hatip dicle

  1. terör örgütü propagandası yapmaktan tutuklu olduğu halde seçimlere girmiş, milletvekili seçilmiş ve de sonradan milletvekilliği düşürülmüş siyasetçidir.
    bütün bdp milletvekili adayları gibi pkk sempatizanıdır. milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından, bdp'li milletvekili arkadaşları meclise girmeme, yemin etmeme gibi konuları gündeme getirmişlerdir. bunlar bir yana bdp'liler hatip dicle'nin milletvekilliği düşürüldüğü için üzülüyorlar mı, yoksa yine sokakları ateşe vermek, masum insanları diri diri yakmak, arabalara, dükkanlara, kamu ve siyasi parti binalarına zarar vermek için, polisle çatışmak için fırsat zemini bulduklarına seviniyorlar mı şüpheliyim. çünkü şimdiden tv ekranlarında, halkın(!) sabrının taşmasından, öfke patlamasından ve zapt edilemeyecek bir tepkiden bahsetmeye başladılar.
    (notdra 22.06.2011 20:50 ~ 22.06.2011 20:51)
  2. Türkiye'de Kürtlerin haklarını savunan bir Kürt politikacısı değil de, İsrail'de Arap halkının haklarını savunan ve seçilmiş olmasına rağmen "terör örgütü üyesi veya destekçisi" olduğu için İsrail parlamentosuna sokulmayan hapisteki bir Arap milletvekili olsaydı, Tayyip Erdoğan ve şakşakçı basınının sonuna kadar savunacağı, "özgürlük savaşçısı", "direniş kahramanı" vb. ilan edeceği kişidir. Bu kişinin içinde çocuk ve kadınların da bulunduğu sivil otobüsleri havaya uçuran, arabalara, dükkanlara, kamu ve siyasi parti binalarına zarar veren, İsrail asker ve polisleriyle çatışan, ve bu eylemleri sahiplenen Hamas veya benzer bir örgütün "sempatizanı" olması da bu durumu pek değiştirmezdi.
    (herbert baum 23.06.2011 13:29 ~ 23.06.2011 13:33)
  3. bu ve benzeri meselelerde yapılan en büyük saçmalıkların başında israil-filistin sorunu ile benzerlikler kurma çabalarıdır. eğer iki durum benzeseydi zaten güneydoğuda bir kürt devleti olurdu. bu devletin de türkiye tarafından işgali son bulmalı mı tartışması yapılırdı. yok yani böyle birşey.

    milletvekili seçilebilme şartları yasalarla belirtilmiş, bu şartlar adayların başvuruları esnasında incelenmiştir. durumdan anlaşılan odur ki ysk hatip dicle'nin başvurusunu incelerken kasıtlı ya da büyük bir ihmal sonucu adaylığa engel teşkil eden mahkumiyet kararı göz ardı edilmiş. mahkemeler birbirine mi bildirmedi, birisi sümen altı yapıp kasıtlı olarak gizledi mi şu an için belli değil. yasa ortada, ceza kararı ortada iken ysk nın verdiği iptal kararı doğrudur. hukuki olmakla birlikte haklıdır da. fakat doğru mudur onu tartışmak lazım. kimseyi yaralamamış, öldürmemiş, devlete karşı şiddete başvurmamış, fakat şiddet yolunu seçenleri öven yorumlarda bulunmuş. başbakana, Atatürk'e, hakaretin suç olduğu memleketimizde bu da suç. terör örgütünü övmek ve lehinde propaganda yapmak. 80 000 kişinin oyunu alması da bu suçu işlediği gerçeğini değiştirmez. meclis toplanır bu maddeyi düzenler ve suç kapsamından çıkartırsa bilemem, sonuçta düşüncelerine katılmasam da bir grubu temsil ettiği seçimle ispatlanmış bir kişinin mecliste yer alması gerekir diye düşünüyorum.
    (baptista 23.06.2011 14:00 ~ 23.06.2011 14:22)
  4. Kimi okumuş yazmış, eli kalem tutan, muhtemelen üniversite mezunu, ve diğer konularda muhtemelen son derece mantıklı düşünen insanların bile bir Kürt devleti olmadığı için Kürtlere yapılan baskıların bir Filistin devleti olduğu için İsrail'lilerin Filistinlilere (hem karikatür "Filistin devletinde" yaşayan, hem de İsrail'de yaşayan ve İsrail devleti vatandaşı olan Araplara) yaptığı baskılarla asla karşılaştırılamayacağını düşündüğü bir ülkede hapisten çıkamaması normal olan insandır. Gerçekte bu baskılar ve bunların gerekçeleri ("terör örgütüne" yardım, yataklık, destek, sempati vb.) daima ve kelimesi kelimesine aynıdır.

