ülkenin başına tsk* geçmesi.
bu süreçte sokaklarda askerler, tanklar, zırhlı araçlar gezer.
uygun yönetim bulunana kadar ülkeyi ordu yönetir. yönetime uygun kişiler bulunduktan sonra ordu yetkiyi bırakır ve çekilir.
mor ve ötesinin önünde saygıyla eğilmemizin müsebbibi, dobralığın doruğunda ve sıkı bir tokat niteliğinde şarkı. tam da ihtiyacımız olan cinsten bir eserdir
mor ve ötesi'nin en anlamlı parçasıdır kanımca*. mesajı yerine mükemmel bir şekilde ulaştırmışlardır bu parçayla. erdal eren'e duydukları saygıyı teoman'dan daha iyi şekilde dile getirmişlerdir. ayrıca kenan evren'e beslediğimiz sevgiyi(!) ve saygıyı(!) artırmıştır. parçanın sözleri şöyledir:
evreni gördüm
sıkı olaydı
binlerce insan
ölürken "netekim"
bir şey yapmazdı
sadece bakardı
bu kadar kaos
bize fazlaydı ki
bir darbe
geldi başıma
bir darbe
erdal'ı gördüm
darağacında
onaltı yaşında
ölürken "netekim"
bir şey yapmazdı
sadece bakardı
sonrası serbest
sonrası pazar
bir darbe
geldi başıma
bir darbe
ben gitmeden
divan-ı harbe
sen gitmeden
bir darbe
eline silah alanın zorbalıkla ülke yönetimini gasp etmesidir. kafa yapısına uygun bir kukla bulduklarında yönetimi tekrar terk etmektedirler çünkü ülke yönetmek ile ordu yönetmek arasında farklar vardır. zaten hiç bir darbenin arkasında hayırla yad edilen eserler bıraktığı görülmemiştir.
balans ayarı diye nitelendirilen daha modern ve yumuşak yöntemleri de vardır. bu yöntemin bir diğer ismi de postmodern darbedir. en son 28 şubatta bu yöntem kullanılmıştır.
şarkıyı melodisi güzel değil diye sevmeyen insanların olduğu bir ülkede yaşadığım için ve ülkenin geleceğini o gençlerle paylaştığım için ne kadar üzüldüğümü bana kanıtlayan mor ve ötesi şarkısı. geriye sadece yazık demek kalıyor sanırım..
bunun ötesinde, darbe yaşamamış, yaşananları araştırmayıp filmlerden öğrenmiş genç nesil için "fantastik" olan bir eylemdir. bu kişiler genelde darbe olunca her şeyin düzeleceğini düşünür. oysa bilmezler ki o zamana kadar yapılan tüm araştırmalar durdurulur, anlaşmalar durdurulur, sivil yönetimi ile ilgili olmayan askere mantıksız gelen her türlü devlet fonksiyonu askıya alınır. böylece hayat durur. ekonomi durur, gelişmeler durur. işleyiş durur. karmaşa başlar. maaşlar alınamaz, yurt dışına rahatça çıkılamaz, evden dışarı çıkılamaz, hayatın kayar, durup düşünmeye ve tekrardan tartmaya başlarsın neler yapacağını, ailene nasıl sahip çıkacağını. sonra illa bir yana çekmek isterler seni. ya sol, ya sağ. orta yok, yersin kafana kurşunu. evet, türksündür, belki de kafanız çok uyuşuyordur ama illa bir taraf olmalısındır. yoksa evet... sıkarlar kafana. mantığa ne gerek var ki derler sonra sana. hangi mantıkla sanki sokaklarda o kadar insan öldü... neden sorusuna bile cevap veremeyen minik sebeplerden ölmediler mi? düşünen öldü, düşünmeyen öldü, bağıran öldü, bağırmayan öldü. düzen gitti, ülke kuruluşundan çok ötelere gitti, ülke üstüne kara toprak örtüldü. şimdi bunu bile arzu edenler var imiş...
hah şimdi bana -şimdiki yönetimden daha iyi olacağı kesindir- diyen arkadaşım. sen darbe nedir bilir misin?
demokrasinin can düşmanıdır darbe. elinde güç bulunduran, sabah erken kalkıp darbe yapar. olan bu millete, bu halka, bu ülkeye olur. darbeciler ortalıkta fink atarken, bu ülkenin binlerce çocuğu işkence görür, hücrelerde çürür. bu ülkenin seçilmiş başbakanı asılır kimse gıkını çıkarmaz, bu ülkenin seçilmiş başbakanı yasaklı hale gelir darbeseverler göbek atar. artık yeter!
