adalet

  1. adalet, ödüllendirme veya cezalandırma yoluyla haklıyı haksızdan, suçluyu suçsuzdan ayırt etme ilkesi ve eylemi. Ayrıca devletin yargı gücü ve yetkisi, ek olarark; yargı yetkisini kullanmak ve yasaları uygulamakla görevli kurumların tümü.Adalet örgütü, yargı örgütü, adliye olarakta bilinir.Devam edersek; Hakka ve eşitliğe saygıyı temel alan ahlak ilkesi; dürüst doğru olmayı, insaflı ve vicdanlı davranmayı, herkese hakkını vermeyi gerektiren erdem. iş ve yaşam alanında dersek; servet ve gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel haklar açısından bütün bireyler arasında eşitlik sağlanmasını öngören siyaset ilkesi.
    Günümüzde artık sadece frp oyunlarında duyulur vaziyete gelmekte olan, adalet dağıtmak; adalet ilkelerini uygulamak, herkese hakkını vermek olarak bilinir, ama suçluyu yada sanığı, yargılanmak üzere yetkili makamlara götürmek de bir adalet dağıtmak sayılır. Suçlu gözünden bakarsak, adalete teslim olmak; yargılanmak üzere kendi isteği ile yetkili makamlara başvurmak. Tek bir ekle değişen düzen, adaletine sığınmak; bir kişiden bağışlayıcı, adil ve hoş görülü olmasını beklemek. insafına sığınmak...
    Tarihçesine inersek; Aristoteles'ten başlayarak adalet iki biçimde ele alınmıştır. Bunlardan biri Denkleştirme adaletidir; bireyler arasında eşitlik düşüncesi ile ilişkilidir ve toplum içinde bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinin eşitlik, denklik ve dürüstlük içinde düzenlenmesini amaçlar. Diğeri ise özellikle devlete seslenen dağıtma ve bölüştürme adaletidir, yasama ve yönetme eylemlerinin temel ilkesidir ve 'Yasa önünde eşitlik' ilkesi buradan gelmektedir; bu adalet anlayışına göre herkese, yeteneklerine ve topluma katkısına göre hakkının verilmesi gerekir. Gerek denkleştimre adaleti, gerek dağıtma ve bölüştürme adaleti 'herkese hakkı olanı verme' sınırını aşmayacak ilkelerdir, bu ilkeler günümüz adaletinin tabanı olarak alınmış ve bugünkü adalet anlayışını ortaya çıkarmıştır.
    (badwonder 06.04.2006 18:11)
  2. herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı vermek anlamına gelen kelimedir. bununla birlikte, formüle edilmesi mümkün olmayan bir kavramdır. bakan kişiye, zamana, mekana göre değişen, sübjektif bir yapı gösterir.

    ayrıca eşitlik kavramıyla da karıştırılmamalıdır. eşitlik, bütünün herkese aynı nicelik ve/veya nitelikte paylaştırılması anlamında kullanılmakta iken, adalet, bütünün, kişilere hak ettikleri nicelik ve/veya nitelikte paylaştırılması anlamına gelmektedir. görülmektedir ki bu ayrımda da sübjektif bir kavram olan "hak ettikleri" şeklinde bir ifade geçmektedir. bu da kime veya neye göre hak ettikleri sorusunu akla getirmektedir. bu durum da kavramın sübjektifliğini ortaya çıkarmaktadır.
    (olurooleseylerbazen 07.04.2006 13:26)
  3. toplumun egemen kesiminin inançları, çıkarları ve ahlak anlayışı doğrultusunda herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı vermek olarak da tanımlanabilir.
    (wu wei 01.05.2006 16:48)
  4. kime göre, neye göre bir olgudur. en çok vicdana dayandırdığımdan, günümüzde giderek ortadan kaybolmasını yüreklerin paslanmasına ve vicdani seslerin yaşama telaşının gürültüleri arasında yitmesine bağlıyorum. varlığı bir ütopya bile olabilir.
    (insane 01.05.2006 16:54)
  5. yasalarla sekillenen ancak asla onlarla sınırlı kalmayan beseri bir esitlik ideali
    (klovis 08.05.2006 22:58)
  6. gözleri bağlı ve bir elinde terazi öbür elinde de keskin bir kılıç taşıyan, oldukça hoş bir kadın tarafından temsil edilen duyguya/eyleme adalet denir.

