kahve

  >>

  1. içerdiği kafein sayesinde kişiyi zinde tutan mükemmel lezzet, yoğun kullanılması durumunda*bağımlılık yapar
    (repro 30.03.2006 10:10)
  2. dünyanın en güzel içeceklerinden biri olmasının yanı sıra oldukça hoş ve sade bir vampircik sözlük theme i.
    (therion 10.04.2006 23:44)
  3. yasemin gibi kokan beyaz renkli çiçeği, kiraza benzeyen kırmızı meyvesi ile kahve bitkisi 10. yüzyılda habeşistan'da keşfedildi. o dönemde, meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. kahve bitkisinin ünü yayılınca yüzyıllar boyu sürecek yolculuğu da başladı. kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi. padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. saraydan konaklara ardından evlere giren kahve, istanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi.

    (mcleod 10.04.2006 23:51)
  4. istatistiklere göre, içtiğimiz granül kahvelerin nerdeyse hepsi % 100 gerçek kahve değil, zira tüm dünyada üretilen kahve sadece amerika' nın kahve ihtiyacına yetecek kadar.
    (rsvyl 19.04.2006 00:06)
  5. 1 fincanı uykuyu getirir, 1 fincandan sonrası ise uyku açar.
    (pinkfloydhasselbaink 19.04.2006 03:42)
  6. eskilerin tabiri ile bir fincanının bile kırk yıl hatırı olan, günümüzde çok fazla alternatifi ile her damak zevkine hitap eden, aroması ve tadı ile vazgeçilmez olsa da, içerdiği kafein'den dolayı azı karar çoğu zarar bir içecek.
    (musician 19.04.2006 13:24)
  7. yemekten sonra sigara ile birlikte içildiğinde insanda meditasyon etkisi yapan mucizevi içecek.
    (hatasiz cool 13.05.2006 11:52)
  8. kahve, bir ağacın meyvesinin çekirdeğidir. aile rubiaceae, cinsi ise coffea'dır. çok sayıda coffea türü varsa da, ekonomik anlamda iki tanesi
    önemlidir:coffea arabica (arabica) ve coffea canephora (robusta). kahve ağacı arabistan yarımadası kökenlidir. ağacın normal boyu 8-10 metreyi bulabilirse de, üretim teknikleri nedeni ile genellikle 2-3 metreye kadar büyümesine izin verilir. yaprakları sürekli yeşildir. yetişmesi için tropikal bölge, volkanik zemin,orta derece nem gibi özellikler gerekir. don'a karşı duyarlı bir ağaçtır. genellikle yağmurun hemen ardından ağaçlar beyaz renkli, kısa ve yoğun kokulu çiçeklerini açarlar. bu çiçeklerin ömrü sadece birkaçgündür. coffea arabica otogam iken, coffea canephora için polinasyon gerekir. fertilize olan çiçekten kahve yemişi gelişir. bu yemiş 1,5 cm. büyüklüğünde, yuvarlak ve başlangıçta yeşil renklidir. olgunlaştıkça rengi kırmızı'ya dönüşür ve esas kullanılan kırmızı renkli yemişlerdir. kalın bir kabuğa sahip bu yemişin içinde çekirdek vardır. kahvenin elde edildiği kısım bu çekirdektir. çekirdeğin üzerini parşomen adı verilen beyazımsı bir zar kaplar ve bunun altında da ikinci bir gümüş zar adı da verilen bir tabaka vardır. bu tabakaların içerisinde ise, kahve çekirdeği yer alır. hemen her zaman bir yemiş, iki çekirdek taşır. çekirdekler yeşil renklidir. kahve bu çekirdeklerden elde edilir geri kalan ise atılır. yemişlerin rengi kırmızı olunca olgunlaşmış demektir ve bozulmadan toplanmalıdır. bu toplama işlemi çeşitli yöntemlerle yapılırsa da, en iyi ama en zahmetli yöntem elle toplamadır.