    Dünyaya milliyetçi çifte standardın at gözlüğünden bakmayanlar için gayet mantıklı bir karşılaştırma olarak bkz. örn. İsrail vatandaşı ve İsrail parlamentosu Arap milletvekili Hanin Zu'bi'nin Mavi Marmara eylemine katıldığı için bazı haklarının parlamento kararıyla elinden alınması. http://bit.ly/lArYv7

    Gazze'ye karşı ablukayı kırmayı amaçlayan Mavi Marmara eylemi İsrail hükümetine ve devletine göre terör örgütlerini destekleyenler tarafından yapılan terörist bir eylemdir. Zu'bi de bu eylemde bizzat yer aldığı için teröre destek vermiştir. Gerçi onlar hapse atmamışlar veya dokunulmazlığını kaldırmamışlar, yalnızca milletvekillerine tanınan bazı özel hakları elinden almışlar. Doğal ve haklı olarak İsrail parlamentosunun bu kararı bütün dünyada kınanmaktadır.
    (herbert baum 23.06.2011 14:55 ~ 23.06.2011 18:15)
  5. sebahat tunceli hapisten çıkarıp milletvekili yapan zihniyet bunları şımarttı. Hem o zihniyetten hem de bu şımarık kifayetsiz muhterislerden bıktık usandık.
    Öyle bedavadan toprak sahibi olmak, çalıntı tarihle elaleme caka satmak, ermeniler gibi yalandan kitaplar yazıp kendilerini bir şeymiş gibi göstermek... Bütün bunlar haysiyetli Kürtlere yakışmaz. Bence bu divaneler ya işbirlikçi, ya 1915'te tehcir edilmemek için yalandan dinlerinden dönen Ermenilerden, yahut da oraya yuvalanmış yahudilerdendir.
    Neresinden baksanız, Müslüman Kürt ile Müslüman Türk biribirinden ayrılmaz.
    Zaten bütün tarih boyunca herhangi bir Kürt devletinin izine rastlanmamıştır.
    (hashacip 23.06.2011 22:01)
  6. yıkmak ya da toprak bütünlüğüne hasar vermek istediği bir ülkenin meclis'ine vekil olarak girmek gibi bir eyleme kalkan palyaço... kimse gülmedi, ayrı mesele...
    (hazeyame 24.06.2011 00:54)
  7. Bir devleti yıkmak veya onun toprak bütünlüğüne zarar vermek isteseydi bile (ki hem kendisi hem de partisi bunu istemediğini sadece özerlik istediğini söylüyor) bunun için palyaçolukla suçlanması, İngiliz devletine bağlı Kuzey İrlanda parlamentosuna katılan Sinn Fein'in veya İspanya devletine bağlı Bask parlamentosuna katılan Batasuna üyelerinin palyaçolukla suçlanmasından daha az saçma olmayacak olan, palyaçodan başka herşey olan, kendi anlayışı doğrultusunda halkını savunmasının bedelini hayatının -çoğumuzu çıldırtacak kadar uzun- bir bölümünü hapiste geçirerek ödeyerek samimiyetini ve ciddiyetini kanıtlamış olan kişidir.

    Muhtemelen T.C. devletine bağlı bir Kürdistan yerel parlamentosu olsaydı, kendisi ve partisi oraya katılmayı seve seve tercih ederdi, zira hepimizin bildiği gibi bu parti orada çoğunluğu elinde bulundururdu. Aslında özerklikten kastedilen de tam olarak budur sanırım, yoksa illa toprak bütünlüğünün bozulması değil. Aslına bakılırsa önümüzdeki yıllarda T.C.'nin toprak bütünlüğünün bozulmaması ihtimali varsa bunun tek yöntemi bu olacakmış gibi görünüyor.

