bu muhtesem siir gibi daha nicelerinin yazarı unutulmaz isim.
bagısla
ya zamanından çok erken gelirim
dünyaya geldigim gibi
ya zamanından çok geç
seni bu yaşta sevdiğim gibi
mutluluğa hep geç kalırım
hep erken giderim mutsuzluğa
ya her sey bitmiştir çoktan
ya hiç bir sey başlamamiş
öyle bir zamannda geldim ki yaşamın
ölüme erken sevgiye geç
yine gecikmişim bagışla sevgilim
sevgiye on kala ölüme beş kala
"yeşil renkli namus gazı operası" hikayesinin belleklere kazındığı, toplumsal gerçekleri mizahi yönünü en iyi şekilde kullanarak yansıtan, nesin vakfının kurucusu, hikayede olduğu kadar diğer alanlarda da birçok eser vermiş, türk edebiyatının unutulmazlarından...
bir ara ülkemizdeki insanların zeka seviyesini ölçmüştür! türklerin %60'ı aptal demiştir, gelen tepkiler üzerine oranı % 80 e çıkartmış, öykücü, çocuklara düşkün iyi kalpli adam.
1966'da "vatani vazife" öyküsüyle bılgaristan'da altın kirpi birincilik ödülü'nü alan nesin, 1968'de "üç karagöz oyunu" ile6. karacan armağanı birincilik ödülü'nü kazandı. bunu 1969'da "insanlar uyanıyor"adlı öyküsüyle sscb'de kazandığıkrokodil birincilik ödülü ve 1970'te "çiçu" oyunuyla aldığı t.d.k. ödülü izledi.1975'te asya-afrikayazarlar birliği lotur ödülünü aldı.1977'de 1yaşar ne yaşar ne yaşamaz"adlı yapıtıylamadaralı roman ödülünü kazandı. aynı yıl hitar petar ödülünü aldı. 1985 ve 1986 yıllarında tüyapın halkın seçtiği yılın yazarı ödülünü, 1989'da ilk tolstoy altın madalyasını aldı.
zahmet etmeyin
yunus gibi olurum,
kendim gibi ölürüm,
gömütümü bulurum,
gübatımı indimi?
yetmiş kiloyum düzü
bunun tahtası bezi.
hepsi bulacak yüzü
taşıtamam kendimi.
olmasın bir görenim
ne de bir su verelim
ne cenaze törenim
son kasırgam dindi mi?
açar kendi çukurum.
oracıkta uyurum.
kendi kendim ölürüm
ölüm beni yendi mi?
karı var, yağmuru var,
sıcağı, çamuru var
zahmet etmeyin dostlar
aziz ölmüş dendi mi?
okudugum ilk kitap olan 'anıtı dikilen sinek'in yazarı olan 1993 yılındaki pir sultan anma şenlikleri sırasında madımak otelinde yakılmak istenen insan sarrafı yazarımızdır.
20 aralık 1915'de, istanbul heybeliada'da doğan aziz nesin, 1925'te istanbul süleymaniye'deki adı daha sonra istanbul 7. ilkokul olarak değiştirilecek olan "kanuni sultan süleyman iptidai mektebi'nin 3. sınıfına girdi. iki yıl darüşşafaka lisesi'nde okuduktan sonra, 1935'de kuleli askeri lisesi'ni, 1937'de ankara'da harp okulu'nu bitirip asteğmen oldu. son olarak 1939'da askeri fen okulu'nu bitirdi. bu dönemde bir yandan da güzel sanatlar akademisi süsleme bölümü’ne devam etti. bir röportajında ona bu eğitim hayatının ‘fikri takip’ dedikleri şeyi getirdiğini belirtmiştir.
eserlerinin içerisinde benim delilerim en çarpıcı olanlardandır.