    arabica, dünyada en yaygın kahve ağacıdır. arabica, yetişmesi daha zor, parazitlere ve ısıya daha dayanıksızdır. ancak elde edilen ürün daha kaliteli olduğu için yaygın olarak yetiştirilmektedir. robusta daha nemli, sıcak bölgelerde de yetiştirilebilir ancak ürünü daha kalitesizdir. "gold" adı altında satılan kahveler genellikle arabica'dan yapılır. genellikle alışkın olmayan bir göz, bu iki kahve ağacının çekirdeklerini birbirinden ayırd edemez. aralarındaki en önemli fark ise arabica çekirdekleri %1-2, robusta çekirdekleri ise % 2-5 kafein içerirler. ayrıca robusta daha asidik olup, sindirimi daha zordur. içimleri açısından ise, arabica daha hafif ve aromatik iken, robusta daha acımsı ve daha az lezzetlidir.bu ağaçların yetişmeleri için en ideal bölgeler, tropik bölgelerdir. brezilya, guatemala ve kenya bu açıdan en ideal ülkelerdir.

    kahvenin içerdiği en önemli kimyasal madde belki de onun zararlı kabul edilmesini de sağlayan kafeindir.şimdi kısaca kahveeki kafein miktarlarını
    inceleyelim.

    kaynatılarak pişmiş kahve - 202 mg
    decaf - 7.5 mg
    instant (nescafe-maxwell house vb..) - 142 mg
    starbucks coffee grande - 412 mg

    her besinde olduğu gibi kahvede de dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da içerdiği kalori miktarıdır.şimdi de kahve çeşitlerinin içerdikleri kalori
    miktarlarını görelim.

    kahve tipi kalori

    cafe au lait 60

    cafe con latte, orta boy, az yağlı süt 110

    cafe con latte, orta boy, normal yağlı süt 180

    cafe con latte, büyük, az yağlı süt 130

    cafe con latte, büyük, normal yağlı süt 220

    cappuccino, orta, az yağlı süt 60

    cappuccino, orta, normal yağlı süt 110

    cappuccino, büyük, az yağlı süt 80

    cappuccino, büyük, normal yağlı süt 140

    expresso 0

    buzlu kahve/ normal yağlı süt 40

    mocha kahve, orta, normal yağlı süt 290

    not:bir yerden copy/paste değil okul için kendi hazırladığım ödevdir.
    (conrad bundy 10.08.2006 22:42)
  9. diyarın en güzel temalarından biriymiş.. defter teması bozulunca yeni farkettim *

