gökten zembille inen sadece aşktır
ve ölüm daha şık durur bronz bir tende
her daim sıfır kilometre bir gün var önümüzde
gir ve ortalığı karıştır.
ah diyorum, ahı bilir misin sen?
dünya dedikleri gömgök bir yatır
nereden bilmiş beni, röntgeni icat eden
otuz yil yaşadim elde var sıfır.
git ve körünü öldür, bitsin artık nazları
şoförlerin kurşunlaması gibi birtakım tabelaları
İştah kabartan ne varsa işte onları
vurmak, her insana yakışır.
dünya küçük demişlerdi, nerdesin
kuyruğunu bırakması gibi bir kentenkelenin
kim böyle orta yerde bırakır
ve yazmaz birkaç satir.
bana günahtır,
nereye gidersem orası senin yurdun
çünkü;
aklımdan çıkmıyorsun...
allah biliyor ya
benim şaşkınlığım sizinkine benzemez
hayrete düşürür beni umursamadığınız şeyler
mesela ırmağa binen balık
güneşi sırtında taşıyan dağ
ve peribacaları, avurtları çökmüş kayalar
ve sarışın semazenler, ayçiçekleri
hayrete düşürür beni.
merakım da sizinkine benzemez
şöyle seslenirim bazen:
yağmurkuşu bana bir şeyler söyle
deli ırmak ne fısıldar denize.
savaşım da benzemez savaşınıza
yalın kalem
dayanırım kelam kapılarına
ya simmurga ya morga, farketmez.
ve korkum, o da sizinkine benzemez
saflar sıklaştıkça korkarım
anlaşılmaktan korkarım, düşlerimden korkarım
üstelik kırmızı ışıkta cam silen çocukları
şoförlerden sakınmak zorundayım...
1970 taş köprü doğumlu,24 yaşında şiir yazmaya başlayan şair-yazar..bir zamanlar kalbini kırdığım hala özür dileme fırsatı bulamadığım ya da hep ertelediğim samimi insan. kitaplları.
tenekeci'yle ilgili bende duran en ilginç detay beş çocuklu olmasıdır. beş çocuk babası bir adamdan, babalık duyarlığını şiirde bırakması beklenemez, bence. bu sebeptendir ki, "ılımlı"dır, her daim. keklikçi'nin son kitabını da, açıktan eleştirmemiş, "ilki daha iyiydi" demeye getirmiştir. arslanbenzer'in keklikçi'nin şiiriyle ilgili dediği "şiir yok, mısraları var" tespiti bence oldukça yerindedir.
eren safi ' nin "ibrahim'in şiiri yok " mısraları var dediği şair. tenekeci hakkında en doğru tesbitlerden birisidir.
bununla birlikte tenekeci islami camianın "en bilinen" ve ağabey tavırlı şairidir. kırklar dergisinde yetiştirdiği adamları saysak bunu anlarsınız. bir çok genç edebiyatçı onun öğütlerini dinleyerek kalem sahibi olmuştur.
zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili
yanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi
pır pır diye ses çıkardı yürürken yüreğimden
denizleri sulardım tozmasın diye deniz
sporu çok severdim çiçeğe yem vermeyi
kuşlara binerdim ve kaçardım basından
bak buraya yazıyorum diye milyar kelimeyi
ziyan eden de bendim hem de hiç sıkılmadan.
güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş
tanrım eline sağlık dünya da güzel olmuş
keşke biraz ölmesem.
İbrahim Tenekeci nasıl bir şairdir. Ne güzel görüyor hayatı. Yunus'un "karıncaya ulu nazarım vardır" sözünde yaşayan bir adam. Uçuş denemeleri adlı günlüğünü okuyunca bunu çok iyi anlayacaksınız.
Kaçan bir gol kadar üzülmedik değil mi
Ölürken çocuklar o güzel Afrikada
İ.Tenekeci
2 satırla bile çok şey anlatabilen adam. *bir şiirinde hatırladığım kadarıyla "gözlerim terledi yolunu gözlemekten" diye mısra vardı bu nasıl güzel bir benzetmedir diyerek hayran kalmıştım.
dilenci ey insan sana küstüm çünkü sen beni
birazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi
bıraktın ve gittin endişe limanında
ama sorarım, mesela samatyada
kimin bahçesi daha büyük
ölümden.
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı bir asker miyim neyim
ekleyip duruyorum sabahları akşamlara
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.
sorma,
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.
II
kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.
* sorma,
üstü açık araba
dünya dediğin.
III
kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe, benim için dua et:
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
dr şükrü öncüoğlu’ndan üç ayda bir reçete.
sorma,
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.
IV
acıyan bir şeyim ben buradan çok uzaklarda,
ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.
sorma,
siliniyor her şey, hatta uçurtma
takılıp kalıyor göğe.
V
yakar top oynayan melekler gördüm güneşle
ve büyük çiftçiler, dağları biçen
yolundaydı her şey ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.
sorma,
kaldım altında
devirince kitabı.
VI
şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçük odadan
acımı duy, sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.
sorma
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.