dilimize yunanca'dan girmiş bir kelime olan demokrasi, bu dilde "halk" anlamına gelen demos ve "idare" anlamındaki kratos kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir terimdir.
eski yunan'da azınlıgın çoğunluğa hakim oldugu dönemlerde, halkın kendi kendisini yönetebileceği, alternatif bir yönetim biçimi olarak düşünülmüş ve uygulanmaya başlamıştır. kimi zaman yerini tekrar krallıga bırakmış, zaman zaman da bazı değişikliklere uğramış, 1641 yılında rodos'ta yazılan ilk siyasi anayasa ve bu anayasanın getirdiği yeniliklerle ** günümüzdeki haline ulaşmıştır.
günümüzde en çok kullanılan tanımıyla özetlersek; "halkın egemenliğine ve bu temele dayanan yönetim biçimi".
bir toplumun kendi sorunlarını kendisinin çözebilme yetisini anlatır. bu yeti ne ölçüde gelişkin ise demokrasi de o ölçüde gelişkindir. bu nedenle demokrasinin gelişkinlik düzeyini ölçmek için olağan zamanları değil siyasi kriz dönemlerini analiz etmek gerekir.
siyasal kültürümüzü biçimlendiren devlet otoritesine her durumda boyun eğme refleksi bir ideoloji olarak devlet eliyle toplumun her kesitinde, özellikle eğitim sistemi ve medya aracılığıyla toplum bilincini şekillendirir. siyasal duygu, inanç ve tercihlerimizi, siyasal meşruiyet temellerini belirler.
yalnızca zor yoluyla değil artık kendi rızamızla, farkında olmadan sivil gibi değil de devlet gibi düşünmeye başlarız. orhan kemal'in ünlü romanındaki bekçi murtaza oluruz.
eşitsizlik var olduğu sürece -ki sanırım hep var olacak- yalnızca bir idealdir. gerçekleşmesi mümkün değildir. ülkeleri yönetenler çoğunluk değil, aksine küçük bir azınlıktır. (bkz: elit teorisi)
gelişmemiş bir ülkeyi zaptetmenin en kolay yoludur. çünkü demokrasi ve insan hakları derseniz bütün kapılar açılır, buna kimse karşı çıkmaz. gelişmiş ülkelerde kesinlikle demokrasi yoktur. demokrasi kelime anlamıyla çok iyi ama kullanılış biçimiyle üzüntü vericidir.
nesnel gerçeklikte karşılığını çoğunluğun iktidarı olarak bulan rejim türü. zira demokrasi halkın iktidarı ise halkın her kesimi, demokrasi rejiminde alınan tüm kararlardan memnun olmalıdır, ki ütopik bir durumdur. bundan ötürü pratikte demokrasi, siyasi literatürdeki poliarşiyi(çoğunluğun iktidarı) ancak karşılar.
ülkemizde milletvekillerimizin "demokrağsi" diye telaffuz ettiği bu sistem, zaten türkiye'de demokrasi yok demokrağsi var, dememize neden olur ki bence içinde bulunduğumuz durumu en kolay açıklamamıza yetecek olan da budur...(olay telaffuzda değil işleyiştedir...)
--- alıntı ---
demokrasİyİ ancak biz böyle "maskara" yapabilirdik.
tıpkı çamaşır makinesinden "yayık" yaptığımız gibi... ya da faizciliği "yatırım", denizleri "foseptik çukuru" yaptığımız gibi...
Şimdi bu demokratik(!) ülke, cumhurbaşkanını seçiyor.
aylar süren "koydu-koymadı" döneminden sonra, siyasetin beşiğinde birkaç gündür yaşananlar "verdi-vermedi" sürecidir.
türkiye’yi temsil edecek cumhurbaşkanının, seçmenin çeyreğinin oyuna dayalı, kendisi tartışmalı bir tek kişi tarafından belirlenmesi yetmiyor... Şimdi de işi kılıfına uydurmak için pili bitmiş birkaç milletvekilinin oyuna ihtiyaç var.
ve "verecek-vermeyecek" süreci başlıyor:
"beyefendi verecek misiniz?.."
"veririm de, vermem de..."
kimisi ise kararsız:
"yüce milletimizin menfaatleri için vermem gerekiyorsa veririm... biliyorsunuz, vermek ya da vermemek konusunda bağlayıcı grup kararı alınamıyor... İster ver, ister verme... ama eğer abdullah bey’in cumhurbaşkanı olması memleketimizin hayrına ise veririm..."
*
ve dün ilk tur seçimleri izlediniz.
bir komedi gibi gelmedi mi size?
hürriyet’in diğer sayfalarında okuyacaksınız; türkiye gibi bir büyük ülke, devletin en yüce makamına bu kadar yapmacık, uyduruk, şaibeli, entrika dolu seçim yapabilir mi?..
hem de "demokrasi" adına?..
*
ama oluyor.
kuşkunuz olmasın; türkiye’nin 11’inci cumhurbaşkanı, bülent arınç’ın "dindar birisi" diye yeterliliğini belirlediği, tayyip erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkan abdullah gül olacaktır.
bu izlediğiniz oylama-moylama ise sadece işi kılıfına uydurma aşamasıdır.
o kadar...
maskaraya çevrilmiş bu demokraside; seçim dışı kalmış tayyip erdoğan, hukuk oyunları ile önce siirt’ten "milletvekili" yapılıp ardından "başbakan" olmadı mı?..
oldu...
bu da olur.
maskaraya çevrilmiş bir demokraside olmayacak şey var mı?
11. cumhurbaşkanlığı seçiminde chp tarafından maskaraya çevrilen ve anap ile dyp'nin de chp'ye yamanmasıyla öldürülen yönetim biçimi. yakın bir zamanda yapılacak seçimde halkın yeniden dirilteceğine inancım tam.
seçilmişlerin, uzlaşma kavramıyla yan yana düşünemedikleri için sürekli birbirlerini yemelerine sebep olan, genel itibariyle "bu sürüyü kim güdecek?" sorusunun cevabını aramak için başvurdukları ve sadece asker muhtıra verdiğinde önemini farkettikleri siyasi sistem.
halkın kararı , kendi kendini yönetmesi gibi açıklamalara karşı gelen kelimedir. demokrasi aynı zamanda özgürlükle yakından ilgilidir. bağımsızlık ve özgürlük kelimelerinin bulunduğu yerde demokrasi kelimesi mutak olmalıdır. demokrasi sadece sözde değil içerik bakımından uygulandığı takdirde geçerliliğini gösterir.
gelişmiş ülkelerin geri kalmış ülkeleri silâh kullanmadan işgâl edebilmek için insan hakları, düşünce özgürlüğü gibi kavramları çarpıtıp ülkeleri bölmek için kullandığı en güçlü silâhtır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.