fal

  1. kişilerin herhangi nesneyi süje olarak kullanarak, süjeden yardım almak sureti ile talepte bulunan kişinin geleceği ya da geçmişi hakkında bilgi verme eylemine halk arasında verilen ad. kimileri bu "fal" olayına inanırken kimileri inanmamaktadır. batıl inanç kategorisinde olan bir fiile verilen isimdir.
    (fleur de lis 13.05.2006 12:39)
  2. su, yıldız, burç vs.. gibi dalalrı olan birde kuran- kerim'den rastgele sayfa açıp sureye gore bakılan fal türleri vardır.ne kadar ilginç olsa da inanmasam da kozmik şakacının bir oyunu olsa gerek bazı kişilere baktırdığım kahve falının bire bir tek tek olması benide ayrı bir düşünceye gark etmiştir.

    bir de cafelerde fal bakmaya hapis cezasi getiren yasamız çıkmıştır nur topu gibi. ama yasaya inat kadıkoy angel's cafe camına kocaman fal bakılır diye yazmıstır. ya sahıbı dunyadan bı haber sadece gozunu para hırsı bürümüş müşteri çekmek için gözü başka şey gormuyor yada sisteme bi başkaldırış yapıp kardesım ben fala baktım bu kanun geçerli olmucak bu da kapak olsun bak yapıstırıyorum dıyerek aleme ilan etmeside olabılır.
    (hatasiz cool 13.05.2006 13:31 ~ 04.12.2007 03:04)
  3. inanılmayan fakat, onsuz da kalınmayan... *
    (suicide veil 13.05.2006 14:23)
  4. 3 saat boyunca, eğitim düzeyi en tepede, kariyerinde en başarılı, aklı başında, karizmatik, sosyal, güya kendi ile yüzleşmiş, barışmış insanlar olarak fal kuyruğu bekledik. dışardan bakıldığında acayip eğlenen, çok renkli bu grup, özünde çözemediği binlerce problemin çözümünü, ilkokul mezunu olduğunu tahmin ettiğimiz ve sürekli “ok mi?” diyen bir kadında aramaya gelmiştik.

    eğer yaşamın beş duyusu varsa ve bize her koldan saldırabiliyorsa, bunu daha önce yaşadığınızı, bedeninizden sarı bir ışığın çıktığını, çekildiğinizi, kaybolduğunuzu, yere çarptığınızı daha önce hissettiyseniz, merhaba ben de dün bunu yaşadım, kulübe hoşgeldiniz.

    amaç eğlenmek miydi başta, hiç sanmıyorum. hepimiz gayet net biliyorduk ki sorularımızın cevabı için burada bekliyorduk. bizim gibi entel tayfası, 10 dakika devlet dairesinde bile söylenmeden bekleyemez. mutlaka bürokrasiye, devlete küfreder ve acelesi yoksa o işin, mutlaka mekanı terk eder. ama tokat yemek, kendimizle yüzleşmek, belki de arınmak için 3 saat bekledik, o çayı zehir, kahvesi nohut olan yerde...

    sırayla içeri girip, gözlerimiz ayrılmış, dilimiz tutulmuş, kafamız karışmış, “hassiktirrr...” diyerek çıktık. sessizlik...anlatıp, anlatmamak. ben anlatmayı en az isteyen, güya en son baktırıp, en inanmayan, tek başıma yürümek isteyen, susmak ve susmak isteyen, kendini kabul edemeyen, yaptığı hatalar yüzüne vurulunca, hem de fal insanı tarafından, hazmedemeyen...

    -“İçmeye gidelim mi?”
    -“yapacak daha iyi bir şeyimiz yok, kadın ağzımıza sıçtı...”
    -“İçelim ve mümkünse biraz sessiz kalalım, konuşmayın azcık olur mu?”
    -“bu da krize girdi, buyrun.”

    benim yüzümden bitmiş... kahve içememiştik ya, ben yapmışım. sorgulamasaymışım... sorgularım kardeşim, ben öyleyim. ben öyleyim diyebiliyorken, başkalarına akıl vermemeli ve değiştirmeye uğraşmamalıymışım.

