden daha net biçimde önümüze serilebilecektir.

    İçerisinde bulunduğumuz dönüşüm sürecinde iktidarın uygulamalarının bizim ihtiyaçlarımızı ne kadar karşıladığını iyice araştırmalı, olumlu yahut olumsuz eleştirilerde bulunurken ince eleyip sık dokumalı ve alternatif çözümleri sunabilmeliyiz. bunun için de elbette dünyaya daha geniş bir perspektiften bakabilmeyi ve kendi ihtiyaçlarımız kadar başkalarının haklarını ve ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmayı öğrenmemiz gerekiyor.
    (swordofdarkness 28.02.2008 12:52 ~ 28.02.2008 19:54)
  7. (bkz: 1984) te insanlık adına içinde bulunduğu karamsarlığın zirveye ulaşarak nihilizme vardığı gözlenebilen yazardır.
    basit anlamıyla insan hiç bir şeyden emin olamaz. korkularından, izlenip izlenmediğinden, ölümün nasıl geleceğini bilse bile emin olmaz.
    hayatın kendisinden ve düşüncelerinden emin olmaz .
    kurguladığı çift düşün bu emniyetsizliğin somutlaşmış halidir.
    doğruluğuna ya da yanlışlığına şahit olduğunuz şey bile çeşitli sebeplerle karşıtlanabilir. insanların zihinleri yetiştirilme biçimiyle kalıplara sokulur. bu sebeple kimse asla gerçeğin, doğrunun tam olarak ne olduğunu bilemez. en bildiğini sananlar bile kendi varsayımlarının dışına çıkmazlar. kötü iseler de iyi oldukları sanısıyla kötülüklerine devam ederler.
    mühim olan gücün kimde olduğudur. bu zaten genelde batılı düşünürlerin içine düştükleri nihilizmin sonunda vardıkları noktadır .
    çünki önce kutsalı red ile başlayan daha sonra çözümleyemediği pek çok konuda emin olunamıyacağı kanaatine ulaşan batılı görür ki güç kimdeyse işleri doğru yada yanlış yöneten o dur.
    kutsalın reddiyle başlayan bu serencam içinde "güçlünün haklılığı"nı da kabul ettikten sonra tartışılacak bir etik vs... kalmaz.kural güçlünün koyduğudur.
    bu anlamda orwell yaşadığı dünyanın insanlık karşısındaki adaletsiz duruşuna yenik düşmüş,insanın içindeki iyilik nüvesinden ümidini yitirmemeye çalışmışsa da kendi ırkının yaşattığı vahşeti görerek yer yer insanlığı çaresiz görmüştür.
    (anarsi nerede anarsist orada 06.05.2008 23:08)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.