tv tarihinin en basarili islerinden biridir hic kuskusuz, yetmislerde yayimlanan battlestar galactica'nin kaldigi yerden ama cok farkli bir uslupla devam etmistir.
saylon'lar ile insanlar arasindaki savasin etrafinda insana dair her seye bir nebze deginir.
belki biraz neşelenir, vaktimi boşa geçirirken eğlenirim diye izlemeye başladığım üçüncü bölümünün sonunda artık iyice tutkunu olduğum gelmiş geçmiş en iyi dizi.
kınusu kısaca insanların yarattığı robotların cylon insan ırkının baskılarına isyan edip, bu ırka savaş açmalarını konu alıyor. zaman dilimi belli değil. lakin sene 8000 dya da 10000 denilebilir. cylonlarla uzun süre barış halinde yaşayan insanlar bir anda saldırıları ile milyarlarca kişiyi kaybediyorlar. kurtulan sadecce "battlestar galactica" isminde bir yaşlı gemi ve bir kaç sivil olarak biliniyor. kırkbin civarı kurtulanın cylonlardan kaçışı sırasında yaşadıkları şeyler konu alınmıi. basit veya sıradan gözüken bu konuda, aşkı, savaşı, iki yüzlülüğü, aldatmayı, güvenmeyi ve belki de en çok - yoksa? - diyeceksiniz. siyasi ve asgari olaylara hiç değinmiyorum bile.
kurtlar vadisi yerine izlenmesi gereken ibretlik bir dizi. goranın görüntülerine bayılanlara sadece gülebiliyorum bu iziden sonra. evet dizi.
dizide bolca duyacağınız bir kelime de fruck. bir yerden sonra sıkılıyorsunuz gerçekten ve "fuck" diye haykırabiliyorsunuz. dr. baltar'a değinmeyeceğim bile. nasıl bir oyunculuk nasıl bir zeka.
biz galactica'nın orijinalini de izlemiştik. 1978'de amerikan abc televizyonunda ilk kez yayınlanan bu dizi, bize 1979 ya da 80'de gelmişti. belki "neydi o günler" ukalalığından belki de çok fazla şey beklemenin verdiği eziyet ve sonuçta hezimetten, battlestar galactica'da bence aranan lezzet yoktu. İzleyemedim. sordum soruşturdum, benim gibi dinazor tevellütlüler de izleyememiş.
25/03/2007 günü 3.sezon finali ile "yok canım daha neler!", "hasss", "?!?!?!" gibi düşünce balonlarının oluşmasını sağlayan, ocak 2008 de en uzun sezonu başlayacak olan ( sezon 4 22 bölüm olacakmış ayrıca 2 saatlik bir ekstra film olacakmış sevinin çocuklar) bilimkurgu şaheseri...
memleketim insanı an itibarı ile sezon 2 yi cnbc-e vasıtası ile takip etmektedir o ayrı :)
ha bide sezon 3 finalinin sonunda bir müzik vardır ki akıllara zarar; şarkı aslen Bob Dylan - All Along The Watchtower olmakla beraber "Bt4" grubu cover yapmıştır şarkıya, finale bir lezzet katmıştır... Şu anda bulmanın imkanı yoktur bu şarkıyı; sabredebilen derviş ağustos 2007 de sezon 3 ün soundtrack albümünü alabilir (sezon 3 dvd de aynı zamanda çıkacaktır...)
üçüncü sezonu 16 eylül de cnbc-e de gösterilmeye başlanan harika dizi. dizide insanoğlunun kendi yarattığı saylonlarla* mücadelesi anlatılmakta.
ayrıca (bkz: besle kargayı oysun gözünü)
biraz geç oldu ama 3. sezon'un ilk bölümünün ardından bu tanımı yazmak şart oldu. artık herhalde, parasal sebepler yüzünden uzayda çatışma sahnesi çok seyredemiyeceğimiz bir dizi olacak battle star diye düşünüyor ve ilk bölüm ardından fikirlerimi beyan ediyorum; biraz vahşice olacak ama insanlığın başına buı felaketi açan baltar* öldürülünce ben çok ama çok mutlu olacağımı şimdiden beyan ediyorum.
