gündüze teslim ettiğimiz özgürlüğümüzü doyasıya yaşadığımız, sessizliğe ve karanlığa nüfuz edip, hem bedenlerimizin hem de hayal gücümüzün dizginlerini koyverdiğimiz süreç.
günün, uyanık olarak mazur kalındıkça bağımlılık yapması muhtemel karanlık kısmı. uyku kafasından çıkıldığında eşi bulunmaz bir özgürlük alanı sağlar; sonundaki ödül ise tan kırmızısı ve doğan güneştir.
günün, insan kendisini kaptırdığı zaman, gereğinden fazla alışabildiği kısmı. kişiye, dinginliği, kendine dönmeyi, ümidi ve ümitsizliği getiren yorulmayan arkadaş. her gün kendini yenileyen ve aynı güzellikle karşımıza çıkan karanlık. yaşamın zıtlığını, yalnızlığını ve sadeliğini vurgulayan, gündüze gebe ve gündüzden doğan sonsuzluk.
öğrencilik yıllarının daha sonra hatırlanası yegâne bölümü olacaktır heralde..
ders çalışmak bile bir keyf olablir bazen, kahven de varsa yanında..
yalnız olduğun için bir taraftan kahredersin bir taraftan mutlu olursun, çünkü gecedir ve geceyle başbaşasındır..
bir dolmuşcu atasözü şöyle der:
"gece midir insani hüzünlendiren,yoksa insan midir hüzünlenmek icin geceyi bekleyen?"
karanlık. gerçekleri saklayan, bazı şeyleri güzel bile gösterebilen insana. aynı zamanda insana yıldızları ortaya çıkartan işte *.yıldızlar hayallerimizdir, gökyüzüyse geleceğimiz. gece karanlığında kayboldukça gerçekler, işte o zaman çıkar yıldızlar açığa. yıldızlar sevmez gündüzü, görünmezler can yakıcı ışıkta. gündüzün o sıkıcı parlaklığına, insanı eriten soğuğuna *dayanamaz yıldızlar. özellikle insan o karanlıkta, gecede kutup yıldızını bulursa şanslıdır asıl işte. ama fazla bağlanmamak gerekir yıldızlara ve geceye, onlar yalanlar çünkü. karanlıkta parlaklıklarıyla bize yakın görünen yıldızlar, zıplasak tuttuk sandığımız ve gece karanlığı hep orada kalacağımızı sandığımız. ama aslında yıldızları yakalamak güçtür. insan bu gecede hep o yıldızları yakalamak için daha yükseğe zıplar ve zıpladıkça yaklaştığını hissederek daha da yükseğe zıpalamaya çalışır *-ama canı yanar işte toprağa varınca.
ahmet haşim, necip fazıl kısakürek gibi şairler de severler geceyi-gerçekleri sakladığı ve onun acı soğunu insana hissettirmediği için. necip fazıl bir şiirinde "kalbim bir çiçektir,gündüzler ölgün;gelin,gelin,onu açın geceler!" der.
bıktım artık susmaktan
bunca yıl seninle geçti
bir çift lafa muhtacız
iki yabancı gibi
saat gece üç olmuş
kapında ben, ben yokum sanki
şimdi gerçeği söyle
sonra yap istediğini
yeter artık
hiçbir şey eskisi gibi değil
yeter artık
aslında sen hiç sevmedin
yoruldum suçlanmaktan
yanında hiç olmadım sanki
yüzün her şeyi söylerdi
ama bakmıyor şimdi
bıktım artık susmaktan
bunca yıl seninle geçti
şimdi gerçeği söyle
sonra yap istediğini
zaman geçer, büyürüz
sertleşir dünya
geceleri sevmiyorum
gercekler bir bir gun isigina cikiyor
bunun icin de gecenin karanligini bekliyor
gecenin icindeki gercek
karanligin icindeki aydinlik
bu durumda sevmedigim karanlik mi aydinlik mi
diye
kisisel bir karisiklik cikiyor ortaya
evet bence de uyumaliyim
ama ne yaparsam yapayim
ne kadar ugrasirsam ugrasayim olmuyor iste
karanliga gomuldukce aydinliga cikiyorum
ve bu aydinlik daha da karartiyor icimi
çok uzun hikayelerin sığdığı hele bir de arka sokaklardaysanız. hiç unutamayacağınız, belki de hayatınızda bir daha kesinlikle göremeyeceğiniz şeyleri yaşamaktır gece. gece hep gecedir de yaşanan yerdir geceyi farklı kılan....