    iyi de oldu..
    (sanches 02.10.2006 20:01)
  10. sihirli bir icecektir. olmazsa olmazdir, muhabbettir, yarendir. bol kafeinli cinsleri mudrirdir *.
    (benbudejavuyudahaoncegordum 02.10.2006 21:19)
  11. 'Ä°ngiliz ve amerikan Ãœniversitelerinin ortaklaşa yaptığı bir araştırma, günde 3 fincan kahve içen erkeklerin sperm kalitesinin düşerek baba olma şanslarının azaldığını gösteriyor. araştırma kısırlık sorunu bulunmayan 22-80 yaş arasındaki erkeklerin kahve içme alışkanlıkları incelenerek yapıldı. dr. andrew wyrobek "günde 3 fincan kahve embriyoların yeniden düzenlenmesine yarayan kromozomlara ciddi anlamda zarar veriyor. bu da embriyoların ölmesine yol açarak kısırlığı ortaya çıkarıyor" dedi'
    anlaşıldığı üzre günde 3 fincan kahve içen erkeklerde kısırlık riski artıyormuş. *
    (mavilale 10.11.2006 12:41)
  12. osmanlı' ya ilk girdiği yıllarda halkın ekmeklerine sürerek tükettiği * akabinde osmanlıda kahvehane kültürünün yerleşmesiyle halkın pişirmeyi öğrendiği, zindelik veren içecektir.
    (bkz: türk kahvesi)
    (bkz: kahve falı)
    (aquatic 10.11.2006 15:55)
  13. genellikle sınav zamanı iki çalışma arası kaynatmak amacıyla içilen, misafirlikte, kız istemeye gidildiğinde gelinin ikram ettiği, bazende sırf fal bakmak için zoraki içilen içtikçe gelecek için heyecanlanılan hatırı sayılır vazgeçilmez bir okadarda zararlı sohbet içeceğidir. içmeden önce ağız ilk önce suyla çalkalanırki tadı iyice alınsın.
    bunu dışında kahve parfümerilerde de ikram edilir, ikramn edilir derken koklatılır, amaç parfüm deneyen insanlar için burunda oluşan hissizliği gidermektir.
    (saturniapyrii 10.11.2006 19:48)
  14. mükemmel bir içecek olup insanın yorgunluk anında bir fincan içmesi rahatlatıcı bir etki yapar. özellikle uyku açma konusunda önemli bir faktördür.
    (cigliks 10.11.2006 20:12)
  15. dünyanın ilk defa osmanlılar sayesinde tanıştığı içecek türüdür. vİyana kuşatmasını kaldıran osmanlılar arkalarında bazı erzakları bırakmışlardır ve kaldırılan kuşatmanın ardından araştırmaya çıkan avusturya askerleri, ilk defa kahve ile orada tanışmışlardır. böylece avrupa'ya kahve girmiştir.
    kahve şu anda dünya genelinde günde 1.5 milyar bardak gibi uçuk bir rakamda içilen önemli bir içecektir. ne yazık ki bir çok şeyde olduğu gibi kahve konusunda da pek varlık gösteremiyoruz. geçmiş olsun gerçi bu saatten sonra da bir şey olmaz.
    (agacsakal 15.03.2007 12:03)
  16. hatırımda kaldığı kadarıyla (baskan kültür hazinesi) adlı ansiklopedinin ' hayvanlar ve bitkiler' adlı cildinde kahvenin yemenli bir derviş tarafından tesadüfen bulunduğu yazılır ki: derviş gündüz otlattığı keçilerin, geceboyunca uyumadığını farkedince gündüz hangi araziye uğramışsa ertesi gün o arazide yaptığı araştırmada meyveli bir bitkiye rastlar. bu; gece namazına kalkmakta zorlanan dervişler için bulunmaz nimettir artık. yüzlerce yıllık yetiştirme, toplama,kavurma, öğütme ve pişirme teknik gelişimlerinden günümüze birçok çeşidiyle ulaşan ki: tercihim mırradır, kahvenin kırkyıl hatırı olması basit birşey olmasa gerek.
    (mantis 15.03.2007 12:28)
  17. insanların yorgun anlarında vücuttaki yorgunluğu giderici ve zinde tutmayı başarabilen içecektir. türk kahvesi olarak bilinen türü genelde misafir geldiğinde veya yemekten sonra alınır. kahve yapmayı herkes beceremez ayrı bir tekniği vardır. bol köpüklü olanı makbuldür.
    (cameraman 15.03.2007 12:55)
  18. bildiğin büyü, aşk büyüsü...
    (desem de inanma 24.03.2007 18:41)
  19. içerdiği kafein ile bayanlarda selülit oluşumunu tetikleyen bir içecektir.spor esnasında kas ağrıları olan kişilerin bir fincan kahve içmesi tavsiye edilir.
    (spinninaround 25.03.2007 03:10)
  20. 40 yıllık hatırı olan bir içecek
    (gehenna187 06.04.2007 20:21)
  21. bir kahve İçelim mi birlikte?

    -esra!

    -ana!

    -efendim?

    -yok yani, merhaba.

    -senin yerin neresi, ben kaç kere baktım, göremedim seni...