    ben fakir, durmadan bu adalet hakkında düşünür ve sonuca varamam. şöyle ki, acaba bu kadının adı mıdır adalet ? ya da adı ne olursa olsun*, acaba bu adalet kadını eteğinin altına çamaşır giyiyor mudur ? elindeki kılıçtan çekinmesem, adaletin tüm detaylarını ortaya sereceğim ama, siz bakmayın " adaletin kestiği parmak acımaz " diyenlere; adalet adamı üzer ve acıtabilir de.
    (kont dracula 22.09.2006 11:16)
  7. (bkz: merhamet)
    (kimlanbu 22.09.2006 11:26)

  8. Ãœlkemizde yanlış uygulanmasıyla bilinen ve asıl tanımı ve olması gerekeni " adalet herkese eşit davranmak değil , hakkı olana hakkını vermektir " olan ahlaki , toplumsal kurallar silsilesidir

    ayrıca " adalet mülkün temelidir" sözü hz.Ömer'e aittir , neden atatürk'e atfettiklerini anlayamamışımdır , özünde devletin devamı için adaletin tam olması gerektiğini anlatır .
    (trinidad 02.10.2006 00:47)
  9. kanunun öngördüğü şekilde vicdanlı davranmaktır.
    (high fidelity 02.10.2006 16:43)
  10. günümüzde hükmünü yitirmiş bir ahlâkî kavramdır. âdil olmak, hakkâniyet gözeterek davranmak, olaylara böylece anlam vermek anlamına gelir.

    günümüzde adâlet diye bir kavramın yaşatılmadığı, neredeyse her türlü olayda âşikâr olmakta. esnaf-müşteri ilişkilerinde, hoca-öğrenci ilişkilerinde, patron-memur ilişkilerinde, hâsıl-ı kelâm nerdeyse her yerde.. **
    (benlicenan 02.10.2006 17:48)
  11. adalet ancak allah'ın koyduğu nizamların dosdoğru uygulanmasıyla gerçekleşebilcek ütopyadır
    (anarsi nerede anarsist orada 02.10.2006 20:16)
  12. aslında hiçbir yerde ve hiçbir şekilde karşılaşamayacağımız kavram zira adalet kişiden kişiye değişen göreceli bir kavramdır ve günümüzdeki kirli çıkar ilişkileri yüzünden sürekli değişikliğe uğrayıp paranın gittiği yönde hareket eder. *
    (rapunzerella 30.11.2006 18:52)
  13. mülkün temelidir.
    (donpierre 30.11.2006 23:53)
  14. mutlak olanı* yeryüzünde gelmiş geçmiş hiçbir sistem tarafından sağlanamamış ütopya.. kapitalizm, komünizm, anarşi, teokrasi, monarşi, oligarşi, demokrasi ve dahası.. onlarca sistem denendi halk kitlelerini yönetmek için..kimi egemenliğini tanrıdan aldığını iddia etti, kimi toplum sözleşmesi' nden dem vurdu. hepsi ayrı temeller üstüne oturtulmuştu fakat bir ortak yönleri vardı; o da mutlak adaleti sağlayamamaları.. fransız ihtilali sonrası gelen bazı düşünürler tarafından uğruna kan dökülen cumhuriyet ve demokrasinin kötülenme nedenlerinden birisi de buydu. özgürlüklerin koruyucusu ve adaletin savunucusu olarak gördüğümüz demokrasi aslında azınlığın çoğunluğun baskısı altında ezilmesiydi bir nevi..komünizmde ise adalet eşitlik olarak yorumlandı; herkese hakettiği değil de eşit pay verildi. kuşkusuz bu uygulama da adaletten oldukça uzaktı..günümüzde ise gerçekleştirilmesi çok daha zorlaşmıştır.. hakkaniyet ilkelerine uygun hareket etmektense, güçlü olanı haklı çıkarma eğilimi baskındır.. en sosyalist hukuk devletinde bile sermaye sahiplerinin borusu ötmektedir.. parası olan her zaman haklıdır; mutlak adalet ise rüyaları süsleyen, elinde tuttuğu teraziyle gülümseyen bir melektir sadece..ne diyelim; umarım bir gün rüyalarımızdan da sökmeyi denemezler adaleti..
    (melankoli basili 21.02.2007 10:13)
  15. neye göre, kime göre olduğu bilinemeyen, nereden çeksen oraya gelen ölçü birimi.
    (tulkas 05.06.2007 22:34)
  16. --- alıntı ---
    İstanbul’un fethi tamamlanır ve bizans’ın hapsettiği tüm hükümlüler salıverilir. ancak iki keşiş (papaz) zindandan çıkmak istemezler. huzuruna getirilen keşişlere fatih sorar: “niçin zindandan çıkmak istemiyorsunuz?” papazlar derler ki: “biz İmparator konstantin’e adil ve hakperest ol dediğimiz için zindana atıldık. böyle bir haksızlık karşısında düşündük ki, bu dünyanın zindanı dışarısından daha iyidir. onun için biz zindanda kalmaya razıyız.” dünyaya küsen bu papazlara fatih şöyle der: “siz, benim memleketimde İslam adaletinin nasıl uygulandığını biliyor musunuz? bunu öğrenmek için ülkemi gezip görünüz. mahkemelere uğrayınız. eğer bir zulüm görürseniz isterseniz zindana girersiniz.”

