isyan etmiş, isyankar manasına gelen, söylendiği kişiye ayrı bir hava katan, özeneni de az olmayan sıfat. istatistikileştirmek gerekirse on yılda bir * darbe geçirmiş şanssız bir ülkenin insanları olarak sorumlu tuttuğumuz bu insanlara hep birtakım siyasi, düşünsel akımların temsilcilerinin sıfatlarını lakap takmışızdır:
orkun ucarın derzulya serisinin * ilk kitabı. metal fırtına adlı kitabının yankıları sürerken bu kitabını yayınlamış ve tiki olarak adlandırılanlara bile satılmış bir kitaptır. otobüste *"ban asiya okudam"ben asi'yi okudum* "benim babam zatanistim saçı maçı uzunmuş" ** muhabbetlerine de neden olmuş bir kitaptır. orkun uçar'ın xasiork'dan çıkan kitaplarından kat kat fazla satmıştır. devamının geleceği de zannedilmekte.
ben murat yıldırım'ın yanına başka kim bu kadar yakışırdı sorusuna tuba büyüküstün'den başka bir cevap bulamadım. sonunda muhteşem bir ikili yapmışlar.dizinin işlenişi ve konusu şimdilik güzel gidiyor. ama bu dizide rating yarışına kendisini kaptırır ve olmadık yollara saparsa yazık olur.
insanı sıkıcı şehir yaşamından uzaklaştıran, harika manzaralı çekim yerleriyle dikkatimi celbetmiş olan dizi... doğanın bu kadar güzel, cennet mekanlarında çekim yaparsanız dizinin görüntü kalitesi de yüksek ve verimli olur haliyle...
ayrıca başrol oyuncularının rol yeteneğine de diyecek yok.. hem birbirini başarılı bir şekilde tamamlayan hem de iyi rol yapan oyuncular, dizinin izlenilebilirlik oranını bir hayli yükseltiyor.. bu oyuncular, sürekli göz önünde olan ve magazinel yönleriyle bizleri bıktıran, görmekten midemizin bulandığı kişiler olmadığı için de dizide onları görmek keyif veriyor... senaryonun diğer dizilerden farklılığı da bizleri etkileyen diğer bir unsur.
bütün dizilerin gerek görsel gerekse duyumsal anlamda bu kadar kaliteli olmasını * diliyoruz.
farkedilebilen küçük yaşların in lirik* tavırlarıyla başlayıp, bir sisteme, guruha, şah'a hatta kendi karşı çıkan, inançların edebinde kendince bir savaşçı. çabuk parlayan bir ateş parçası, yaş ilerledikçe eylemci olma hali. çocukluğu inme sebebi.
herşeyin gayet güzel bir hızda aktığı dizidir. kıyafetler çevre diyalogların özenle hazırlandığı hemen göze çarpıyor. oyuncuların kalitesi ve yönetmenlerin başarısı tartışılmaz.
14. bölüme kadar çok güzel olan dizi 14. bölümden sonra kendisini aşmış ve mükemmelin ötesine geçmiştir.
19. bölümde bu gidişat yavaşlamış da olsa muhteşem bir kaç ayar sahnesi vardır ki asi ve demir arasında. o 3 5 sahne bile diziyi doldurmaya yetmiştir.
otel odasını değiştiriyorlar ve demir asi için haliç'e bakan bir oda ayırtıyor
demir-lütfen haliç tarafına bakan bir oda olsun asi hanım orda kalmayı tercih edecektir.
asi-sen bu otelin tüm odalarını gayet iyi biliyorsun galiba !!!!
otel görevlisi asi'ye kahvaltı salonunu gösterir ve geri dönerler.
demir- kahvaltı salonu nasıldı?
asi- güzel
demir- e bi kahvaltıya devet edersin artık
asi- sen zaten biliyosun burayı ilgini çekeceğini sanmıyorum
asi bütün güzelliğiyle gittikleri yerde göz kamaştırmaktadır. demir kenardan köşeden milletin asi'ye baktığını ve onu konuştuğunu farkedince dayanamaz asi'nin yanına gider ve...
demir- kurtların arasında dikkatli olman lazım asi
asi- onlar senin arkadaşların değil mi? (demir burada ayarı yiyince şişmiştir bi nefes alır)
demir-sen bu ortamları bilmiyosun asi
asi-senin sayende öğreniyorum işte (demir artık bezmiştir ayar edilmekten)
ayrıca 19. bölümün sonunda zavallı demirin çaresiz sözleri ve barmenin
-üstünüzden akıyor, lafı ayrı bir hadisedir.
tavsiye olunur
özellikle yaş meselesi senaristlerin resmen çuvalladığı bir konudur.bunu toparlamak için karakterlere bi bölüm önce söylettiklerini iki bölüm sonra inkar ettirdiklerinden karmaşa arttıkça artmaktadır. ayrıca karakterleri de tam oturtamamışlardır. başlarda sapık ruhlu olan bi karakter sonra kahraman bi fedayi gibi kendini tehlikelere atabilmekte, gururuyla ön plana çıkmakta, birkaç bölüm sonraysa tam bir u dönüşü yapıp safını değiştirebilmekte ve düşman gördükleriyle işbirliği yapabilmektedir. ya da başka bir karakterin başlarda gururundan yanına yaklaşılmazken daha sonra gevşemesi, yılışması, farklı tavırlar takınması da gözlerden kaçmamaktadır.