efendim, yeni gezegeninde işgal edilmesinden 3 ay sonra new caprica görüntüsü bana işgal altında ki bağdat, filistin izlenimini verdi. tutukluların başına geçirilen çuvallar, kıyafetler, canlı bombalar. canlı bombanın kendisini feda ederken, bu kararı almasında yaşadıkları falan iyi gönderme yapmışlar dedirtiyor.*
ha birde lee adama var tabii, bu dangozunda öyle göbek alması falan cidden korkutucu bu sezon imkanı yok veremez aldığı o kiloları.
edit: 2 bölüm sonra vermiş olduğunu gördük, utandırdı beni
önceki sezonlardan farkla koloni gemilerine doldurdukları insan ırkını çekirge bir zıplar, iki zıplar ama saylonlar bizi yakalayamaz ki modundan kurtarmışlar, pek de güzel olmuştur. tekdüze olmuştu, bir ara sıkılmıştım valla, hatta bazı bölümlerini izlemez olmuştum. neydi o;
dizinin eski bölümlerinin senaryo temelinin bu şekilde olmasına rağmen yine de ne zaman, kimin saylon çıkıp, ne dolaplar çevireceğini bilebilemiyorduk.
öte yandan uzay çağıda bile bir savaş biçimi olarak intihar bombacıların kullanılması düşündürücü. çaresiz kalan insanların çaresi olmuştur intihar bombacıları falan gibi bir şeyler de söylendi, uyku ile uyanıklık arasında seyredebildiğim kadarı ile.
artık durum biraz daha karışık. bakalım zamanla neler olacak. sıkılırsak izlemeyiz.
son beş saylonu öğreneceğimiz 3. sezon finalinin oynayacağı dizi. maalesef 4 sezon (ki son artık ) heroes gibi su amarikan senaristlerinin gazabına uğrayabilir diye korkuyoruz maaile. *
cidden süprizlerle dolu bir 3. sezon finali oldu. akıllarda ki tek soru işareti, 5. saylon. kim olabilir? kara mı? yani namı diğer starbuck, baltar'ın beraat etmesi, bu esnada apollo'nun babasına ihanet edip etmemek arasında bırakılması, usta bir manevra ile bundan kurtulması ve sonunda babası bilmesede ona olan saygısını bir şekilde göstermesi. harika bir finaldi bence, hele son sahneler çok iyi kurgulanmış, son saylonların duyduğu müzik, şarkı olarak çalarken, ve dünyaya giden yol gösterilirken, cidden çok etkileyici bir tarz seçilmiş. özleyeceğiz.
niheyet dün gece final bölümünü izlemiş olsak da daha önceden şahsen finalini yapmış olduğumdan izlemekten vaz geçtiğim bir diziydi. ne çare ki dün adının gizli kalmasını isteyen * bir şahıs tarafında izlemek zorunda bırakıldığım dizidir.
tv dizilerinin en büyük hastalığı zamanla çok fazla tekrara düşmeleri, hamlelerin önceden tahmin edilebilir olması ve de bazı ileri gelen karakterlere kıyamamaları ve en kıl kaptığımda zaten her sahnede bu ileri gelen kişileri kayırmalarıdır. bu nedenle çook önceleri başlayan doktor gaius baltar'ın yargılamasının beraat ile sonuçlanacağını önceden kestirdiğimden hadi oradanhaleti ruhiyesi ile dizi ile olan tüm diplomatik ilişkileri kesmiştim.
benzer diziler, mesela, misal vermek gerekirsebir başka örnek olarak; 24...*
--- alıntı --- *** şimdi efendim tekrar saylon şüphelisi, vatan haini, filizof müsveddesi hani şu ex president parçası karizmatik bilim adamı, düşmanla iş birliği yapmak suretiyle - öyle ya da böyle- kendi cancağızını kurtarmak içün bir takım vatandaşların ölümüne kast ederek vatan dedikleri koloni gemilerine ihanet etmiştir. derken sotada bunu sıkıştırırlar ve yakalanır. ama, fakat ve lakin bu herif daha evvel de beyan ettiğim gibi karizmatik ve izleyiciyi çeken bir kişidir. haliyle kolonin hukuk sistemi ne derse de ticari olarak öldürülmemesi (yani idam edilmemesi) gerekmektedir. ben pek çok ipucundan sonra bu durumu sezmiş olduğumdan dolayı geleceği fark etmiş sezgin bir modda izlemekten vaz caydım.
işte dün adını buradan anmak istemeyeceğim bir kişinin ısrarları sonucunda izledim; ne oldu biliyonuz mu; doktor gaius baltar beraat etti.