kimilerini sessizliği ve karanlığı itibariyle ürküten ama beni inanılmaz cazibesiyle sürekli ayakta tutmayı başaran şey. nedir bilmiyorum. ama bir şekilde onun sayesinde hep ayakta kalabiliyorum. gündüz uyuyup gece oturmayı seviyorum ben. kafamı dinleyebiliyorum. etraf sessiz, oh mis.
eşanlamlıları "leyl" , "şeb" olan kelimedir.. bir de "leylî" vardır ki, "geceye âit" anlamını taşır. bu kelime, dilimizde özellikle taşıdığı seslerden dolayı çok sevilmiş ve kızlara isim olmuştur..*
suspuş olmuş ışığın cılız bir mum gölgesinde derman aradığı, kendiyle hesaplaşıp hayata sıkı sıkıya bağlananların ferman yazdığıdır gece. kara sevdaya tutulanın kendini düşünmeye verdiği, hayata acıyarak bakanın biraz da kendine acıdığı nadide gün parçasıdır. şiirlerin ilham zamanı, fiiliyatın duraksama anıdır. alkoliğin kendinden geçtiği, günahkarın vazgeçmediği üsluptur gece. yorgun gözler gibi boş bakan yıldızların loş ışıkta parladığıdır gece...
aslında gece yoktur ışıksızlık vardır. kimse duymadığı içindir sessizliği. çığlık çığlığadır belki. onu sadece yüreği delik bir âmâ görebilir bazen. belki de gece güneşten saklanır gündüzden kaçarken. döner de döner dünyayla güneş etrafında. varamaz bir türlü vuslata. koşup koşup çatlayan bir küheylan misali koşar da koşar. ama olmaz işte eremez visale...
bir diğer yüceliği de örtmesidir herşeyi. gündüz masumiyetten uzak olanları bile uyurken yataklarında masum gösterir gece. gerçek masumlar bir başka güzelleşir gecede...
şairler anlatıp atlatamamış geceyi ben nasıl anlatayım ki size...
önce karanlık yoktu, önce sessizlik yoktu, önce yalnızlık yoktu. bunların hepsi olumsuzlayan kavramlardır, başka bir kavramın veya gerçekliğin varlığına gerek duyarlar. önce gün yoktu, ışık yoktu, ses yoktu, bunların hepsi sonradan olmadır. basit bir akıl yürütme ile bunların da olumsuzlayan kavramlar olduklarını çıkarmak zor değildir, bu kavramlar da açığa çıkardıklarını açığa çıkarabilmek için, açığa çıkmamış olana ihtiyaç duyarlar nihayet.
önce gece vardı tüm bunları içinde barındıran, ama henüz açığa çıkarmamış olan olarak. gece, düzensizliğin ilk çocuğudur, ama kendisi düzensiz değildir, olacak olanların tüm düzeni onun içinde barınır. varlığın asıl evidir, varlığın dile geldiğidir. şairliğin hep aradıkları ilk kelimeden önce gelen kelimedir. en eskidir...
tüm sihriyle günahlarını örterken şehrin,tüm günahların hafızalardan döküldüğü,ve tüm günahların hafızalarda doğduğu vakittir gece.bütün melekler çekilirken kovuğuna,gözyaşları düşer yalnızlık ağlarken.fısıldaşır gökyüzü kimi pencerelerden uçuşan ağıtlarla.insanlar uyuduklarını zanneder ay ile dans ederken.ve düşler başlar artık yaşamaya,yüzyıllık uykularından uyanırlarken.
bilge karasu'nun bu isimde bir romanı vardır, ingilizceye de talat sait halman'ın önayak olmasıyla çevrilmiştir. amerika'da gala gibi bir şey de yapılmış olduğunu, karasu'nun mektuplarından hatırlıyorum. öykücülüğü daha çok öne çıkmış karasu'nun nedense külliyatında ıskalanmış kitaplardan biri olarak görünmektedir gece romanı. metis'ten basılmıştır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.