    Ama insanlara yapılan her türlü baskıyı "sizin tarihte hiç devletiniz olmadı ki zaten" türünden temelsiz (zira günümüzde devleti olan hatta nükleer silah sahibi olan birçok ulusun 20. yy'dan önce bağımsız bir devleti olmamıştır) bahanelerle izah etmeye devam ederseniz onlar da anlaşılan bağımsızlık olmadan biz ezilmekten ve aşağılanmaktan asla kurtulamayacağız derler. O noktada Hatip Dicle, BDP hatta PKK ne derse desin insanlar özerklikle falan yetinmeyeceklerdir.
    (herbert baum 24.06.2011 02:45 ~ 24.06.2011 15:40)
  8. çok masum istekleri vardır, acayip haksızlıklara uğramışlardır. anlatılmaz.

    arkadaş bu memlekette haksızlığa uğramamış 1 kişi var mı? torpilin adam kayırmanın dönmediği hiç bir yer yok. bir tek kürtlere haksızlık yapıldığı felsefesiyle yola çıkarsan bu kadar tepki görürsün tabi. özerklik talepleri varmış. milletvekili oluyorsunuz, arka kapıdan olsa da, belediye başkanlarınız seçiliyor, yeterince oy alabildiğiniz şehirlerde. belediye meclisleri de aldığınız oy oranında sizin. belediyelerinize nüfusları ve gelişmişlikleri oranında her ay paraları gönderiliyor. meclislerinizde aldığınız kararları uygulayabiliyorsunuz. bunun yanında halkı karşınıza almamak için vergisinden, kirasına, su parasına kadar hiç bir geliri istemiyorsunuz oy oranınız azalmasın diye... daha ne özerklik talebidir anlamadık gitti. 30 yıldır yaşanan terör, o kadar ölen insan bir tek okullarda kürtçe dersleri verilebilsin diye miydi? başka amaç yok mu? 1. adım özerklik, 2. adım kuzey ırak'la birleşmek. masum ayakları yapmanın ezilen halk muhabbeti çevirmenin alemi yok. öss ile üniversite tercih ederken, kpss ile işe girerken hiç bir adımda kürt müsün nesin diye sorulmuyor. seçmek ve seçilebilmek için de aranmıyor aynı şartlar. kürtçe zaten konuşuyordunuz, kurs da açabiliyorsunuz, tv niz de var, klipler de dönüyor, kitap da basılabiliyor. kabul edin artık, isteğiniz sadece kürtçe değil, sadece haksızlıklar değil aynı zamanda bağımsızlık talepleridir. devlet kurmanıza da kimse karşı değildir. karşı olunan türkiye sınırları içerisinde bu planların gerçekleşmesini istemeniz.

    daha önce adaylığı iptal edilen, milletvekilliği düşürülen, partisi kapatılan kısacası, milyonlarca kişiyi temsil eden onlarca isimin siyasi hakları ellerinden alındı. kaçında bu kadar molotof kokteyli ve kaldırım taşları havada uçuştu. konuşmaların, eylemlerin tamamı şantajdır. eğer aleyhimize bir karar verirseniz bombalar patlar, sokaklar karışır. muz cumhuriyeti mi burası. kanunlar yasalar belli, bir eylem yapıldığında cezası da belli iken bana niye ceza verdiniz dememek için, önce şu yasayı değiştirelim diye uğraşmazsınız. çünkü anlayışınız enerji kaybeder. şiddet olmazsa, korkutma politikası olmazsa, gündemde kalmazsanız arkanızda duran insanlar da birer birer azalır.