--- alıntı --- ***
bu vesile ile doktor gaius baltar'dan özür dileyerek bir daha bu diziyi izlersem ne olayım demeyerek geleceğimi bağlamadan rome dizisinin ikinci sezonunu internetten indirmek için (siz türkler nasıl diyorsunuz) fizibilite çalışmalarına başlasam kanımca tam süper olacak.
dizi hakkında girdiğim bu tanım özelde ssp, genelde başlık altına tanım giren başta mancene olmak üzere hiç bir vampirciğe ayar niteliği taşımamaktadır. tamamen kişisel görüşleri yansıtan diğer tanımlar gibi bu tanım da farklı bir bakış açısı kaygısı taşımakta ve özellikle ssp'nin ayarsız tanımları ile ilgilenmemektedir.
baltar, bir kere cidden iğrenç bir karakter, fakat daha önce istemeden de olsa hayırlı işlere imza attığı oldu. dizi de idam edilmemesinin, ölürse dizi biter mantığı ile ilgisi yok, aslında herşey, cobol tanrılarının onlara bıraktığı efsanelerle ilgili, başkan ölecek, baltar ise dünyaya giden yolda hayırlı işler yapacak istemese de, hepsi yazılı. hepside ellerindeki kutsal kitapta aslında nereye bakacaklarını bilmiyorlar belkide.
--! spoiler !--
doktor gaius baltar ölürse tabi ki dizi bitmez sayın ssp. hatta daha da güzel olurdu. daha gerçekçi. bazen her canlı ölümü tadacaktır emri mucibince başrole yakın rollerin de ölmesi dizinin selameti açısından iyi olur kanaatindeyim kanımca. ölsünler hatta nasıl olsa rol icabı gebersinler biraz. hatta işin içine biraz da polisiye biraz daha gerilim çokcana belirsizlik ne olacağını bilememe biraz daha kalite anlamına gelirdi kanımca.
hem jack bauer değil ki bu daha dizide bir sürü daha first class karakter var. misal bunlardan biri de diktatör adama'nın oğlu pilot lee adama. hani gag olan işte. yani saçmalığı görüyor musunuz sayın seyirciler; koooskocaaaman filoda sanki avukatlık yapacak başka kimse yokmuş gibi sırf herifin dedesi vaktiyle avukatmış diye doktor gaius baltar'ın avukatlığını yapıyor. yapar, ne var bunda ki diyebilirsiniz deyin netekim* de içinizde kalmasın ama bu pilot aynı zamanda ipten adam alıyor. *
bir keresinde de gezegenin birinde ot yolmaya falan gitmişti. dayı tarafında da kesin çoban, çiftçi falan biri vardır bu lavuğun.
hazır adama sülalesine değinmişken diktatör adama da tıpkı bizim kenan evren gibi darbe yapmasına rağmen yargılanma margılanma yok netekim. bi de diyorlar ki biz bize benzeriz. ahanda uzaylılar da bizim gibi. acaba diyorum yoksa bu uzaylılar cengiz han'ın zulmunden kaçıp amerikaya giden eski türkler ** gibi bir şey olabilir mi diye bir soru geliyor aklıma ama farkındayım tanımı çok fazla zorlamamakta fayda var.
eee, şimdi diyeceksin ki kutsal metinlerde falan öyle yazıyor. bence senaristler öyle yazmış. bir dizide senaryodan daha kutsal bir metin olabilir mi? neden diyecek olursan tabi ki tamamen duygusal. produktor öyle istemiştir konduktor de ona göre bilet kesiyordur. işte ben de tam dizilerin bu huyunu sevmiyorum.