    -baktın, göremedin. (İç ses: bileydim, göstermek için herşeyi yapardım ama senin deniz yeşili bakışlarına takılma ihtimalim olduğu bir kez bile aklıma gelmemişti. demek baktın...ne güzel...ben daha ayak altında bir yerde oturmak istemiştim zaten ama, fikirlerim çevre kirliliği yapabilir diye, beni bir odaya kapattılar.) bir alt kattaki, cam oda var ya, orda oturuyorum ben. fanus yani...( İç ses: beyaz böyle camları, dışardan geçenin silüeti belli oluyor. hayret, senin o heybetli ve bir o kadar seksi görüntünü nasıl olmuş da kaçırmışım ben. ) demek bana baktın...ne güzel...

    -evet, nasıl alıştın mı buraya? hiç sesin çıkmadığına göre çok iş yüklemişler sana.

    -alışıyorum yavaş yavaş. İş, evet, var biraz, hallediyorum işte...( İç ses: ne işi ya...kaç gündür şirkette gezmediğim kat kalmadı seni bulacağım diye...İşmiş...seni ilk gördüğüm toplantı odasında, elim kolum birbirine girmişti. Öyle umarsız ve kendine güvenliydin ki, kendimi küçücük ve fark edilmez hissetmiştim. en son masanın kenarına oturduğumu ve çaktırmadan sana bakmaya uğraştığımı hatırlıyorum; sonrasında geçen 1 -2 hafta bu koca şirketin hangi deliğinde olduğunu merak ederek geçirdim ben. ne işi!) sahi, senin masan nerede?

    -komik ama tam senin üst katında ve senin odanın tam üzerinde benim masam. stüdyodayım ben.

    -stüdyooo, hımmm, ne güzel...( İç ses: neden sürekli güzel deyip duruyorum ben! güzel adam ya! demek üstümde oturuyorsun, kısmet işte, akacak kan damarda durmaz tabii...allah yazmış seni bana da, daha sen farkında değilsin. Üzerimde öyle mi...)

    -Öğlenleri ne yapıyorsun? arkadaş edinebildin mi, bizimkiler biraz yabanidir.

    -yabani...yok yok değiller, pek çıkamıyorum ben yemeğe, işler falan. daha sosyalleşemedim ben, dosyaları bitirip, konuya hakim olmak gerekiyor da...ama istersen bir ara uğra benim odaya, kahve içelim, ne dersin? ( İç ses: bir arkadaşım, kenan, kahvenin sevişmenin yerini yapmak için kullanılan bir içecek olduğunu söylemişti. eskiden “sessiz bir yere gidelim mi?” lafı tehlikeliydi şimdi, “kahve içelim mi?” bunun yerini aldı. eh, biz de güzel güzel içeriz işte kahvemizi...uzun uzun, kokusuna doya doya, damağımızda her zerresinin tadına vararak. ben koyusunu severim kahvenin, şöyle hafif acımsı olmalı, damağımı yakacak kadar sıcak olmalı, boğazımdan aşağıya inerken, midemde sıcaklığını hissetmeliyim. titremeliyim ilk yudumu aldığımda, ellerim uyuşmalı biraz, gözlerimi kapatmalıyım, içime çekerken kokusunu. ellerimde porselinin kayganlığını, sertliğini ve pürüzsüzlüğünü hissederek, yavaş yavaş içerim...kahveyi...)

    -olur, hatta süper olur.

    -tamam, peki, görüşürüz o zaman...

    -görüşürüz.

    kadının iç sesi: “ Öncelikle durum saptaması yapalım, adam bana bakmış şirketin içinde, aramış taramış, demek ki öndeyim. demek ki adam beni beğenmiş. ben...ben, onu ilk gördüğümde dibim düşmüştü zaten. Öyle yeşil yeşil gözler falan. vücut desen, allah muhafaza...ok, yarın mail atar davet ederim odaya, yoksa yemeğe mi çıksak öğlen? ben kahve diyeyim, isterse o yemek der, atlamayayım hemen.”

    bir sonra ki gün....