    teklifi kabul eden keşişler, aldıkları bir izin belgesiyle osmanlı ülkesini gezip dolaşmak üzere İstanbul’dan yola çıkıp bursa’ya gelirler ve bir mahkemeye uğrarlar. bir müslüman, diğer bir müslüman’dan bir tarla satın alır. bilahare bu tarlayı sürmeye başlar. bu arada kara sabanın ucuna sert bir cisim değer. biraz daha derin kazıldığında oradan bir küp çıkar. İçi de ağzına kadar altınla doludur. Çiftçi, hemen bulduğu bu bir küp dolusu altını, tarlanın eski sahibine getirir ve der ki:

    “ben bu tarlanın altını değil üstünü senden satın aldım. Şayet sen bu tarlada altın olduğunu bilseydin bana satmazdın. dolayısıyla bu altınlar benim değil, senin hakkın.” tarlanın eski sahibi ise: “hayır. ben bu tarlayı, her şeyiyle sana sattım. onların hepsi senin nasibin.” der. mesele mahkemeye intikal eder. keşişler, verilecek kararı merakla beklemektedirler. sonuçta kadı, her iki müslüman’ı bu asil davranışlarından dolayı takdir eder ve altınların iki müslüman arasında paylaşılması kararını verir. ardından da birinin kızını diğerinin oğluna nişanlayıp mutlu olmaları için dua eder ve onları kucaklaştırıp dostluklarını pekiştirir. papazlar hem bu insanların asil davranışlarına hem de kadının bu adilane kararına şaşırıp kalırlar. hayretler içinde bilecik’e geçerler. bir müddet gezip dolaştıktan sonra bir mahkemeye uğrarlar.

    müslüman bir tüccar venedikli hıristiyan bir tüccardan mal satın almıştı. yapılan anlaşma gereği, malları satan venedikli tüccar, bu malları venedik’ten gemiye yüklemiş ve müslüman tüccara teslim edilmek üzere yola çıkarmıştı. ancak yolda gemi batmış, mallar da kaybolmuştu. müslüman tüccar, malların kendisine teslim edilmeden kaybolduğunu ileri sürerek, venedikli tüccara borcunu ödemeyeceğini söylemekteydi. venedikli tüccar ise yapılan anlaşma gereği malı müslüman tüccara verilmek üzere gemiye yükleyip yola çıkardığını ifade ederek, bu malların bedelini istemekteydi. papazlar böylesi karışık bir davada nasıl bir karar verileceğini merakla beklemekteydiler.

    tarafları büyük bir dikkatle dinleyen ve gerekli değerlendirmeyi yapan kadı, nihayet kararını açıkladı. aralarında yaptıkları anlaşma gereği venedikli tüccar tarafından müslüman tüccara satılan malların gemiye yüklenmesiyle venedikli tüccarın sorumluluğunun bittiğini ve malların müslüman tüccar üzerine geçtiğini, bu sebeple müslüman tüccarın borcunu venedikli tüccara ödemesi gerektiğini söyler ve bu şekilde karar verir.

    papazlar bu karar karşısında birbirlerine şaşkın şaşkın bakarak böylesine yüce bir adaletin osmanlı İslam mahkemelerinde din, dil, yerli ve yabancı ayrımı gözetilmeksizin hakkıyla uygulandığını hem gözleriyle görürler hem de kulaklarıyla işitirler. hayretler içinde konya’ya varırlar. konya’da yine bir mahkemeye uğrayan keşişler orada görülen davalardan birini izlemeye koyulurlar.