öncelikle ve kesinlikle şunu belirteyim ki madımak oteli yangını olayında provakasyon var demeyeceğim. ama emin olun gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğundan bunun da kokusu çıkacaktır.
saniyen; kanımca bir yerde adi ve siyasi bir cürüm meydana gelmiş ise doğası gereği bu olayın sorumlusu öncelikle devlet kurumlarıdır. ben aziz nesin'in o otelde ne görevi olduğunu da merak ediyorum. kim gönderdi, nasıl görevler aldı? aldığı görevleri başardı mı? evet işte bu soruların cevaplarını merak etmekteyim.
zira herifde james bond tipi olmadığından öyle görevlerin adamı değildir. daha çok kendi fikirleri gibi gördüğümüz fikirleri ile görevlerini yerine getirmiş olabilme ihtimali vardır. *
keza yine de türk milletinin yüzde sekseni aptaldır derken bu kişisel görüşleri midir yanlızca kendisini bağlayan yoksa teşkilatın görüşü de bu yönde midir diye de merak etmekteyim.
bugün bir internet sitesinde, yazdığı yazıyı okuduğum yazar. yanlış dememiş.. işte yazı:
"bir kadını ağlatmak....
bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... en az erkekler kadar yani! ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. gözleri buğulanır kadının sonra. ağlamayacağım, der içinden. ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. ince ince süzülür yaşlar gözünden;önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... ve kadın ağlar; hem de çok! sanmayın ki gidene ağlar kadın! gidenin giderken koparttığı yerdir, onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. o yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. ama bilirmisiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. her damla, daha çok kadın yapar kadınları.
her damla bir derstir çünkü. bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. içlerindeki zehirdir onları öldüren! ağlayarak o zehirden kurtulur
kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları. dönüşmemesi lazımdır oysa. o yüzden de bolca ağlarlar.
Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan... insanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. e o zaman niye sarılsınlar ki! niye sarılalım ki!
etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. o da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!"
aziz nesin'in başörtüsüne karşı olduğuna dair iddialar ortalıkta dolaşıyor. ancak ünlü yazarın 1995 yılında aksiyon dergisi'ne verdiği röportajda başörtüsünü yasaklamayı çalışmayı 'aptallık' diye tanımlıyor. başörtülü kızların okullara alınması gerektiğini savunuyor. "başlarını örtmesinler"emrivakisinin laiklik olmadığını anlatıyor. "örtme" ile "oranı buranı aç" demenin aynı saçmalıkta olduğunu vurguluyor. okullara ise gerçek din dersinin konulmasını salık veriyor. daha da ileri gidip imam hatip okullarından mezunların harp okullarına girmesi gerektiğini söylüyor.
söyleyecek bir şey kalmıyor. sadece bu tartışmalar üzerine: iki oğlu arasındaki tartışma bu unutulan, sayfalar arasında kalan görüşmeyi gün yüzüne çıkarttı. aziz nesinlik hikayeymiş, aziz nesin'in başörtüsüne karşı olduğu fikrini yaymanın... bilimi din yapıp bunu yasaklar zincirine döndürenlerin aksine aziz nesin, ille de özgürlük, demiş.
soru: bu ülkenin büyük bir çoğunluğu müslüman. ve yine bu kitlenin büyük bir çoğunluğu inançlarına karşı hassas. dince kutsal addedilen kavramlara karşı hakaret edilmesi, başörtüsüyle alay edilmesi, başörtülü kızların okullara alınmaması mantıklı mı sizce?
aziz nesin: başörtüsünü yasaklamaya çalışmak aptallıktır. başörtülü kızların okullara alınmamasına karşıyım. başlarını örtmesinler demek demokrasi veya laiklik demek değildir. neden? çünkü, ilkokuldan beri aldığı eğitim sonucu o ister istemez bir gün başını örtecektir. örtme demek, 'oranı buranı, aç' demek kadar saçma. ben başlarını örtmelerinden yanayım. ama, okullardaki din derslerinin kaldırılması lazım. veya o dersi gerçekten din dersi yapsınlar. mesela başka bir şey: imam-hatip mezunlarının harp okullarına girmesi mevzuu! ben girmelerinden yanayım. imam-hatip mezunları eğer istedikleri fakültelere girebiliyorlarsa harp okullarına da girmeli.
küçükken mahalle arasında futbol oynardık, genellikle de kardeşimle aynı takımda oynardık (her abi gibi kardeşimi pek severim). yine birgün kardeşim ayağında topla bir iki kişiyi çalımlarken ben de gol atabilmek için biraz öne çıktım ve o ara koşarken dikkatimi birkaç saniye kaleye yönelttim. tam da o esnada afedersiniz öküzün birisi kardeşimi düşürmüş (kolu kırıldı kardeşimin). haberim yok top önüme geldi ve vurdum. bahsimize konu edilen öküz de pişkin bir edayla "adamın devam etti" demeye başladı (devam eden adam da ben oluyorum) kan beynime sıçramıştı.
şimdi de birileri karşımıza çıkıp nereden geldiği belli olmayan bir güvenle "adamın devam etti" diyor. kan beynime çıkıyor.
