ayetullah humeyni

  1. iran'da şah rıza pehlevi yönetimine karşı gerçekleşen yoğun direnişler ve ayaklanmalar sonrasında şubat 1979'da iktidarı, muhalif hareketin önderlik boşluğundan din vurgusuyla yararlanarak mollalarıyla beraber ele geçiren iran islam devrimi figürü.

    1960'lı yıllara kadar siyasi bir kimlikle ortaya çıkmamıştır. harekete geçişi 1962 yılında şahın yerel seçimlerde kadınlara da oy hakkı tanıması ve eğitimin laikleştirilmesi yönündeki tutucu islami düşünceyle bağdaşmayan uygulamalarını propaganda aracı haline getirişiyle gerçekleşmiştir. kendisi şah yönetiminde ezilen tüm kitlelerin sözcüsü değil, şaha karşı dinsel kastın muhalefetinin önderidir.

    dinsel hareketin geleneksel tabanları olan kent yoksulları ve küçük tüccar kesimi iktidar perspektifine sahip olabilecek imkanı elinde bulundurmayan katmanlardı. bu gücü elinde bulunduran işçi kesimi ise şahın devrilmesinde en önemli rolü oynayan grevlerinde dini karakterli taleplere sahip değildi ve dinsel muhalefet hareketinden uzaktı. bu durumu tespit edebilen humeyni, işçi hareketinden kopukluğununun üstesinden yaklaşım ve söylemlerinde "sınıf çelişkileri, adalet, özgürlük, anti-emperyalizm" vurgularını ön plana çıkartarak gelebildi.

    Humeyni'nin kullandığı radikal retorikle dinsel hareket, kendini ulusal muhalefetin cisimleştiği merkez olarak teşhir etmiş, din merkezcil olmayan partiler arasında etkin bir örgütün yokluğunda humeyni, camiler ağıyla örgütlenmiş yegane ulusal tutarlı muhalefet odağı olarak diğer muhalif unsurları da çevresinde toplayabilmeyi başarmıştır.
    (bachmaninov 03.05.2007 15:02 ~ 04.05.2007 13:17)
  2. hakan albayrak'ın wish you were here isimli bir şiir ile yâd ettiği devrimci.

    wish you were here
    işte böyle sevgili humeyni
    seni pink floyd'un bir şarkısıyla anmak da varmış
    how i wish you were here
    bu beş yıldızlı otelde
    rulet masasının dibinde
    islam düşüncesini tartışırken üstadlarımız
    pat diye peydah olmalıydın sen
    yerde eski bir seccadenin üstünde
    oturup öylece susmalıydın
    bir de mehdi haşimi olmalıydı yanında
    bre gafiller diye gürlemeliydi
    kurşun geçirmez camlardan halkın sesi geçer mi?
    ah hurma dalları...
    yoksul mescidim...
    (gambito 03.05.2007 15:08)
  3. iranlıların atatürkü
    (samsara 08.06.2007 04:31)
  4. bir İmam liderİn hatırasına İthafen...

    "bugün che’yi bir devrimci olarak saygıyla anan insanlar, kendilerinden olan humeyni’yi akıllarına bile getirmiyorlarsa eğer, bu dramatik vefasızlıkta, İran İslâm devriminin ve onun karizmatik liderinin, sağlıklı ve olması gereken bir tarzda ele alınmamasındaki sakat yaklaşımın payı oldukça büyüktür."

    sevgili fatih, İmam humeyni ile ilgili bir yazı istediğinde, bugüne kadar ‘humeyni’yi anlatan bir yazı yazmadığımı hatırladım.
    kahramanları ve sembol şahsiyetleri çok önemseyen birisi olarak neden yazmamıştım acaba?
    aslında cevabı, belli bir hassasiyetin içerisinde saklı… zira bu zat, mütemadiyen bir tartışmanın konusu edilmişti.
    devrimin gerçekleştiği 1979 yılından, vefat tarihi olan 4 haziran 1989 yılına kadar sürekli olarak tartışıldı.
    İşin tuhaf tarafı, bu tartışmalarda itidal yoktu. ya ‘İmam-ı Ümmet’ denerek ve müslüman olmanın ön koşulu olarak İmama biat edilmesi gerektiği öne sürüldü veya ‘hak olmayan beşinci mezhepten’ (?) birisi olarak ve tarihi arka planı olan nedenlerden ötürü zemmedildi.

