olmuş olan, o an içerisinde olmakta olan, yakın zamanda olacak birşeyden yada herhangi birşey yokken normal bir günde normak bir zamanda insanın içine üşüşebilen insanı karamsarlığa iten, kaçmaya zorluyan, kimi zamanlarda bilincini kaybetmesine, bayılmasına hatta ve hatta ölmesine*sebebiyet verebilen çok yoğun veya çok sığ olabilen korkma duygusunun eylemi...
fiziki bütünlüğüne bir zarar gelmesi ihtimali arttığında vücudun gösterdiği * tepki.kişiyi tehlikeden uzaklaşmaya yönelik her türlü harekette şiddetlice destekliyor.belki de insan nefsinin ne menem arsız bişey olduğunu gösteriyodur.faydalanmak lazım aslında ama ne bileyim nasıl.
küçükken de hep kendini cesurmuş gibi gösteren insanları cesur sanıp korktukları zaman korkularından korkmayıp üzerlerine gittiklerini sanıyodum şimdi anladığım ise onlar korkularından korkmuyor değiller aksine belki de çok korkuyolar ama üstesinden gelmek için üzerine üzerine gitmek gerektiğini kavradıkları için korkuyu farkedince daha da korkmak için üzerine gidiyolar.
şşt... tamam canım. korkma. ben yanındayım.. hadi uyu artık.
en bastırılmış duygularımızın dibinde, zırhımızın ek yerlerinde, duvarımızdaki çatlakların arasında bulunan zayıf noktalarımızın bütünü. bütün bir insanlığı bir araya getirebilen onlarca duygudan biri - zaten duygularımız olmadan neyiz ki.
minicik halimizle yalnız kalmaktan veya karanlıktan korktuğumuzda bize sarılan ellerin böbreküstü bezlerimizi uyarması sonucu duymaya başladığımız güven hissine ek olarak söylenen birkaç avutucu söz nasıl da kendimize getirir bizi... büyürüz ve bizimle beraber korkularımız da büyür, öylesine büyürler ki bazen onlarla savaşıp onları yenmeyi başarabiliriz, halbuki hep küçük kalsalar önemsemeyiz ve bırakırız kendi hallerine. başımıza gelmedikçe ortaya çıkmazlar; hep aydınlıkta yaşayan nerden bilsin karanlık korkusunu, dahası karanlık denilen şeyin ne menem bir şey olduğunu?
bize cesaret verenlerle aşarız korku denilen hendekleri. sırtımızda bir el, bir dudakta br gülücük, pırıl pırıl bir bakış-güven uyandıracak türden, bir mavi gök, bir dostça fısıltı, bir cesur gürleme, bir kocaman yandaş, sağlam bir dayanak, ve bizi ileri itekleyen, etrafımıza bir kalkan kurduktan sonra kalkana gerek olmadığını da anlatmayı bilen yakınlarımız bizi kurtarır. kurtarmak. tabi ya...
en basit korkularından kaçamayan zavallı bir birey olarak başladığımız hayatın son demlerinde ölüm korkusuyla tir tir titreyen bir ihtiyar olmayı hiçbirimiz istemeyiz elbet. ölümü hayal etmek - korkusuzca - ve onu sakin sakin - gürül gürül şöminenin dibinde, dizde battaniye ve kucakta bir kediyle birlikte- bekleyebilmek güzel olurdu. kimseye ihtiyaç duymadan. kimsenin bizi kabuslarımızdan uyandırmasını beklemeden.
look raist!.. bunnies!...
neden korkmadık ki şu hayatta? sahip olduklarımızı kaybetmekten, başarısız olmaktan, sevilmemekten, küçük düşmekten; böcekten fareden bahis dahi etmek istemiyorum, onlar apayrı bir konu. ah... korkular yersiz diyenlere bu korkuları gerçeğe dönüştüren en ufak bir olay yeterken hangimiz bu korkuların kötü olduklarını savunabilir?
aşırıya kaçmadıkça hepsi yararlı değil mi? kaybetmeyeceğimizdenn emin olsak iyi davranır mıydık sevdiklerimize bu kadar? başarısız olma riski bulunmasaydı çalışır mıydık? iyi şeyler yapmamızın, doğru insan olmaya çalışıp hareketlerimize dikkat etmemiz, düzgün şeyler yiyip sağlığımıza dikkat etmemiz, kazadan korkup trafikte arabayı doğru kullanmak için çabalamamız..... hepsi korkuların neticesi değil mi?
br şeylerin bizi dürtüklemesi gerekir hep. korku olur bu, risk olur, kötü anılar olur... dolayısıyla, tecrübe olur.
insan fıtratı korktuğunu sevmeye değil sevdiğinden korkmaya meyillidir... Buradaki "korkmak", bildiğimiz "korkmak"tan farklı olup "sevdiğini memnun edememe endişesi" olarak ifade edilebilir. Bu cümleden olarak, insan en çok Allah'tan korkmalıdır, diyebiliriz; çünkü, en çok sevilecek* kişi Allah olduğu içindir ki en çok korkulması gereken kişi de Allah'tır*. Yani, Allah korkusu, Allah sevgisinden kaynaklanır. Biz, Allah'ı sevdiğimiz için O'ndan korkarız. Rahmeti gazabına sebkat ettiği* için gazabından rahmetine sığınırız.
Allah korkusu, hayatı daha meşru yaşamaya yönlendiren önemli bir saiktir*. Meşhur ve hakikatli bir söz vardır, "Kork, Allah'tan korkmayandan!" diye; Allah'tan korkmayan insan her türlü fenalığı yapabilir...
havf u reca bahsinde de temas etmeye çalıştığımız gibi, hayatımız boyunca 'ümit'* ile 'korku'* arasında bir denge kurmaya çalışmalıyız. Dünyaya ait işlerle ilgili 'ümit' buudlu, ukbaya ait işlerle ilgili ise 'korku' buudlu yaşamak gerekmektedir*.
Ayrıca, ümitsizlik* bir "bataklık", korkusuzluk* ise laubaliliktir. Bundan dolayı, her iki halden* de uzak durmaya çalışmalıyız.
Kabul etmek isteyenlere*, Allah'tan sadece çok korkmayı değil, O'nun korkusundan tir tir titremeyi temenni ediyorum...*
Herifin birisi sürekli karısı ile yatağa girerken seni korkutuyum mu? diye soruyormuş, kadın da cinsel bir aktivite zannedip yorgunum filan diye geçiştiriyormuş. Adam birgün yine sorunca kadın o an cilvelenmiş ve merakla tamam demiş. Adamda elini yüzüne kapatıp aniden açarak PEH demiş. Gerisini siz düşünün.
en çok da, aklın sınırlarını aşan şeylere karşı duyulan; emin olmama, tedirginlik hissetme halidir. kontrolün kaybedildiği ya da hiç olmadığı durumlarda baş gösterir.
girilen tanımlar harici belirtmek isterim ki, erkek işi değildir * korku, hatayı getirir. sadakati bozar. çok nalet bi şeydir. şeytan işi desem yeridir yani.
ama korkunun işe yaradığı bazı noktalar vardır. bunu da "bazen korkulmak, sevilmekten daha iyidir." cümlesiyle özetliyorum.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.