1957'de yayımlanan yerçekimli karanfil adlı kitabıyla 1958 yeditepe şiir armağını' nı; 1976' da yayımlanan ben ruhi bey nasılım adlı kitabıyla 1977 türk dil kurumu şiir Ödülü'nü, 1981' de bütün şiirlerini bir araya getiren yeniden adlı kitabıyla da 1982 sedat simavi edebiyat Ödülü'nü almış türk edebiyatının biricik şairi.* 1950' de kapalıçarşı' da turistik eşya ve halı ticareti yapmış, 1976' dan sonra ise yalnızca şiirle uğraşmıştır. kendine has, içine kapanık hatta biraz garip diyebileceğim leziz bir dili vardır. lisedeki edebiyat kitabımızdaki"masa da masaymış ha" adlı şiiriyle tanışmıştım kendisiyle:
adam yaşama sevinci içinde
masaya anahtarlarını koydu
bakır kaseye çiçekleri koydu
sütünü yumurtasını koydu
pencereden gelen ışığı koydu
bisiklet sesini çıkrık sesini
ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
adam masaya
aklında olup bitenleri koydu
ne yapmak istiyordu hayatta
Ä°şte onu koydu
kimi seviyordu kimi sevmiyordu
adam masaya onları da koydu
Ãœç kere üç dokuz ederdi
adam koydu masaya dokuzu
pencere yanındaydı gökyüzü yanında
uzandı masaya sonsuzu koydu
bir bira içmek istiyordu kaç gündür
masaya biranın dökülüşünü koydu
uykusunu koydu uyanıklığını koydu
tokluğunu açlığını koydu.
masa da masaymış ha
bana mısın demedi bu kadar yüke
bir iki sallandı durdu
adam ha babam koyuyordu.
"çocuklar ekmek yiyor gibidir sesin", bu nasıl bi benzetmedir hakikaten inanılır gibi değil, enfes, daha da fazlasını yapmıştır gerçi, fazla da zorlanmamıştır üstelik. (bkz: ikindi üstü)
ikinci yeni'nin "çapalı karşı"lısıdır. ortağının adı jak'tır. yeşil gömlek giydiği rivayet edilir, votka içtiği de bu rivayetler arasındadır. burada da sözü edilen "ahmet abi" yaşamış bir karakterdir, mûkim olarak bulunduğu yer "refik meyhane"sidir. hatay'daki meclisin ardından bebek'e gitmiştir devamlı ve sessizce. tanıma zor gelen bir adamdır.
fazla şiirden ebedi dünyaya intikal eden şairdir bu abimiz. öyle ki cemal süreya onun için şöyle der;
yeşil ipek gömleğinin yakası
büyük zamana düşer.
her şeyin fazlası zararlıdır ya,
fazla şiirden öldü edip cansever.
bu şairimiz genellikle turgut uyarla karşılaştırılır ve zıt özelliklerinin yanında iki şairinde benzer özellikleri vardır ve aynı kurgulara fırça vurdukları dikkatlerden kaçmaz. lakin turgut uyar' ın aksine edip abimizin şiirleri pek bir sarhoştur ve satırlarının içeriğinde hep alkol bulunur. ayrıca " ben ruhi bey nasılım" adlı şiiri okunası farz olanlardandır.
sanki hicbir şey uyaramaz
icimizdeki sessizligi
ne söz, ne kelime, ne hicbir şey
gözleri getirin gözleri.
baska degil, anlaşıyoruz böylece
yapragın daha bir yapraga değdiği
o kadar yakın, o kadar uysal
elleri getirin elleri
diyorum, bir şeye karsi koymaktir günümüzde ask
birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
__
ben gidince hüzünler bırakırım
bu senin yaşadığındır
bir ev sıkılır kadınlardaki
bir adam sıkılır kadınlardaki
seni sevmek bu kadar mı
o benim yaşadığımdır
(8 Ağustos 1928–28 Mayıs 1986), Türk şair.
8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi.
İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı.
Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı.
İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü.
1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu.
Şiirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı.
"Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi.
Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini gözardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Edip_Cansever Kabri, Rumelihisarı'ndadır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.