    tarafların bu ifrat ve tefrit uçlarında gezinmeleri nedeniyle büyük bir devrimcinin, filmlere konu olabilecek bu hususiyeti, saçma sapan tartışmalar yüzünden gözlerden kaçıp gitti.
    yaşı genç olanlar, eğer özel araştırma yapmamışlarsa, devrimin yapıldığı o dönemdeki gelişmeleri elbette ki bilemeyeceklerdir.
    o günlerde türkiye’deki İslâmî hareket yeni yeni uç vermeye başlamış, milli nizam partisinin devamı olan msp, ciddi bir yükseliş trendi yakalamış, cemaatler, görece ferahlama dönemi nedeniyle halk üzerinde etkin bir konuma gelmeye başlamıştı.
    1970’li yılların başlarında kısa süren bir kaddafi rüzgârı esmiş ve fakat ‘ben sosyalistim’ vurgusu herkes tarafından öğrenilince de ‘bu adamadan bir numara çıkmayacağı’ kanaati hâsıl olmuştu.
    ardından yoğun tercüme dönemine girilmiş, özellikle de hasan el benna ve seyyid kutub vesilesiyle İhvan-ı müslimin’e yakın bir ilgi gösterilmeye başlanmıştı.
    İşte İran’daki devrim tam da bu sürecin sonuna denk gelmişti. türkiye’deki müslümanlar devrimi daha değerlendirme noktasındayken 12 eylül darbesi gerçekleşmiş, faaliyetler bir anlamda yeraltına inmişti.

    siyasi faaliyetlerden uzak kalan gençlik için devrim, bulunmaz bir nimetti artık.
    sağlıklı İslâmî bilgilere ulaşmadan devrim gibi sarsıcı bir hadiseyle tanışık olmak, tabiatıyla uçlarda karar kılınmasını intaç etmişti.
    ardı ardına çıkan gençlik dergileri devrimin sosyolojik değerlendirmelerini yapmak yerine, devrimi gerçekleştiren sosyal tabanın sahip olduğu formasyonu ayniyle taklit etme yoluna, yani bir anlamda toptancı ve ucuzcu bir metoda başvurmayı yeğlemişti.
    hamaset edebiyatı üzerinden söylem geliştirmek daha kolay gelmişti açıkçası.
    İşte bu gelişmeler nedeniyle mezhep değiştirip Şiileşen genç insanların sayısında hızlı bir artış baş gösteriyordu.
    buna mukabil sünnilikten vazgeçmeme kararlılığındaki başka bir uç…
    bu tarafın en büyük handikabı, o dönemlerde bir aşağılama unsuru olan sağcılığın da benzer argümanlarla İran’daki devrimi kötülemesiydi…

    İşte bu fakir, üzerinde yaşadığımız toprakların tarihi bir gerçeği olması hasebiyle İran’daki devrimin türkiye’de sağlıklı bir yansıması olmadığı kanaatinde idi. devrimin dünyaya verdiği mesajı doğru okumak yerine, basit bir taklitçiliğe yönelerek benzer bir devrimin türkiye’de de yapılabileceği hevesine kapılmış olmanın getirdiği sıkıntılar sökün etti zaman içerisinde.
    bunun ilk acısını suriye’deki İhvan-ı müslim’in hareketi yaşamıştı.
    hama’da yaşanan katliamın ardından said havva sıkı bir İran muhalifi olmuştu artık…