(bkz: genç siviller rahatsız)
rahatsızlık duyanların rahatsız olacak şeyleri olduğu için rahatsızlık duyduğu yaptırımdır. normal tanımlaması ise türk silahlı kuvvetleri'nin ülke yönetiminin açık veya gizli olarak kötü gidişatını düzeltme amaçlı yaptığı balans ayarıdır. ciddi bir balans ayarı olması kimi kesimleri rahatsız etmektedir çünkü bu balans ayarı pohpohlanarak şişen kişileri ve onların yandaşlarını, geldiğinde püf diye söndüren bir ayardır. kenan evren'in önderliğini yaptığı darbede yükseltilen kesimin kaygı duyması ve rahatsız olmaya devam etmesi gereken yaptırımdır. ama zaten olmayacaktır. rahat olunuz...
madem halkın seçtiği meclis malesef önüne geçemiyor, madem bu anti demokratik uygulamayı yapan kurumun üzerinde bir kurum yok, o zaman gerçek demokrasi için son çare;
(bkz: genelkurmay başkanını halk seçsin)
anayasanın ikinci maddesinde geçen ; "demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir" hükmünün askerce ihlal edilmesidir. dahası anayasamız bir darbe ürünüdür.
söz millete verildiğinde milli irade hükmedince bundan rahatsız olanların tsk gibi önemli bir kurumu kullanarak yaptığı, sabahında alkış tutanların akşamında hapse girdiği ve herkesimden herkesin kaybettiği tek durum. burda yara almayan hiç kimse ve hiç bir kurum yoktur... allah bize bu bir daha yaşatmasın... tsk çok önemli bir kurumdur ve hiç kimse bu kurumu kullanıp tankı millete çeviremez...
güçler ayrılığının yasama-yürütme yargı değil, hava -kara-deniz olarak değiştiği ve 2007 yılı itibariyle türkiye'de yapması zor olan şeydir. artık tek tv kanalı, tek radyo istasyonu yoktur. bi de internet vardır ki, el konulması en zor mecradır. tabi muhtıra vermek için de kullanılabilir.
son 500 yıldır , ortalama on yılda bir tekrarlanan , askerin yönetimi elegeçirme hadisesidir , son 50 senedir , allahtan akçe , cülus bahşişi falan istemiyorlar diye insan kendini avutur.
“beni duyma olanağı bulanlara diyorum ki: umutsuzluğa düşmeyin!
Üstümüze çöken bela, vahşi bir iştihanın ve insanlığın gelişmesinden korkanların duydukları acıların bir sonucudur sadece.
İnsanlığın kini geçecek diktatörler yok olup gidecektir.
halktan zorla aldıkları iktidar yine halkın eline geçecektir.
ve insanlar ölmeyi bildikleri sürece, özgürlük yok olmayacaktır. askerler, bu vahşi adamlara adamayın kendinizi... sizi hor görüyor, size köle gözüyle bakıyor, hayatınızla oynuyorlar. davranışlarınıza, düşüncelerinize duygularınıza hükmetmeye kalkıyorlar.
sizi hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp, aç bırakıp topun ağzına sürüyorlar. doğaya aykırı olan bu adamlara teslim etmeyin kendinizi...
bu makine gibi duygusuz, makineleşmiş adamlara!
sizler birer hayvan değilsiniz!
yüreğinizde insan sevgisi taşıyorsunuz!
nefrete kapılmayın. ancak sevilmeyen kişiler nefret eder. sevilmeyenler ve anormal olanlar...
askerler, kölelik uğruna dövüşmeyin.
Özgürlük için dövüşün!”
pincohet'ye sormuşlar, "darbe yapmak mı daha zor turşu yapmak mı?"
pinochet yanıtlamış...
"turşu daha zor yapılır. turşu yapmak için nereden baksan bir kaç domates, epeyce zaman, en azından sekiz on tane biber, bir o kadar da hıyar lazım. ama darbe yapmak için üç tane hıyarın yanyana gelmesi yetiyor."
fıkrayı, 1980 darbesinin gerçekleştiği dönemlerde bir gazete yayınlar. muhterem beşlinin bu fıkraya tepkisi merak konusudur.
dönemin cumhurbaşkanlığı basın müşaviri ali baransel, basın özeti dosyasıyla kenan evren'in karşısına çıkar, raporunu verdikten sonra ilgili fıkranın olduğu gazete küpürünü çıkarıp okur ve paşa hazretlerinin görüşünü sorar. evren, fıkrayı dinledikten sonra yorum yapar:
"baransel, bunda alınacak bir şey yok netekim adam beş hıyar dememiş ki, üç hıyar demiş."
esas fıkranın hangisi olduğu, bu tanımın okuyucularının takdirine bırakılmıştır.
güvendiği ve inandiği kişiler/oluşumlar tarafından ihanete uğrandığı anda kişinin hissettiklerini açıklayan kelimedir. büyük bir darbe yemiştir, büyük bir yara almış ve sersemlemiştir kişi. ani olmasi en büyük özelliğidir, darbelerin. biranda sinsice gelirler ve öyle hazırlıksız yakalarlarki kişiyi, geliş hızına yetişmek zordur.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.