kaderimdir,hayatımda kişilere olan bağımlılığını çoktan aşmıştır.
peygamber efendimizin ismi olduğu için sevmiyorum diyemediğim ama hakikaten söylendikçe insanın içini ısıtan , sevmemeye imkan bırakmayan bir isimdir.
kuran-i kerim'de sâd suresinin 47. ayetinde geçer.
*"ve innehüm indena le minelmustafeynel ahyar." "ve gerçekten onlar, bizim katımız'da seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır."
cumhuriyet'in 85. yılı olacak 29 ekim 2008'te gösterime girecek, mustafa kemal atatürk'ün askeri ve siyasal yönlerinden soyut olarak çocukluğu, iç dünyası ve hayata bakışını anlatmayı ele alan, konusunu can dündar'ın hazırladığı film.
Filmden çıktığım andan bu ana kadar içimdeki acıyı atamadım. Belgeselde gösterildiği kadar üzgün bir şekilde ölümü mü bekledi Atamız? Manevi kızı Ülkü Adatepe de 'Neden böyle üzgün gösterilmiş oysa çok neşeli biriydi, keşke benimle irtibata geçilseydi' demiş. Evet keşke geçilseymiş çünkü filmden çıkıp yolda yürürken hep kafamın bir köşesinde 'Atamız bu kadar üzgün ve bu kadar yalnız mı öldü.. Keşke bilmeseydim..' cümleleri gezindi.
Şu gerçek de var ki her ne kadar Can Dündar'ın yinelediği kadar yoğun olmasa da Mustafa'yı tanıdık. Azıcık ışık olmadan uyuyamayan insanı gördük, özdeşleştik..
Ama yüzeysel geçilen çok fazla kısım var. Özellikle cenaze törenine bir kaç dakika bile ayrılmaması, atanın uğurlanışının gösterilmemesi olacak iş değil. Emek harcandığı belli, ama belki de tek artısı Atatürk'ün şu ana kadar görmediğimiz bilmediğimiz kişisel notlarını görme ve duyma fırsatını sağlamasıydı.
Şu anda gerçekten üzgün ve şaşkınım. Sonuçta bu film iyi mi kötü mi desem bilmiyorum. Tek bildiğim o belgeler her neyse ve nerden çıktıysa veya bu bilgiler nerden duyulduysa inanmıyorum ve atamın mutlu öldüğünü düşünmek istiyorum.
En kısa özet sanırım o en hüzünlü cümlesi olacak Atatürk'ün : Beni hatırlayınız..
henüz izlemedim. farklı bir yorum yapacağım bu sebeple. bir kere müziği şahane. goran bregoviç, başka bir söze gerek yok. ben film için özel yaptığını düşünmüştüm müzikleri. ama sanırım düzenleme yapmış sadece. zira ana temada çalan müzik 1999 yılında yayınlanan kayah&bregovic albümünde "Bylam Roza" ismi ile yer almaktaydı.
bunun yanında inatla "film" deniliyor mustafa belgeseli için. hayır değil, bu bir belgesel. ülkesi için çok değerli olan birisi elbette doksan dakikada anlatılamaz. elbette herkesi tatmin edemez. ama bir uğraş verildiyse bir daha izleyip ondan sonra karar vermek lazım. ben müziklerine doyamadım. umarım soundtrack albümü çıkar.
ben de henüz izlemedim ama merakım hayli arttı. çünkü bütün belgeseli filmli profosyonel kamera yerine bir sony hdr fx1 ve letus adaptör ile çekmişler. ve muhtemelen 7 bin dolarlık 3ccd dijital kamera ve 35 mm adaptör ile sağlam bir görüntü yönetmeni ile güzel sonuçlar yakalamak işten bile değil. yer yer sony ex1 le çekim yapıldığı da söylentiler arasında.
güzell.. artık sinema sektörü iyice dijital çekime kaydı, adaptörlerin tatlılığını sonunda herkes anladı sanırım.
bence bu belgesel filmin en büyük sorunu bazı ayrıntılar üzerinde gereksiz durmasıdır. sorun kesinlikle atatürk'ün sigara ya da alkol içtiğine değinilmesi değildir. bundan rahatsız olanlara hatırlatmak gerekir ki bu bir pedagoji filmi değil, çocuklar için yapılmadı, sırf çocuklara kötü örnek olmasın diye atatürk'ün çok sevdiği sigara ve rakısını bir yana atmak büyük bağnazlık bu yüzyılda. hatta atatürk'ün masada rakı içerken birden gözlerinin dolduğunu anlatan sahnede içim o kadar burkuldu ki, hani yanımda olsa sarılıp üzülmemesini, boş vermesini söyleyecektim. çoğu kişinin de bu film sayesinde atatürk ile arasında duygusal bir bağ oluşabileceğine inanıyorum. bir şey daha var, çoğu insan bile sıkıntılı, stresli zamanlarında sigaraya, içkiye sarılmıyor mu? bu kadar savaşlar, isyanlar yaşamış, dile kolay, bir devlet kurmuş bir insana sigara ve rakıyı çok görmek hangi vicadana sığar?
evet üzüldüm filmde, ama filme değil, 1929'daki Anadolu gezisinde ömrünü adadığı ülkesinin hâlâ yoksul oluşuna, hâlâ o muasır medeni seviyeyi yakalayamayışına kahrolmasına üzüldüm. elinden bir şey gelmediği için kendisini için için yemesine üzüldüm. pişmanlıklarına üzüldüm. unutulma korkusuna üzüldüm. ama bunlardan hangisi onun oluşturduğu büyük eseri yok sayabilir?
dediğim gibi filmin kusuru bazı gereksiz ayrıntılardı. mesela "medeni bilgiler" isimli kitaptan sadece islamiyet ile ilgili bir paragraf alıntılanmış. insan ister istemez "ne gereği vardı?" diyor. atatürk dindar bir insan değildi, bunu herkes biliyor. din hakkında birbirini tutmayan çok sayıda sözleri de var. ama bir din düşmanı olduğunu objektif olan hiç kimse iddia edemez. eden bazı radikaller var ve o bölüm onlara çanak tutmuş.
kardeşinin cesedini kurtların yeme hikayesi de bana çok zorlama bir metafor geldi. bir de şu sığır sürüsü meselesi var, o da pek inandırıcı değildi, atatürk'ün burnunun dibine gelmiş bir ordudan o zamana dek habersiz olması çok mantıksız. işte kusurlar da bunlar bence. ama genel değerlendirmede artıları ağır basıyor.
Üzerinde yeterince emek harcanamamış yada can dündarın harcayacak kapasitesinin olmadıgının ortaya çıktığının göstergesi olan filmdir..Mustafafayı çekmek Atatürk'ü çok duygusal,eğlenceye çok düşkün,
rakı sofralarında yılları emekli hayatı yaşayarak geçmiş bi insan olarak göstermek ve hatta yurt dışına
böyle lanse etmek bence hem ayıp hemde büyük bir haksızlıktır..Madem Mustafayı çekmek istiyorsun,yani
asker üniformasının altındaki bilinmeyen yönleri göstermek istiyorsun,sadece bu eksende çekilmiş bir film
yapsaydın o zaman..
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.