filmin sonu çokça düşündürücüdür. gerçek bir hikayeden derlenmesi ise insanı kilitler. brezilya sokaklarının nasıl yapılardan oluştuğu, insanın düşünmeden sadece hareket et dendiği zaman nasıl tehlikeli bir yaratığa dönüşebileceğini gösteren, oyuncuları açısından düşünüldüğünde de dünya filmleri arasında parmakla gösterilecek yerdedir. zira hiçbir oyuncu profesyonel değildir, belki de hareketli kamera ve oyuncular filmin samimiyetini bizlere sunar. bir diğer merak ettiğim ise filmde toplam kaç kişinin öldüğüdür.
(spoiler: filmin sonunda 5-10 yaşları arasındaki çoçuklardan birisinin şöyle şöyle bir adam var onu da öldürelim ben onu hiç sevmezdim demesi nasıl yani dedirtir, bu kadar mı ucuz?)
imdb sitesinde izleyiciler tarafında oylanmış 250 film arasında 17. sıradadır. tartışmasız 2002 nin en iyi filmlerindendir. ülkemizde 2003 yazında gösterilse dahi değeri bilinmiştir ve yapı kredi bankası bünyesinde üniversitelerde ücretsiz olarak gösterilmiştir. kanınızı donduracak kadar gerçekçi olan film şiddeti içsel olarak yansıtan filmler arasında a history of violence den sonra en başarılı örneklerden biridir. çocukların oyunculuğu ise göz doldururcudur. ölmeden önce denilir ya işte öyle bir filmdir.
fernando meirelles imzalı 2002 yapımı brezilya kökenli film. türkçeye "tanrıkent" olarak çevrilse de tam tercümesi "tanrının kenti" dir. filmde iki gencin gözünden rio de janeiro sokaklarının 1960 lı yıllardan başlayan incelemesi muhteşem bir şekilde sunulmaktadır.
küçüklüklerinde çete üyesi olan iki gencin 10 yıl sonra bir araya gelmesini konu alır. gençlerden birisi uyuşturucu satıcısı olmuşken diğeri kendini varoşlardan kurtarıp gazete fotoğrafçılığına adamış ve bu yolda tutunmaya çalışmaktadır. dönem incelemelerini sevenler için kaçırılmaması gereken dolu dolu bir filmdir.
dünyanın en önemli ve en saygıdeğer sinema portallarından birisi olan imdb den aldığı puan da açıklayıcı olacaktır diye tahmin ediyorum. zira eşekler gibi puan vermişler.
öldürme , kan ve psikopatlıkta rahatlıkla tarantino ile aşık atar bu film. bizim gettolarımız bal bademmiş bunu gördük. büyük balık küçük balığı yutar felsefesinin dibinin bulunduğu bu yapım şiddet içinde zamanla eriyen insani duyguları düşündürüyor. kanıksamak , paçayı kurtarmaya çalışmak , pislik içindeyken pislikten bağımsız olmaya çalışmak hakkında vs... en ilginç sahnesi ile tüm çete üyelerinin ortadan kalkmasıydı bana göre. ve yaşları yedi - onbeş arasında değişin palelerin gettonun yeni çeteleri oluşu tabii... bir de ara sesin anlatımlarında şöyle bir ifade vardı : ' o kadar çok çatışma oluyordu ki, neden çatıştığımızı unutmuştuk.tanrı kent ikiye bölünmüştü. önceden tanrı kent araftı ; şimdi ise cehennem ' ...
sadece yayınlandığı yılın değil, kanımca sinema tarihinin en iyi filmlerinden biridir. her zaman ciddiye aldığım imdb top 250 sırasında an itibariyle 16. sıradadır ve bu noktada olmayı fazlasıyla haketmiştir. şiddet açısından tarantino filmlerini andırsa da içerik, senaryo ve diyalogların farklılığıyla tarantino filmlerini kat kat aşmıştır diyebiliriz. her yanıyla kült bir filmdir ve tartışmasız son 10 yılın en büyük başyapıtlarından biridir.
---spoiler---
özellikle filmin sonunda olayların yaşanmış olduğunu öğrendiğinizde film bir kez daha çarpıyor sizi ve sonunda nakavt ediyor. yani beni etti en azından, bilemiyorum. ''nasıl yani lan?'' demiştim film biterken kendi kendime.
---spoiler---
arkadaşmın deyimi ile brezilyanın gettosunu anlatan gerçek bir hikayeden uyarlanan oldukça başarılı bir yapımdır. muhakkak izlenmesi gerektiğini düşündüğüm bir eser olduğunu belirtmektende gurur duyarım.
Cd kapaklarına bakarak film aldığım zamanlar. Mahallenin yegane vcd kiralayacısının itinasız hazırladığı raflarda bir film. Sırtlarını dönmüş bir bayan ve bir erkek. Hanımefendi erkeğin yanağına öpücüğünü kondururken. Ergenlik zamanları. Hemen alıyorum. Beklediğim çıkmıyor ama gerçek filmle tanışıyorum. Suç, dram denilince akla ilk gelecek filmlerden biri diyorum. tv8 de beş dakika sonra başlıyor. tavsiye ediyorum.
birden fazla kez izlenmesi gerken ve her izleyişte hayran olunması gereken film..kan gövdeyi götürüyor,küçücük cocuklardan azılı birer katil doguyor..gercek bir hikayeden yola cıkılması ise insanın tüylerini ürpertiyor..
incelemedim ama yapımına baya bir süre harcandığını zannediyorum. zira sadece oyunculuklar değil montaj ekibinin başından yönetmenine değin fazla büyük tecrübesi olmayan bir ekip. görüntü yönetmenini saymazsak neredeyse çaylak filmi denebilecek düzeyde. hatta yönetmen fernando meirelles bu filmden kırdığı para ile yapımcılık işine soyunmuş. tabi elektrikçisi, görüntü yönetmeni, hatta meirelles in yardımcısı katia lund un daha önce beraber çalıştıkları palace II vardır ki o da izlenmeli zannımca.
ha ne diyorduk, kurgu sorumlusunun büyük bir projesi olmamasına karşın ekibinden mi, kendi dehasından mı süper iş becermiş. çünkü görüntü yönetmenimiz daha önce de belgesel çekmiş olup zaten sürekli hareket halindeki kamerayı yer yer belgesel teknigi olarak kullaninca ortaya tahminimce oldukca zor is cikiyor. tabi g. yönetmenimiz cesar charlone u da çok çok tebrik etmemiz gerek. ordan oraya geçişler, kamera açıları insanı bazı yerler dışında yormuyor, ve enfes bir hava katıyor filme. senaryo oldukça tatlı. olayları birbirine fazla karıştırmadan tatmin edici cevapları anında veren bir serüven. en nihayetinde de güzel oyunculuklar eklenince tabi tadından yenmez bir film oluyor.
soundtrack i da önemsenmeyecek cinsten değil ayrıca.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