    bir yahudi, müslüman birisine at satmıştı. satarken de çok iyi bir cins at olduğunu ve hiçbir kusurunun bulunmadığını söylemişti. ancak müslüman satın aldığı atı getirip ahırına bağladığı ilk akşam, onun hasta olduğunu anlar. sabah olur olmaz mahkemenin yolunu tutan müslüman, uzun zaman beklemesine rağmen kadının gelmemesi üzerine şikayetini yapamadan ayrılır. at da ikinci gece ahırda ölür. ertesi gün müslüman yine mahkemeye gelerek şikayetini yapmış ve atı satan yahudi de mahkemeye çağrılmıştı. kadı, kararını şöyle açıklar: “müslüman davacı ilk şikayete geldiği zaman, eğer ben makamımda olsaydım” yahudi’nin sağlam diye sattığı atı geriye verdirir ve müslüman’ın parasını iade ettirirdim. mademki şimdi atın müslüman’ın elinde ölmesine, benim vazife başında bulunmayışım sebep olmuştur. müslüman’ın ata verdiği parayı ben ödeyeceğim.” der ve cebinden çıkarıp müslüman’ın parasını nakit olarak öder.

    kadının böylesine ulvi bir sorumluluk içinde karar vermesi papazları yine hayretler içinde bırakır. “fatih’in memleketinde gördüğümüz bu olaylar, bize yeter de artar. başka bir yere gitmeye gerek yok.” diyerek İstanbul’a dönerler. fatih’in huzuruna çıkan papazlar, izlenimlerini yüce hakan’a anlatırlar:

    papazların bu itiraflarından sonra, fatih:

    -“Öyleyse şimdi verin kararınızı.” dedi. papazlar da: ““artık bu İslam adaletini gördükten sonra, hıristiyan papazların da haksızlığa uğratılmayacağını anladık. zindanda kalmamaya karar verdik.” dediler.
    --- alıntı ---
    (sebepsiz yalnizliklar 09.06.2007 11:51)
  17. (bkz: adalet mülkün temelidir)
    (vladimir 31.07.2007 18:17)
  18. mülkün temelidir. toplum değer yargıları çerçevesinde, kanuni işlemleri yürütücü rolü olmasıyla beraber genel "vicdan" ve "iyi niyet" bağlamlarında da değer bulan bir olgudur. kimi insanlar "adaletin bu mu dünya" diye atıl isyankar ve çaresiz ünlemlere gark olurken bu sözcük uğruna, kimisi de "adalet yerini bulacaktır" gibi bir teslimiyet duygusuyla tecelli olurlar pasifliğe. ancak sessiz atın çiftesi pek olur tipi insanlarda aranmalıdır adaletin kılıcı. lakin; ağır ol molla desinler düsturunu benimsemiş ağır abilerin hükmü altındadır "gayrı resmi sokak adaleti".

    genelin görüşü adaleti temsil etse de günümüz dünyasında, asıl adalet insanın yüreğinin içinde, o meşhur sol memenin altındaki cevahirdedir kanımca. gerisi toplumu düzenlemek için konulmuş kurallar bütünüdür ama asla her insanın içine sinmeyecek bir değer yargısıdır. adalet her insanın içinde ayrı ayrı ve bireysel unsurlar ile harmanlanmış, mütemadiyen değişse de zaman ile yine de "esas" formundan asla uzaklaşmayacak yegane kavramdır. insan olmaktır, zeka, duygu ve düşünce ürünü değil, ruhsal bir kavramdır bana göre. adalet kitaplarda değil insan yüreğinde aranmalıdır.

    ve ayrıca lütfen; (bkz: ilahi adalet)
    (argus wishingwell 02.08.2007 19:51)
  19. devletlerde toplumsal düzenin sürdürülebilirliği açısından noksansız işlemesi gereken bir sistemdir.
    (fleur de lis 15.08.2007 12:49)
  20. ölçülü davranmak, herkese hakkını vermek ve layık olduğu muameleyi yapmaktır.
    iki şekilde adalet olur: "olumlu adalet" "olumsuz adalet"
    olumlu adalet; çalışan bir kişinin hakkının, maaşının tam ve vaktinde ödenmesi,
    olumsuz adalet; suçlu bir kimsenin, hakettiği cezaya çarptırılması,
    şeklinde misallendirilebilir.
    (sumenal 24.08.2007 13:06)
  21. aristoteles'in "dağıtıcı adalet" ve "denkleştirici adalet" şeklindeki ayrımıyla hukuk düşüncesine en önemli katkısını yaptığı kavramdır.