    -“bir yaratan zaten var, sen niye tanrıcılık oynuyorsun kızım, haddini bilip otursana!”,

    allah, kendine eş koşunca kendimi, belamı vermiş işte... ellerim titriyor. deprem yaşamışım, çünkü... değişmemeye kararlı adama aşık olmuşum. yani, şapa oturmuşum, allah belamı vermiş. susmalıymışım. sabretmeli ve olduğu gibi kabul etmeliymişim.

    aslında çok zavallıyız...güvensiziz, bilinmeziz, korkağız...ve bir falcı kapısında, 3 saat bekleyecek kadar, söylediklerinden etkilenecek, kendimize hesap soracak kadar çaresiziz, yalnızız... Çok aşığız...
    (demonia 15.05.2007 20:34)
  5. bir gemi gelecek. limana usulca yanaşacak. yolcular inmeye başlayacak. yolcuları karşılayanlar olacak. kavuşan insanlar birbirine sarılacak. kalabalık önce iyice birbirine karışacak, sonra herkes dağılmaya başlayacak. kalabalığın içinde beyazlı bir kadın olacak. siyah saçlarına rüzgar değince, saçları bir an yüzünü örtecek, sol eliyle saçını düzeltirken bir an göz göze geleceksiniz. rüzgar sanki kadına bir şeyler fısıldamışçasına kadın sana soran gözler ile bakacak.

    bu şehre büyük bir gemi gelecek, içinden beyazlı bir kadın inecek. kadın sana doğru yürüyecek. kalabalık dağılırken tanışacaksınız. yakındaki bir kafeteryada oturacaksınız. tek kelimelik cümleler ile konuşacaksınız;

    adam: kahve?
    kadın: Çay.
    adam: Şeker?
    kadın: limon
    adam: nasıl?
    kadın: güzel.
    adam: nerelerdeydin?
    kadın: uzakta.
    adam: anlıyorum
    kadın: sen?
    adam: burada
    kadın: sıkılmışsındır
    adam: sıkılmadım
    kadın: mutlu musun?
    adam: bilmiyorum.
    kadın: anlıyorum
    adam: sen?
    kadın: mutsuzum.
    adam: neden
    kadın: unutamıyorum
    adam: unutmalısın
    kadın: denerim
    adam: gidecek misin?
    kadın: evet.
    adam: neden.
    kadın: bilemezsin
    adam: anlat
    kadın: olmaz
    adam: neden
    kadın: İstemiyorum
    adam: kalsaydın
    kadın: gideceğim

    kadın çayını yarım bırakıp, kalkıp gidecek. arkasından yetişmek isteyeceksin, köşeyi dönerken beyaz eteğinin ucunu göreceksin. bu onu son görüşün olacak. geçmişten usulca esen bir rüzgar gibi girdiği hayatından aceleci bir rüzgar gibi çıkacak beyazlı kadın. yakalayacağı fırtınanın peşinden koşacak, bir başka gemiye binip, bir başka yöne gidecek.

    kadının etek ucunu gördüğün o limandaki kafeteryanın önünden, her gün başka gemiler geçecek. gemilerin her biri başka yönde seyir edecek. bir şey var ki, sen o kadını unutamayacaksın. konuştuğunuz topu topu otuziki kelime hep aklından geçecek. daha fazlasını sormadığın için ve daha fazla söylemediğin için kendine hep kızacaksın. her gün aynı masada oturup, aynı saatte o diyaloğu farklı cümlelerle yeniden yazacaksın. yazdıklarının hepsi birbirine benzeyecek. limandan geçen gemilere bakıp hep o beyazlı kadının tekrar bu şehre geleceği umudu ile yaşayacaksın. o kadın bir daha gelmeyecek. ama sen bu şehirde, hep o kadını bekleyeceksin.

    Üzgünüm bayım, falınızda bunlar çıktı.
    (vladimir 09.04.2008 16:19)
  6. kağıt kahve su fallarını demiyorum. lafım sanal fallara. kimi zaman gazetelerde, tv de ekranın köşesinde ya da altyazı olarak geçerken kimi zaman da internette sağda solda karşımıza çıkıverirler.

    sonuç: aşk 3 sağlık 2 para 5..... bla da bla

    aşkın olur sağlığın, paran olmaz
    paran olur aşkın olmaz
    sağlığın olur paran, aşkın olmaz.

    hep bir hüzün hep bir keder biraz da polyanna tesellisi verir bu saçma fallar. aşkım yok ama param var nabeeer diyiverirsin. hasta yatağımda tv karşısında küçükken karşılaşmıştım bir tanesiyle, tam zamanında rastlamışım bu tip saçma inançları kırma babında, sağlık 5 dedi bana o gün. yatıyorum lan, sümüklüyüm. beterin beteri var mı diyeydim.
    (baptista 08.03.2010 15:34 ~ 08.03.2010 15:35)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.