    -esra?

    -amanın!

    -korkuttum mu?

    -( İç ses: hayır, sadece ben salağım! ) yok yok, dalmışım. normalde böyle köy zılgıtlı tepkilerim yoktur. ama insan işte dalınca sonra birden karşısında seni görünce, yani sen korkunç birisi olduğun için değil de, birden yani...neyse ya, ne vardı? yani, öyle demek istemedim, hayırdır, nasılsın?

    -İyiyim sağol. Öğlen müsaitsen yemek yiyelim diyecektim.

    -( İç ses: İşte o diyen yerlerinle ilgili benim çok feci fikirlerim var...) tabii müsaitim, yiyelim.

    -ok, o zaman 12’de kapıdan alırım seni.

    -olur.

    kadının iç sesi: “ saat 12.00’de... tanrım, saat 11.30. hemen makyaj yapmalı, kenan’ı aramalıyım. ona anlatmalıyım. Önce makyaj. yok kenan. tamam kenan’la konuşurken, makyaj.

    -alo??? kenan bey lütfen, ışık hızıyla.

    -nerden arıyorsunuz?

    -nasıl? kardeşim bağlayın siz kenan bey’i ben arkadaşıyım.

    -hayır, bi yerden demiştiniz ışıklı falan.

    -jan janlı, yarabbim!yani, çabuk bağlar mısınız demek istemiştim ama keşke demez olaydım. kafadan 5 dakikayı kaybettim bile sizinle. hayatımın en önemli randevusuna yetişmek ve akıl almak için sadece 25 dakikam kaldı. hanımefendi bağlasanıza kenan’ı!

    -ayyyy peki!

    -alo?

    -kenan?

    -esra? hayırdır, niye fırçaladın arzu’yu?

    -arzu ile yaptığımız gereksiz evren teorisi sohbetini sonra anlatırım. Çünkü arzu ışık hızını bir mekan sanıyor ve ben ona ışık hızının düşünceden hızlı, eylemden fena halde akışgan bir süreç olduğunu anlatacak halde değildim. kaldı ki madem hızlı, ondan hızlı varmak için acelem var! bana bak, ben yemeğe gidiyorum “onunla”.

    -onunla?!

    -evet...makyaj yapıyorum şu an, saat 12.00’de alacak beni kapıdan. napiim?

    -birşey yapma, olmaz o iş. o kadar taş bir herif ya evlidir ya da bizdendir.

    -bak güzel kardeşim, diosun böyle şeyler, sayende 30’uma geldim hala tık yok hayatımda. Çek şu zınzınlarını üzerimden, de ki güzel geçecek, şahane olacak, sonrasında kahve bile içmeye gidersiniz de.

    -peki, işallah uzun uzun içersiniz anam kahveyi.

    -ay, seni arayan da kabahat zaten. valla midem ağrıyor oğlum. liseden beri ilk kez. kenan be; ben aşık filan olmayayım şimdi zamansız. bahar da geçti, yaz bitiyor...

    -zamanı mı var bu meretin? saçmalama, beğendin adamı o kadar, hormonal seninkisi, iki antibiotiğe bakar.

    -yerim senin tıp kökenli yorumlarını. ben çıkıyorum bak, dua falan et.

    -hıı hıı!

    -Öyle deme bana...dua et! kahve içsin arkadaşım de!

    -dedim yavrum hadi git, ararsın dönünce beni.
    -byeeeee.


    Öğle yemeği, bir yerler...masada 2 tabak makarna, en diyetinden 2 bardak cola, ama tabaklardan bir tanesi hiç ellenmemiş durumda.

    -eeee anlat bakalım küçük hanım, nerden geldin sen buralara?