    dağıtıcı adalet, şeref ve malların paylaştırılmasında herkesin yeteneğine ve toplum içindeki durumuna göre kendine düşeni almasını emreder. bu suretle eşit durumdaki insanların eşit şeylere mâlik olacakları öngörülmüştür. dağıtıcı adaletin asıl amacı, kişi ile toplum veya devlet arasındaki ilişkileri düzenlemektir. kişinin devlete karşı ödevlerinin de yeteneklerine ve durumuna göre değişmesi, dağıtıcı adaletin bir gereğidir.

    denkleştirici adalet, bir hukukî ilişkide taraf olanların eşit muamele görmesini gerektirir. sübjektif, ferdî durumların nazara alınmaması ve adaletin uygulanması şarttır. denkleştirici adalet, hukukun uygulanmasıyla ilgili teknik ilkeleri kapsar. adalet terazisini, adaletin uygulandığı kişileri görmeksizin kullanan gözü bandajlı ilâhe themis, denkleştirici adaletin sembolüdür.

    günümüzde bu ayrıma üçüncü bir kol olarak "sosyal adalet" de eklenmiştir.
    (vlade tepes 18.12.2008 14:29)
  22. kısmettir.
    her canlı doğa kanunları ve evrim kuramı gereğince hakkı olanı alır zaten. işimize gelse de gelmese de hayat kendi içinde basbayağı adildir işte.
    (wu wei 29.04.2009 12:59)
  23. doğada olmayan,insan yapımı olgu...
    var mıdır,yok mudur hâlâ tartışılmakta.
    (agoncy 29.04.2009 23:28)
  24. Bir dolandırıcyı ihbar ederek, dolandırıcının hapse girmesine vesile olan kişiye karşı, hemen herkesin önce "adam senin yüzünden hapse girdi!" benzeri bir tepki verip, sonra da " ama tabi doğru olanı yapmışsın" gibi bir laf etmesiyle, birçok insanın hadise kendilerine dokunmadıkça mağdur edilenle mağduru karıştırma temayülünde olduğunu görerek, üzerinde merhamet duygusuyla birlikte düşünmeye başladığım mefhum.

    (dolandırıcının işine alet ettiği mamülün yabancılara ait olması sebebiyle, "Yaw gavur herif için, türk hapse girdi" yaklaşımı var ki, bu yaklaşımdaki sakatlık bir yana, hadi biraz da ırkçı olarak düşünelim dediğimizde bile dolandırılanların Türk olmasıyla yaklaşımın uzak durulması gerekli bir hal aldığı açıktır. Bu konuya hiç girmeyeceğim.)

    İnsan gerçekten kendisi madur olmayınca, suçunun cazasını çekenlere acıyor mu?
    Suçlunun halinin bir misal teşkil edecek olmasını, suçlu elinden acı çekenlerin biraz olsun rahatlayacak olmalarını ilk anda düşünemeyip, "yazık" diyerek, "zavallı" suçluya acıyorlar mı?
    Merhamet, bu gibi bir durumda adalet duygusunu gölgeler hale geliyor mu?
    Maalesef bu durum az veya çok oluyor.
    Demek ki her şey de olduğu gibi, adalet ve merhamet arasında da bir denge kurmak gerekiyor.
    Tamam, suçluya adalet sistemleri bünyesinde " hadi bakalım, şimdilik git; ama bir daha olmasın." diyecek halimiz yok. Fakat ayarsız merhamet toplumda bir maraz doğurup, ihbar mekanizmasını kilitlerse ve "Suç sosyal düzenin adaletsizliğine karşı bir başkaldırıdır." diyen Raskolnikovlar ayarsız adalet duygusuyla hareket ederse...
    Biraz abarttığım düşünülebilir; ama çoğu hakkında gayet aklı başında diyebileceğim insanların en başta yazdığım tarzda yaklaşımları beni şaşırtmadı ve endişelendirmedi değil.

    "Bırakın adamın hapse girdiğine üzülmeyi de, adamın hapse girene kadar hayatını zindana çevirdiklerine üzülün!" diyorum son olarak.

    (notdra 11.04.2010 20:26 ~ 12.05.2010 00:11)
  25. eski bir spor kulübünün adı. sanırım uzun zamandır faaliyette değil.
    (notdra 23.05.2011 22:48)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.