    şu yukarıdaki satırları yazdığımız için de yaftamız belli. kürt düşmanı, faşist ve benzerleri alakası yok. bu tip her yazımda ister istemez belirtme ihtiyacı duysam da bu sefer özet geçeyim. ailemden arkadaşlarımdan kürt olanların haddi var hesabı yok. onların mutlu olmasını, haksızlığa uğramamalarını sizden çok istemekle birlikte onların da sizin gibi düşünmediğini bilmenizi isterim sayın hatip dicle ve benzerleri.

    ekleme: şimdi bir de işlerin şu boyutundan bahsetmek lazım, eskiden hükümetler çok daha katı, ortam gergin, özgürlükler kısıtlanmış haldeyken bile alınan kararlara verilen tepkiler daha normaldi. bazı adımlar atıldı, yasalar değiştirildi, ortam yumuşatılmaya çalışıldı, yani her halükarda eskisine nazaran daha anlayışlı, ılıman bir ortam oluştu. ahmet kaya kürtçe şarkı söylemek istiyorum dediği için olaylar çıktı çatallar fırlatıldı hatırlarsanız, şimdi isteyen istediğini söylüyor, değişimi anlatabildim umarım, buna rağmen bu bdp li arkadaşların söylemleri, tepkileri bunların sonucunda sokaklarda yaşananlar gittikçe sertleşiyor. sanki biz artık yeterince güç kazandık, biz ne istersek o olur der gibi bir halleri oldu. bu ne özgüvendir, doyumsuzluktur... hayret.
    (baptista 24.06.2011 14:14 ~ 24.06.2011 14:33)
  9. 1995 DEP davasında 15 yıl hüküm giyen, ceza yasasının değişmesi sonucu aldığı ceza 7,5 yıla inmesine rağmen 10 yıl 3 ayını dolduran, yani yaklaşık 4 yıl fazla hapis yatmış bulunduğu halde bırakılmayan (bkz. http://bit.ly/kDBgEH), buna karşın ailesinde ve arkadaşları arasında Kürtler olduğu için belli bir halka (Kürt halkına) hangi hakların verilip verilmeyeceğine kendisinin karar verebileceğini zanneden insanların doğal olarak çok da büyük bir haksızlığa mahrum kalmadığını düşündüğü insandır.

    AKP hükümetinin büyük başarısı göstermelik açılım ve düzenlemelerle Kürt sorununda eskisine göre çok daha ılımlı bir ortamın yaratıldığı izlenimini batıdaki birçok insanın zihninde yaratmayı başarmış olmasıdır. Fırat'ın doğusuna geçemeyen bu yanılsamanın yaratılmasında şakşakçı liberal yazar-çizer takımının da büyük katkısı vardır. Bu sözde iyileşme de daha fazla baskının, yahu bu Kürtlere birşeyler verdikçe bunlar daha da azıtıyor, daha fazlasını istiyor, en iyisi hiçbir şey vermeyelim felsefesinin bahanesi olmaktadır.

    Oysa biraz tarih bilinci olan insanların bildiği gibi göstermelik lafı güzaf açılımları daha da önce de yapılmıştı Türkiye'de. Özal "federasyon tartışılabilir" buyurmuştu, Demirel "Kürt realitesini" tanımıştı, Tansu "Bask modelini" (yani şimdiki ılımlı-açılımcı hükümetimizin bölücülükle eş tuttuğu özerkliği) hayata geçirmeyi vaadetmişti. Bütün bu sahte açılımları en şiddetli inkar, imha, devlet terörü dönemleri izlemişti.

    Bugün batıda bizim tvlerden pek izleme fırsatı bulamadığımız "eskisine göre çok daha ılımlı ortamın" kimi örneklerine gelirsek, bölgenin insanları için bu ılımlılık aşağı yukarı şöyle bir şeydir:

    http://www.youtube.com/watch?v=PfrqjbblHsQ

    http://www.youtube.com/watch?v=Q54NrJmbNU4

    http://www.youtube.com/watch?v=7SARenYNc5g

    Ama tabii bütün bunlarla İsrail-Filistin örneği arasında hiçbir benzerlik kurulamaz. Filistin'de İsrail askerine taş atan çocuklar kahramandır, küçük generallerdir, bir halkın 7'den 70'e zulüme başkaldırmasının sembolüdür. Bizde 23 Nisan'da kafası polis dipçiğiyle parçalanan Kürt çocuğu ise bölücülerin kullandığı zavallı bir piyondur. Şoven çifte standart işte böyle bir at gözlüğüdür.