    -İşte, çalıştığım yerde biraz daralmaya başlamıştım, tesadüf sizin şirket arayınca, yani artık benim de şirketim olan, geldim ben de...Şimdi alışmaya çalışıyorum. sonuçta burası daha büyük bir yer, müşteriler falan...ben de kendimi geliştirmeye çalışyorum. aaaa yüzüğün ne güzel, şovalye şeysi gibi. yani yüzüğü...

    -eşim aldı doğum günümde.

    -eşin...ne hoş...eşin demek...

    -bakmak ister misin, çıkarayım mı?

    -yok yok, dursun orda...güzel dedim ya, yeter, bakmama gerek yok. eşin demek...bana bir dakka izin verir misin, bi telefon edip gelicem...bu arada sen bitirdinse makarnanı hesabı isteyelim mi?

    -eee sen elini sürmedin ki yemeğine, daha yarım saat olmadı geleli?!

    -yok yok, ben zaten öğlen yemek yemeği sevmem. yiyenlere de gıcığımdır. Öylesine geldim, hani sana eşlik edeyim diye. ( İç ses: etmez olaydım.) neyse dur sen bi dakka, geliyorum ben.

    kadın mekandan sokağa doğru çıkar.

    -alo kenan! allah belanı versin senin.
    -ne oldu be!
    -herif evli!
    -hahahahahha!
    -kenan! allah belanı versin! kıracam o antenlerini senin!

    kadın telefonu kapatır. ve masaya geçer, yüzünde çarpık bir gülümsemeyle.

    -demek evlisin...ne kadar zamandır?

    -valla bu ikinci evliliğim, bir de oğlum var ilk eşimden. yeni evlendim aslında 1.5 sene önce. aslında 5 senedir birlikteyiz ama kavga dövüş derken, bi de evlenelim bakalım belki toparlarız dedik, evlendik. oğlum da seviyor zaten eşimi, en önemli şey oğlumun mutluluğu.

    -evet...oğlun var bi de...eşin demek...devam et sen...dinliyorum ben seni...( İç ses: ben içimden küfrederim sana dert değil. 1.5 sene önce. yani ben buradan ilk teklifimi alıp, kabul etmediğim dönem...evet, tebrik ederim, zaten ne zaman doğru kararlar verdim ki ben bu kariyer mevzusunda?! bir taşla iki kuş vurmuş olacaktım. hem de ikinci evliliği, eh beni de üçüncü olarak belirledi herhalde...yeşil gözlü canavar.)

    adam hayatını anlatmaya devam etmektedir, kadın aniden;

    -ya bi dakka, lafını kesicem de...sen niye çağırdın ki beni yemeğe? eşim aldı diosun yüzüğü, oğlan diosun, ne iş? ( İç ses: Çirkefleşme hemen ya! bi sus ya! )

    -nasıl yani? ajansa yeni geldin, çok şirin bir kıza benziyordun, gözlerin uzak uzak bakıyordu, derin derin, sohbet ederiz diye düşündüm. ben 10 senedir burda çalışıyorum ama pek kimseyle konuşmam, seni yakın buldum.

    -( İç ses: ne güzel...sen beni yanlış mesafede yakın buldun...allah’ım neydi günahım. bir kulunu çok sevdim, o beni yakın buluyor kendine, kalbimi onun gözüne sokacaktım ve fakat sokan sokmuş çoktan...sempatik ol, sempatik azıcık kızım, hemen saldırma adama, rezil olacaksın!) ne güzel...yani, sağol valla ben de şöyle kendime yakın bulacağım birileri olsa diye gezinirken, sana şeettim. allah zaten böyle işin ilk dönemlerinde insana kendine yakın bulacağı birilerini nasip etsin, değil mi? yoksa ne yapardık yalnız yalnız...İnsan, sosyal bir varlık değil mi, öyle bi odada, tek başına yaşayamaz, delirir. demek evlisin...ne güzel...kalkalım mı? benim fanusta, yani odada yapacaklarım vardı da, geç kalmayalım.

