23. ingiliz edebiyat konferansında, evil in english literature -ingiliz edebiyatında seytan- baslıgı altında, canan savkay 'ın, kendisinden "primal father", yani ilk baba olarak bahsettigi bram stoker eseridir. kitabın ve filmin sonunda agır yara almıs quincey'i ise, hıristiyanların paygamber olarak kabul ettigi hz. isa figurune benzetir. dracula'nın ingiltere topraklarından mal satın alma istegi, amerika'nın hızlı yükselisi karsısında domine edilme korkusu yasayan ingiltere'nin edebiyata yansımasıdır der. kısacası dracula sadece basit bir korku filmi degil aslında ingiliz edebiyatı ve dünya icin kült sayılabilecek bir eserdir.
dracula, edebiyat literatürüne aslına bakarsanız bir korku öğesinden çok bir eleştiri mantığı, bir ironi ve metamorfoz başyapıtı olarak geçmiştir. bram stoker'in çizdiği dracula figürüne bakarsanız dracula'nın şatafatlı bir şato'da çok zengin bir hayat yaşadığını, geceleri "avlandığını" gün ışığından korktuğunu görürsünüz. bunların hepsi birer metamorfoz olarak kullanılmıştır. çünkü dracula figürü aslında feodal beylere/monarklara bir göndermedir. yaptığı zulümler yüzünden günışığında yani halkın arasında gezemeyen, insanları sömüren yani kanını emen, şatafatlı bir saray/malikane/şato'da yaşayan lanetli yaratık... fakat sonraları çekilen filmler, yaratılan dracula figürleri ve vampir sıfatlarıyla kitabın asıl yazılma amacı ve göndermeler unutulmuştur.
dracula figürü, aslında osmanlı devleti'nin 1450li yıllarda eflak valiliğini yapan vlad tepeş'in yani nam ı diğer kazıklı voyvoda'nın biraz süslenmiş halidir. fatih sultan mehmet ile kan kardeşi olan, tüm eğitim hayatını bursa'da yaşamış olan vlad tepeş, vali olarak gönderildiği eflak'ta milliyetçilik duygularıyla bağımsızlığını kazanmaya çalışan halkın dolduruşuna gelmiş ve osmanlı'ya isyan etmiş, tüm düşmanlarını ibret i alem olsun diye sarayının etrafına yaptırdığı kazıklara oturtmuştur. fakat kazığa oturtma şekli yüzünden de insanların kanını içtiği söylentisi ortaya çıkmıştır. şöyle ki; vlad tepeş düşmanlarını kazığa özel bir yöntemle oturtuyordu. kazığa oturttuğu insanlar kazık yüzünden değil, içkanama yüzünden günlerce can çekiştikten sonra acı içinde ölüyordu. nitekim sarayının etrafında bulunan cesetler de bunu kanıtlamıştır. bu nedenle, neler olduğunu bilmeyen halkın, olanlara binaen çıkardığı "kan içme" söylentisi de bram stoker'e ilham kaynağı olmuş ve dracula figürü ortaya çıkmıştır.
konuyla ilgili çok güzel ve ayrıntılı bir yazı için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz:
http://www.madalyon.gen.tr/?q=node/175
erdel* beyi kazıklı voyvoda'nın ta kendisidir. vaktinde türk elçilerini kazığa oturttuğu ve macar halkına çok zalimane davrandığı için osmanlı sultanları tarafından ölüm fermanı imzalanmıştır. kellesinin galata kulesi'nin çatısında olduğu rivayet edilir.
ırlandalı yazar bram stoker tarafından 1897 yılında yazılan romanın ismi. dünyaca tanınan bir vampir karakterinin ismi olarak romanda geçen ve insanların kanıyla beslenen, transilvanya ve moldayva arasında bulunan karpatya dağlarında yaşayan, ölümsüz roman kahramanı.
orjinal fikrin romanya'da hanedanlık yapmış vlad'ların lideri vlad iii dracula'dan alındığı romanın birçok filmi çevrilmiştir.
hepimizin atası, ulu şahsiyet. aynada taranamayan, sarımsakı sevmeyen, kutsal sudan nefret eden atamız. geceleri gezen biri olduğu için gece bekçiliğine uygun şahıs. kazık yemekten hoşlanmaz.
francis for coppola'nın yönetmenliğinin doruğuna çıktı muhteşem sinema filmi. başrollerinde, gary oldman ve keanu reeves, yan rollerden birisinde tom waitts vardır.
özellikle van helsing filmindeki karakteri cidden karizmatik olmuş vampir atası hele orda bir yarasa(?)ya dönüşme sahnesi var ki vay be ben bu kadar vampir olamadım helal olsun sana diyesi gelir her vampirin. o filmde duvarlarda yürüme sahnesi ve introdaki dr frankenstein ile olan sohbeti çok güzel bir saygı duruşu niteliğindedir dracula efsanesine.. izlenilesi filmin izlenilesi kontu..
eski kocam. ama tabi evlendiğimizde onun onu bunu ısırdığından haberim yoktu. flört ederken de hep kıpkırmızı hediyeler almasından azcık kıllandıydım ama akrep burcuyum tutkuluyum diye geçiştirirdi. "ısırım mı bir kere?" derdi, "evlenmeden olmaz hihihihi" derdim.
evlendik sonra ama bunun gece kaybolmaları başladı.. gündüzleri de pek dışarı çıkmaz etmezidi. o dönem 19. yüzyılda üniversitede psofesörlük yapardı ikinci öğretimlere. bir gece beni ısırmasıyla vampir olduğunu öğrendim. başka kdınları da ısırıyor musun diye cıngar çıkardım. yemin falan etti yok dedi. boşanma davası da açamıyorum, aile prensibi boşanmak yasak. ama sonradan alıştım vampirliğe. kocamı da çok severdim. ama 1892 yılında çok feci bir kış yaşadık tri-vi'de. kan bulmak için dışarı çıktı gece. kazıklamışlar kocamı o akşam kelimenin tam anlamı ile. üstüne üç koca eskittim ama daha sonra hiç vampirle karşılaşmadım. gündüzleri de 50 koruma faktörlü güneş kremleri ile idare ediyorum hassas cildim için.
dizisi var bunun. öyle dizi izleyen bi adam değilim. ilk bölümü çıktığında görmüştüm bi izleyim dedim. iğrenç bir şey, ama hala izliyorum niye bilmiyorum.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.