    türkiye’de ise başında kavak yelleri esen gençlik kayıtsız şartsız teslimiyetten yana tavır koyuyordu. bugün kendisini liberal olarak tanımlayan bir sürü insan, o günlerde İmama biat etmeyenlerin imanını sorguluyorlardı. hatta bir kimsenin müslüman olup olmadığını bu biat ölçütüyle değerlendiriyorlardı. bunda kuşkusuz ki, ‘devrim ihracı’ hevesinde olan ve fakat İmam humeyni’den habersizce bu faaliyetleri organize eden devrim komitesi üyelerinden bazılarının payı küçümsenemeyecek düzeydeydi.
    sonrasında yaşanan trajik gelişmeler, ‘İran’cılıkla birlikte İslâmî hassasiyetleri de silip süpürüyordu.
    bir uçta hızla liberalleşen ve İran’daki cumhur-u İslâmî’yi laikçi kesimin jargonuyla ‘mollalar rejimi’ diye aşağılayan tıynetsizler, diğer uçta, bir dönemi karanlıklara boğan ve vahşete varacak düzeydeki eylemleri gerçekleştiren bir topluluk…

    tıpkı kürt meselesinde olduğu gibi bu hususta da öngörümüz isabet etmişti ne yazık ki…
    ne yazık ki diyorum zira yanılmış olmayı çok isterdim doğrusu.

    bugün che’yi bir devrimci olarak saygıyla anan insanlar, kendilerinden olan humeyni’yi akıllarına bile getirmiyorlarsa eğer, bu dramatik vefasızlıkta, İran İslâm devriminin ve onun karizmatik liderinin, sağlıklı ve olması gereken bir tarzda ele alınmamasındaki sakat yaklaşımın payı oldukça büyüktür.
    oysa İmam humeyni, dudakları uçuklatan bir devrimin lideriydi.
    orta doğudaki, hatta dünyadaki tüm dengeleri altüst eden bir devrimin lideri…
    ezilen, aşağılanan, hor görülen ve yıllar yılıdır zafere susamış müslüman toplulukların, bir anda özgüvenlerini kazanmalarına neden olabilecek bir devrimin lideri…
    ama heba edildi va esefa!..

    o lider ki, sscb elçisi olan edvard Şevardnadze’yi mütevazı odasında bağdaş kurarak kabul etmiş ve onu da bağdaş kurdurarak karşısına almış, kendilerini yarı ilah sanan o yeryüzü zebunkûşlarına unutamayacakları bir insanlık dersi vermişti.
    açıkçası bu hadiseyi, amerika’yı rehine kurtarma operasyonunda bozguna uğratmalarından daha önemli buluyorum.
    bununla birlikte ölümünden çok kısa bir süre önce rusya’daki komünist rejimin yıkılmasına neden olan gorbaçov’a yazdığı tarihî mektubu, nebevî bir tarza sahip olduğunun kanıtı saymak gerekir.

    İşte o mektuptan kısa bir pasaj:
    “sayın gorbaçov; hakikate yönelmek gerekir. sizin ülkenizin temel sorunu mülkiyet, ekonomi ve özgürlük meselesi değildir. sizin temel sorununuz, allah'a gerçek inancınızın olmayışıdır. bu sorun batı'yı da aynı şekilde çıkmaza sokmuş ya da sokacaktır. yine sizin asli sorununuz, sizin allah'a, varlığın başlangıcına ve yaratılış ilkesine karşı uzun ve boş bir mücadeleye girmiş olmanızdır.
    sayın gorbaçov; Şurası herkes için açıktır ki, bundan sonra komünizmi dünyanın siyasi tarihinin müzelerinde aramak gerekir. Çünkü marksizm, insanın gerçek ihtiyaçlarından hiçbirine cevap verecek güçte değildir. Çünkü maddi ve materyalist bir doktrindir. maddiyat ile de insanlığı maneviyat inançsızlığı buhranından kurtarmak mümkün değildir.”

    gerçek bir lider, ucuz taklitçiliğin ve asla sonuçlanamayacak anlamsız tartışmaların hay huyu içerisinde ve devrimin 10. yılında 4 haziran 1989’da, türkiye’de kendisini referans gösteren fırdöndü aydınların çok geçmeden tabanları yağlayarak tüydüğünü görmeden ebediyete intikal etti.
    allah rahmet eylesin.