üç bölüm önce görücü usulü evlendiğini kızlarına anlatan anne'nin kocası dört bölüm sonra karısıyla hamile olduğu için evlendiğini söylemektedir. ve'l hasılı kelam, neyin ne olduğunu tam kavrar gibi olduğunuzda senaristler fikir değiştirmektedir.
"bütün bunlara rağmen niye hala bu diziyi izlemeye devam ediyorsun? " sorusuna ise veriebilecek mantıklı bi cevap yoktur. tek makul cevap asi ve demir arasında o yavaş yavaş ilerleyen sevgi oluşumudur. kirlenmemiş * aşktır.
21. bölüm başı ile kendini aşmış dizidir.
bi adam kıza öyle ya da böyle bi ton iltifat yağdırıp evlenme teklifinin yanından geçip sonunda kızdan bi ton laf işitmiş ve hatta kovulmuştur. herhalde bu türkiyedeki televizyon tarihinde ilktir ve tektir.
bir kaç sahne vardı ki gerçekten kuvvetli sahnelerdi.
bölümün başında murat yıldırım'ın kendini ifade ettiği kelimelerin yanı sıra kullandığı mükemmel mimikleri ve bakışları artık vakayı adiyeden sayıyorum. ancak şu kısım süperdi.
asi demire bir miktar sövmekte, evlenmek istemediği adamı anlatıyor güya
-...elindeki herşeyden sıkılan ele geçiremediği herşeyi isteyen
-ben böyle birimiyim? *** - daha bitirmedim. hem seni tarif ettiğimi nereden çıkardın?kendinden fazlasıyla emin olan. aşkını cesaretle savunamayan... * ancak dikkat ediniz karakterimiz hiç şaşmıyor sektirmiyor sevdiceğine lafını bir güzel giydiriyor.**
ayrıca kerim ve defne'nin ihsanla neriman'ı ikna çabaları ordaki mimikler jestler tavırlar babanın alttan almak isteyip de anneye direnememesi,çekinmesi ancak işi kıvıramaması.. yine kalite "üstlerinden akıyor"du.
değişkenlikleri tutarsız bulanlara diziyi baştan tekrar izlmelerini tavsiye ederim.tutarsız görünen herşeyin gayet anlamlı bir dayanağı olduğunu görcekeler. her karakterin zayıf ve kuvvetli yönleri var ve oyuncular bunu gayet güzel bir biçimde yansıtıyor.
birde pride and prajudice filmini henüz izlemediyseniz izleyince bir miktar şok yaşayabilirsiniz. sakin olun. bunlar bizim karakterlerimiz.benzerlikler acaip göze batmakla birlikte dizinin kaliteli kadrosu gereken farkı yaratıyor.
ancak bir kaç öğe var ki...
köprü
yağmur
kızın giyimi
kızın saçları
ablanın sarışınlığı
kabus gibi çöken ve evlenmek isteyen kuzen'in bön bakışları ve tipi
bu kadar aynı olmak zorunda değildi. yeni fikirlere kıtlık kıran mı girdi, anlamıyorum ki!
neyse en azından dizinin nereye bağlanacağını bilyoruz böylelikle *
22. bölümümü beklentilerin aksine ekseriyetle sıkıcı geçtiği ancak bazı şeylerin yavaş yavaş çözülmeye başladığı bir bölümdür.
dizinin son iki dakikası için söylenecek bir kaç söz..
ağlamayı bilmeyen oyunculuk yapmasın! * (bkz: koyun can derdinde kasap et derdinde). *** **
23. bölümünde diziye dinamit koyup patlatmışlardır. fiyaskodur. olayların ve karakterlerin gidişini yerle bir edecek bir duruma getirmişlerdir. nasıl toplıyacakları merak konusudur benim için.
asi hırçın kızdır
ihsan gururlu asilzade
demir artık sadece aşıktır. başka bi vasfı kalmadı adamın dizide.
500 bin ytl lik icra için 1.5 milyon ytl yatırıp salaklığın dibini vurmuştur.üstelik bunu yaptığı zaman eğer bu karakterler ve olayların bir sürekliliği varsa kimse memnun olmıyacaktır.
tabi ben karaktermiş kurguymuş anlamam diyorsa yapımcısı senaristi yönetmeni, olur herşey...
22 bölümdür gayet güzel giden diziyi dağıttılar. pes diyorum.
dün akşam yayın saatinde ucundan kıyısından, eski bölüm mü yeni bölüm mü olduğunu bilmeden izlediğim o birkaç dakika içinde tüylerimi diken diken etmeyi başarabilmiş dizi.
şöyle ki; esas kızımız ve esas oğlanımız bir gece vakti balkona çıkmış hava almaktadırlar kanımca. esas oğlan kıza saçlarını toplamasını söyler ve arkasına geçip kolyeyi takıverir. o anda kızımız mutlu olmuştur ancak fazla belli etmemektedir. ve can alıcı replik esas oğlanın dudaklarından dökülüverir;
"sen ne zaman bu kolyeyi takmak istemessen, işte ben o zaman buralardan gitmiş olurum.."