    Ne Hatip Dicle'nin ne de başka bir BDP'linin Türkiye'de sadece Kürtlerin değil belli ayrıcalıklara sahip olmayan hemen her vatandaşın sürekli haksızlığa ve baskıya maruz kaldığını inkar ettiğini sanmıyorum. Onlar sadece Kürtlerin küçük görülen bir halk olduğu için fazladan bir baskıya maruz kaldığını, ama sadece Kürtlerin değil bütün yurttaşların her türlü devlet baskısından kurtarılması gerektiğini ve bunun için beraber mücadele edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Tabii onlara söz hakkı ve gerçekten ne dediklerine kulak veren olursa.

    (herbert baum 24.06.2011 15:59 ~ 24.06.2011 16:43)
  10. Aşağıda linkini verdiğim videoda konuşan hukukçunun konuyla ilgili görüşüne göre:

    "Türkiye'de son süreçte bir nevi İsrail hukuku ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Hatırlanacağı gibi Mervan Barbuti ve Ahmet Saadet, biri FKÖ, diğeri FHKC sekreteriydiler, onlar da milletvekili seçilmişlerdi ve onlar da milletvekili olamamışlardı. Bugün aynısı Türkiye'de meyadana gelmektedir."

    http://tvarsivi.com/player.php?y=4&z=2011-06-24%2001:50:00
    (herbert baum 24.06.2011 16:53 ~ 24.06.2011 17:01)
  11. Aslında akıbeti hiç umrumda olmadığı halde, ülkeyi germiş olması yüzünden yine dikkatleri üzerinde toplamıştır.
    PKK'yı ve Kürt halkının ayrılıkçı zevatlarının zaman zaman maruz kaldığı şiddeti İsrail-Filistin olayına benzetmek, tamamen Filistin'liler üzerinden prim elde etmeye çalışarak işin kolayına kaçmaktır. İnsan utanmalıdır bir kere, filistinde temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakılmış kişilerle kendi durumunu bir tutmaya.
    Sen imam-hatip yurtlarına molotofla saldırıyorsun (ki orada kalan çocuklar da "senin" çocukların, sabah ezanından dönen imamını öldürüyorsun, sonra gidip videolarla polis şiddeti var diye mağdurluk taslıyorsun. Kafana göre sen her yerde şiddet kullanacaksın, ama sana şiddet uygulanınca biz filistinliler gibiyiz diye aradan sıyrılacaksın. Yok öyle yağma! Vaktiyle doktorlara, öğretmenlere uyguladığın şiddeti de burada hatırlatmıyorum bak, çünkü oraya girersek çıkamayız işin içinden.

    Kendinde faşist olma hakkı görürken, karşı tarafın faşizme kayan davranışlarına tepki göstermek çok ahmakça. Ya faşizme külliyen karşı çıkarsın ya da böyle kısır döngüden devreler yanar.



    (agacsakal 24.06.2011 17:41)
  12. Bölgedeki insanların ve BDP'lilerin ezici çoğunluğu gibi imam hatip yurduna yapılan (PKK'nin ve BDP'nin kınadığı ve kendilerinin yaptığını reddettiği [bkz. http://bit.ly/iJ6DNo] ve arkasında kimin olduğu polisin her türlü imkanına rağmen şu ana kadar açığa çıkarılmamış) saldırıyı ve genel olarak sivillere yapılan hiçbir saldırıyı muhtemelen hiç de doğru bulmayan ve benimsemeyen bir kişidir. Kaldı ki bölge halkı bu tür eylemlerin PKK tarafından yapıldığına inanmamaktadır (yine bkz. örn. http://bit.ly/iTTLyh). Belki insanlar yanılıyordur, belki bu eylemleri gerçekten de PKK yapmıştır ama herhalde devletin bölgede yalancı çoban muamelesi görmesinin geçmişteki tecrübelerden kaynaklanan bir temeli olsa gerektir.

    Aslında bu tür suçlamalar da ulusal baskıya karşı mücadelenin olduğu bütün ülkelerdeki baskıyı meşru göstermeye çalışan söylemlerin benzerliğinin bir başka unsurunu oluşturmaktadır. İsrail'de de direniş hareketi farklı argümanlarla mı mahkum edildiğini sanıyorsunuz, onlar da Filistinli örgütler otobüsleri, lokantaları havaya uçurarak savunmasız sivilleri öldürüyor, sonra da özgürlükten söz ediyor dolayısıyla Filistin'de bir kurtuluş hareketi falan yoktur sadece terörist bir hareket vardır vb vb. demiyor mu? Evet onlar da tam olarak böyle yapıyorlar.