    -bak bunu saymıyorum, daha uzun oturmalı bir gün ayarlayalım. sen de anlatırsın ne var, ne yok hayatında.

    -ben de mi? valla kenan var işte.

    -sevgilin mi?

    -valla bu gidişle ona kalacağım herhalde...ay, şey, en yakın arkadaşım aslında. herkes sevgili olduğumuzu sanıyor ama değiliz. İşte...yok yani sevgilim falan.

    -birgün al kenan’ı da gelin bize yemeğe, eşimle de tanışırsınız.

    -eşinle...( İç ses: seni tekeline alıp, her gece sadece kendisiyle yatman için sana devlet tastikli bir kağıt imzalatmış ve tüm türk kadınlarını sırtından vurmuş olan kadınla...hıı, tabii, tanışırız. salak! ) Çok memnun olurum...ben bir tatile gideceğim...sonra dönünce olur.

    -ne zaman çıkıyorsun, ne kadar kalacaksın?

    -muhtemelen uzun oturmalı olacak...Öyle gidip, bir daha dolaşmamam gereken sulara dönmeyeceğim bir tatil olacak. kalkalım mı artık!!!!!


    (demonia 18.05.2007 09:51)
  22. "kahve yemen'den gelir" ama türk usûlü pişirilirse ancak tadına doyulmaz. türk kahvesini de dünyaya tanıtan biz olduğumuza göre, bu geleneğimize iyi sahip çıkmalıyız.
    kahve sözünü bile cafe ile değiştirecek kadar gözümüz dönmemeli...
    (hashacip 19.05.2007 00:32)
  23. icinde insanlar icin zehir etkisi yapan kafein bulunmaktadir. ancak bu kafeinin etki edebilmesi yani oldurmesi icin bir gunde 72000 kupa granul kahve icmek gerekir. turk kahvesi hakkinda amerikan kaynakli kimya kitaplarinda bilgi verilmedigi icin onun mahiyetini bilememekle beraber tadinin dunyada hic bir kahveyle degisilmeyecek kadar muhtesem oldugunu soylemek gerek. bunun yani sira dunyanin en pahali kahvesi olan "kopi luwak" uretim asamasinda farelerden yararlandigi icin icmenizi tavsiye etmem. soyle ki fareciklere yutturulan kahve cekirdeklerini farecikler sindiremeden diski ile attiyorlar. ama atana dek farecigin bagirsaklarinda ozel bir aroma kazanan kahve pahali olmayi hak ediyor. hem fareciklerin karni doyuyor bu bahaneyle, hem de insanlar "ozel aromali" kahve icmenin keyfine variyorlar. muhtesem degil mi? bu arada farecik dedigim hayvancik aslinda bir kemirgen ama adi cok uzun oldugu icin her seferinde yazmaya usendim. paradoxurus hermaphroditus ile tanisin millet.
    (catlakzombie 19.05.2007 13:32 ~ 19.05.2007 13:34)
  24. baş ağrısına birebir; ilaç.
    (yfkn 29.07.2007 16:44)
  25. herseyden once kahve uykusuz insan dostudur nasil sikintiniz oldugunda dostunuzu ararsaniz uykunuz oldugundada sert bir kahve ararsiniz ve dogru olani yaparsiniz.ozellikle sinav gecelerinde ogrenciler icin vazgecilmez birseydir kahve masanizin ustunde uc kitabiniz varsa uc fincanda vardir suphesiz.ikisi onceden tuketilmis birisi o anda tuketilmekte.kahvenin cesitleride vardir tabii sadece uykuyu gecirmek icin icilmez , zevk icin icenler , tiryakisi olupta icmeden duramayanlarda vardir.bide tabii olayi en ust seviyeye cikartarak yanina sigara yakip veya nargilesiyle icenler vardir.
    (moulin rouge 29.07.2007 17:13)

>>



Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.