--! spoiler !--
çok özel bir son ile biten efsane dizi. yaratılış, din ekseninde dönüp durmuş, bilim kurgunun ötelerine geçmiş ve yine adem ile havva ile bitirilmişttir.
hiç sıkılmadan izlediğim en güzel dizi ünvanını yapıştırabileceğimdir.
itiraf edeyim, battlestar galactica*'nın yeniden çekileceğini ilk duyduğuımda çocukluğumun battlestar galactica'sının anısına hürmeten 'ben izlemem' tripleri yapmıştım, aslında o dönemden aklımda kalanlar sadece apollo, starbuck, cylon gibi kelimelerle gözlerinin yerinde gidip gelen kırmızı ışıklar olan robot abilerdi, o da ayrı. neyse sonunda bir gün yeni çevrimin bir bölümüne denk geldim, ertesi gün de ilk bölümden başlayarak izlemeye başladım (bkz: tükürdüğünü yalamak).
efendim, bsg'nin hikayesi basit aslında, kendi yarattıkları robotlar tarafından saldırıya uğrayan oniki koloni'nin insanlarının büyük çoğunluğu yok ediliyor, geriye kalan yaklaşıık 50000 insan, ömrünü tamamlamış bir savaş gemisi olan battlestar galactica'nın önderliğinde oluşturduklar bir filo ile uzayda yeni bir yuva aramaya başlıyorlar, tabii cylon'lar da peşlerinde...
basit bir bilimkurgu hikayesi gibi... ama senaristler bu basit hikayeyi insan olmanın anlamının sorgulandığı felsefi bir metin haline getirmişler neredeyse. karakterler derinlemesine işlenmiş ve gerçek insanlar olarak resmedilmiş, acı çekiyorlar, mutlu oluyorlar, inanıyorlar, inaçlarını sorguluyorlar, isyan ediyorlar, ölüyorlar, öldürüyorlar, bir bölümde büyük bir kahramanlık yapan diğer bölümde korkak ya da hain olabiliyor, öyle ki bir bölümde en sevdiğiniz karakter sonraki hafta en gıcık olduğunuz karakter haline gelebiliyor. oyunculuklar da o kadar başarılı ki onların yaşadıklarını bize de birebir yaşatıyorlar, zamanla izleyici de bsg mürettabatının bir parçası haline geliyor. bu yüzden herhalde dünya çapında en tutkulu dizi takipçileri de bsg'ninkilermiş
oyuncular deyince amiral william adama rolündeki edward james olmos, başkan laura roslin rolünde mary mcdonnell, kara thrace namı diğer starbuck rolünde katee sackhoff ve number six olarak izlediğimiz tricia helfer'ın yeri apayrı bence.
son bölümlere geldiğimde ciddi ciddi üzülmüştüm, bsg ile yolculuğumuz bitiyor diye... hala da yerine koyabileceğim aynı tadı verecek birşey bulamadım.
--! spoiler !--
dizinin doruk yaptığı dönemlerden biri 3. sezonun başıydı. new caprica'da çekilen sahneler ile aynı dönemde devam eden abd'nin ırak işgalinin televizyonlara yansıyan görüntüleri arasındaki koşutluk son derece dikkat çekiciydi. 4. sezonun son yarısı ise resmen nefes kesiciydi. iki sezondur devam eden opera rüyasının bsg 'nin komuta odasında canlanması, adama'nın yıllardır savaştığı cylon'larla müttefik olmak zorunda kalınca, gemisini kaybedeceğini anlayınca ve tabii sevdiceğini kaybedince gözlerine yansıyan acı, hem insanların hem cylon'ların bir çocuğun hayatı için intihar görevine çıkması, bu göreve çıkarken adama'nın yaptığı konuşma...
bu arada, d'anna'ya ne oldu lan? harbiden sap gibi kaldı mı dünyada?
--! spoiler !--
Titreyen kamera görüntüleri sanki bugünün kameraları ile geleceği resimlermiş hissi yarattığından inanılırlığını yitirtiyor her titreyen kamera hareketi ile. İnsana tıpatıp benzeyen robotlar ortada fink atıyor da titermeyen kamerayı henüz keşfedememişler güya. Lost'tan öğrendikleri kamera hareketi bu dizinin tek itici yanı. *
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