    Asıl ahmakça olan savunmasız sivillere yönelik bu tür saldırıları (kim yaparsa yapsın) benimsemediğini herkesin bildiği, barışçı siyasal mücadele yolunu kullanmaya çalışan insanları hapisten çıkarmayarak, halkın onlara verdiği oylarla başkalarını meclise sokmaya çalışarak bu sorunu çözebileceğini zannetmek, bunun savunmasız sivillerin, özellikle de çocukların herkesten çok zarar görmeye devam edeceği şiddetin devam etmesinden başka hiçbir şeye hizmet etmeyeceğini görememek -ve daha kötüsü göremiyormuş gibi yapmak- değil midir? Asıl ahmakça olan biz Kürtleri temel insanı ihtiyaçlarından mahrum bırakmıyoruz, sadece arada bir çocuklarının kafasını dipçikle eziyoruz veya onları makinalı tüfekle tarıyoruz, bunlar asla karşılaştırılamaz deyip bir de kimden gelirse gelsin faşizme karşı olduğunu iddia etmek değil midir?


    (herbert baum 24.06.2011 18:52 ~ 24.06.2011 23:26)
  13. kıssadan hisse giriyorum olaya:

    iki ihtimal var. birincisi; hatip dicle hakikaten inandığı dava uğruna çaba veren, halkların kardeşliğine gönülden inanan, her iki toplum için de yararlı olacak adımları atmak isteyen bir insan olsun. böle iyilik meleği, barış kelebeği halleri felan işte. bu durumda hatip dicle'yi meclis dışına itmek insafsızlıktır.

    ikincisi; hatip dicle aslında tüm gayretiyle ülkenin birliğini ve bütünlüğünü parçalamak pahasına sırf mensup olduğu ırkın çıkarlarına hizmet etsin. apo, kürdistan durumları yani. bu durumda hatip dicle'yi meclis dışında bırakmak -ki kendisi on binlerce oy almış- onu haksızken haklı duruma çıkarmaktır.

    o halde suçlu kim? tabi ki ysk. bir devlet organına yakışmayacak ciddiyetsizlik içerisinde olan bu kurum, at izini it izine karıştırmıştır. şimdi ayıkla pirincin taşını.
    (balan kudursun freud 24.06.2011 23:44)
  14. Aslında suçlu YSK değildir, onun ve tüm devlet ciddiyetiyle devletimizin üzerinde durduğu yasalardır, pek "ılımlı ve açılımcı" AKP hükümetimiz tarafından daha da güçlendirilen ama onun yaratmadığı terörist "terörle mücadele" sözde "hukuku", ve sınıfsal, ulusal, cinsel vb. her türlü eşitsizliklerin temeli üzerinde kurulu olan tüm bir devlet sistemimizdir. Bütün kurumlarımız pek büyük bir devlet ciddiyetiyle de hareket etseydi yine de bu temel üzerinde kurulu bir sistemde istenmeyen durumların ve garabetlerin oluşması engellenemezdi. Aslına bakılırsa en köklü ve en ciddi devlet geleneklerimiz açısından YSK'daki bir iki şapşalın bu tür kararları kendi başlarına ve bağımsız olarak veriyor olma ihtimalleri pek küçüktür hatta sıfırdır.
    (herbert baum 25.06.2011 00:48 ~ 25.06.2011 01:06)
  15. milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından pkk'nın aşağılık yöneticilerinin bir bir açıklama yaptığı, savaş çığlıkları attığı ve böylece kimin vekilliğini yaptığı da ortaya çıkmış olan şahıstır.
    (notdra 25.06.2011 19:22)
  16. 30 bini aşkın insanın adı, soyadı, mesleği ve açık adresiyle "irademiz öcalan'dır" diye devlete dilekçe verdikleri bir kentte, kent halkının yüksek bir oy oranıyla vekil olarak seçtiği kimsedir.
    (herbert baum 25.06.2011 19:33 ~ 25.06.2011 19:59)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.