öküze ne mi oldu? özür dileyeceğine üstüne üstlük bir de bana efelenmeye kalktı. ben de dövdüm.
aşağıda wikipedia'dan alıntıladığım şekliyle eserlerinin tümü yer almaktadır:
hikayeleri
* Parti Kurmak ve Parti Vurmak (1946)
* Geriye Kalan (1953)
* İt Kuyruğu (1955)
* Yedek Parça (1955)
* Fil Hamdi (1956)
* Damda Deli Var (1956)
* Koltuk (1957)
* Kazan Töreni (1957)
* Deliler Boşandı (1957)
* Mahallenin Kısmeti (1957)
* Ölmüş Eşek (1957)
* Hangi Parti Kazanacak? (1957)
* Toros Canavarı (1957)
* Memleketin Birinde (1958)
* Havadan Sudan (1958)
* Bay Düdük (1958)
* Nazik Alet (1958)
* Gıdıgıdı (1958)
* Aferin (1959)
* Kördöğüşü (1959)
* Mahmut ile Nigar (1959)
* Hoptirinam (1960)
* Gözüne Gözlük (1960)
* Ah Biz Eşekler (1960)
* Yüz Liraya Bir Deli (1961)
* Bir Koltuk Nasıl Devrilir (1961)
* Biz Adam Olmayız (1962)
* Yeşil Renkli Namus Gazı (1964)
* Sosyalizm Geliyor Savulun (1965)
* İhtilali Nasıl Yaptık (1965)
* Rıfat Bey Neden Kaşınıyor (1965)
* Vatan Sağolsun (1968)
* İnsanlar Uyanıyor (1972)
* Hayvan Deyip De Geçme (1973)
* Seyyahatname (Duyduk Duymadık Demeyin) (1976)
* Büyük Grev (1978)
* Benim Delilerim (1979)
* 70 Yaşım Merhaba (1984)
* Kalpazanlık Bile Yapılamıyor (1984)
* Maçinli Kız için Ev (1987)
* Nah Kalkınırız (1988)
* Rüyalarım Ziyan Olmasın (1990)
* Aşkım Dinimdir (1991)
* Gözünüz Aydın Efendim (1997)
* Herkesin İşi Gücü Var (2005)
* Bende Çocuktum (1979
Romanları
* Kadın Olan Erkek (1955)
* Gol Kralı Sait Hopsait (1957)
* Erkek Sabahat (1957)
* Saçkıran (1959)
* Zübük (1961)
* Şimdiki Çocuklar Harika (1967)
* Tatlı Betüş (1974)
* Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1977)
* Surnâme (1976)
* Tek Yol (1978)
Anıları
* Bir Sürgünün Hatıraları (1968)
* Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (1. bölüm 1966, 2. bölüm 1976)
* Poliste (1967)
* Salkım Salkım Asılacak Adamlar (1987)
* Rüyalarım Ziyan Olmasın (1990)
Masalları
* Memleketin Birinde (1953)
* Hoptirinam (1960)
* Uyusana Tosunum (1971)
* Aziz Dededen Masallar
* La Fontaine'nin Yazamadığı Masal
Taşlamaları
* Azizname (1948)
Fıkra kitapları
* Nutuk Makinası (1958)
* Az Gittik Uz Gittik (1959)
* Merhaba (kitap) (1971)
* Suçlanan ve Aklanan Yazılar (1982)
* Ah Biz Ödlek Aydınlar (1985)
* Korkudan Korkmak (1988)
Gezi notları
* Duyduk Duymadık Demeyin (1976)
* Dünya Kazan Ben Kepçe (1977)
Oyunları
* Biraz Gelir misiniz (1950)
* Bir Şey Yap Met (1959)
* Toros Canavarı (1963)
* Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı (1968)
* Çiçu (1970)
* Tut Elimden Rovni (1970)
* Hadi Öldürsene Canikom (1970)
* Beş Kısa Oyun (1979)
* Bütün Oyunları (Adam Yayınları) (1981)
* Maçinli Kızın Evi(1959)
* Başarımı Karılarıma Borçluyum (1992)
* Bütün Oyunları 2
Şiirleri * Sondan Başa (1984)
* Bağışla (1986)
* Kendini Yakalamak (1988)
* Hoşçakalın (1990)
* Sivas Acısı (1995)
* En Uzun Maraton
* Kimin Var ki
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.