25. bölümüyle şaha kalkmış insanın içine huzur serpmiş muhteşem dizi.
gonca * birlikte olduktan sonra ortadan kaybolan ve demir tarfından antep'te enselenerek getirilen ziya ile evlendirilir. aslan kardeşi için ileri geri konuşan ziyayı bir güzel tepeler.
demir sabundaki altını asi'ye geri verir ancak asi kaybeder. fakat kolye demir'in eline geçer tekrar.
aslan ihsan bey'e yardıma çalışır süheyla hırsı yüzünden yapayalnız kalmıştır.
demir küçük hüseyini alıp adana'ya gider ki aralarında geçen diyaloglar konu bütünlüğü içerisinde sizi gülmekten kırıp geçirebilir.
son sahnede demir daha evvel kendi elleriyle vurduğu at yerine asi ye yeni bir at hediye eder. ancak asi bunu son sahneye kadar farketmez.
son cümleler şöyledir...
(eli atın başında demirin yüzüne bakmakta olan asi sorar)
-benim mi?
-evet senin, bütün kalbiyle, bütün ruhuyla senin, görmüyor musun?(ki demir asi'nin yüzüne baygın baygın bakmaktadır)
bu zaten bir batılı dizide olacak sahne değildir. türkiye tarihinde de benzerini en azından ben bilmiyorum. dizi bir sürü gerilim ve tartışmayla 24 bölüm gelmiş 25 te uçuk bir opportunizme bürünmüştür.
yazandan oynayandan çekenden allah razı olsundur...
son dört bölümde geçenlere göz atarsak:
-defne ana-baba izni olmaksızın kerim'le evlenmiştir.
-aslan'nın ihsan bey'le süheyla'nın oğlu olduğunu cümle alem duymuştur.
-gonca kendisini kandıran ziya'yla apar topar evlenmek zorunda kalmıştır.
-büyük dede cemal ağa şarkıcı sevgilisini eve getirecek kadar "aşmış"tır.
-bütün bunların yanı sıra aile evlerinden kovulmuştur.
veeee...... bir allah'ın kulu dedikodu yapmamıştır...! yer gök bu antakya'nın "en köklü" ailesinin dedikodularıyla çalkalanmalıyken, hala ihsan bey şehir içindeki saygınlığını sürdürebilmekte, hala insanlar birşey olmamış gibi davranabilmektedir.
pes diyorum, sadece pes.... ülke gerçeklerinden bu kadar da bihaber olunmaz ki! insanoğlu çiğ süt emmiştir derler. hele en ufak bi yanlışını görmeyegörsün, anında hakkında atıp tutmaya başlar. hele de böyle göz önünde olanlar * bu durumdan en çok zarar görenlerdir. *
Saygın Soysal, murat yıldırım, çetin tekindor ve Tuncel Kurtiz in oyuncukları ile ilerleyen, kendini izleten dizi. birde Cemal Hünal kerim diye bi karakteri canlandırır ki adam bütün dizi boyunca sırıtır durur, ortalık feryat götürür bu yine sırıtır ha gülmek yakışıyorda adama ayrı mesele.
beni bile kendine bağlayabilen bir garip dizi.
27. bölüm itibariyle vampircik'in 70 milyon tarafından okunduğunu kanıtlayan dizi... *
geçen hafta "nerde dedikodu?" diye yazmıştım, daha aradan iki bölüm geçmeden dedikodu kazanı kaynamaya, fokurtuları duyulmaya başladı. madem ki sitemiz takip ediliyor *, burdan senaristlere seslenmek istiyorum. tamam önceki bölümlerdeki detayları atlamamış ve unutmamış olmanız, tam yeri gelince bu eskileri sunmanız çok güzel ama karakterlere yazık etmeyin. *
28. bölümünde herşeyin adata "sıla" dizisindeki gibi durduğu bir hale gelmiş dizidir.
nerede o ilk 15 bölümdeki aksiyon hız hareket kurgu... nerede 28. bölümün felaketi?
herkesin haberi vardır bi tek asi bilmez süheylaya olan biteni. demir sanki teyzesi böyle emir buyurmuş gibi yanlızken bile konuşmaz asi'yle.
yeni karakter ali ile pek dost takılmaktadırlar. tabi demir bi tarafta kıskançlık krizleri geçirir kendi kendine.
son sahnede ali adeta allahın emri ... ile demirden asi'yi istemektedir...
benim beklentim demir'in 29. bölümün başında ali'nin suratına yumruğu geçirmesidir. asi'nin de kalkıp demire bağırmasıdır.
bu dizide aşkın raconu budur.
ama eğer dizi bu şekilde yavaşlar ise racon filan kalmayacak,düşen ratingler yüzünden dizi toptan kalkacak. çünki bi dizi bi kere saçmalamaya başladımı iflah olmaz.
asi de dağıtırsa izlenecek dizi kalmaz.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.