    [nihat nasır] http://www.istisnai.net
    (gambito 08.06.2007 14:57 ~ 08.06.2007 14:58)
  5. kum şehrinde, İmam humeyni'nin bir zamanlar yaşadığı yoksul kulübe ile cenazesinin bulunduğu görkemli anıt mezarın arasında bir yerde durduk.
    "kadere bak" dedi ebuzer, "İmam şu fakirhanede yaşamayı seçmişti. fakat sözümona takipçileri olan insanlar onun tercihine saygı göstermediler. yoksul halkın hakkı olan milyonlarca dolara kıyarak sarayları kıskandıran bir mezar yaptılar humeyni'ye. halkın yoksulluğunu paylaşmayı şiar edinmiş bir adamın mübarek hassasiyetine sövmek değilse nedir bu?"
    İmam humeyni'ye yazdığım bir şiir vardır. İçimden o şiiri okumak geldi, okudum:
    (bkz: how l wish you were here)
    *





    (mistaneek 09.01.2008 11:31 ~ 09.01.2008 11:32)
  6. yüzbinlerce insanın katlinden, milyonlarcasının dünyanın değişik yerlerinde sürgünlerde aşamasından sorumlu elebaşı. atatürk e bile benzetmeye gayret edenler olduğununa göre irtica mirtica yok diyenlerin vay haline...
    (goodboyum 09.01.2008 14:23)
  7. konjonktürden nemalanmış molla. devrimden önce laikliğin savunucusu olan şaha, faşist ve özgürlük düşmanı gözüyle bakan liberaller, aydınlar, üniversite kesimi humeyni'ye destek vermese devrim gerçekleşmezdi. tıpkı bugün türkiye'de akp'ye destek veren bazı liberal ve demokratlar gibi onlar da humeyni'nin kendilerine özgürlük vermesini bekledi. sonra humeyni babayı verdi hepsinin eline.

    geçen sene tanıştığım bir iranlı öğrenci humeyni'yi şöyle anlatmıştı:* "biz, kim gelip bizi becermek ister diye ortalığı ayağa kaldırdık. humeyni gelip hepimizi becerdi."

    (bkz: iran islam devrimi)
    ayrıca şu başlıkta yazılan 7 tanımın 5'inin humeyni sempatizanlığı kokması, diyarın yazar profiili hakkında bir kez daha dehşete düşürdü beni.
    (sartre 06.08.2008 16:27 ~ 06.08.2008 16:35)
  8. tarih önünde saygıdeğer çanak yalayıcılarından özür dilerim de yavşağın tekiydi kendisi. en hafifinden peşinden kitleleri sürükleyecek adamın yüzünde biraz meymenet olur. bakıyorum...yok öyle bi şey... iran devrimi olduktan sonra bir kuşak vinçlerin ucunda sallandırıldı tahran'ın göbeğinde. şu sıralar 30-40 yaş aralığında olanlara "yanık kuşak" dendi. ülkenin ne solcusu ne milliyetçisi, mollalarla birlikte özgür iran'ı kuracakları günün hayaliyle gıklarını çıkarmadılar. bugün yediğin hurmalar, gelir yarın bir yanını tırmalar. sıra kendilerine gelince de yurt dışına kaçmaktan başka çare bulamadılar. bugün iran islam devrimi ve humeyni hakkında her ne öğrendiysek bu pişman kitlenin yurt dışında ağlamaları sayesinde öğrenebildik zaten.

    islam lideriymiş de bilmem ne... yerim öyle islam liderini ben... burnunun dibindeki din kardeşiyle * birbirlerini kırdılar yıllarca. ırak savaşı anısına anıtlar dikildi, çeşmelerinden kanı temsilen kıpkırmızı suların aktığı. burnunun öteki dibindeki filistin için değil parmağını kıçını kıpırdatmadı. bunun yalakası takipçileri, bosna'da müslümanlar katledilirken kalkıp bi "höt" bile demedi. suriye lideri esad'ı sevmedi, bizi sevmedi, pakistanlıları sevmedi... "kendine müslüman" lafının yaşayan örneğiydi. şimdi badem gözlü mü oldu? nasıl yaaaa?..

    devrimin lideriymişmiş... ne biçim liderlikse o öyle: bursa'da, sürgünde evinin bahçesinde kedileri severek iran'da devrimin yapılmasını bekledi. sonra da gidip yapılmış bir devrime liderlik etti. imam'dı evet, cemaatinin n'aaptığı da ortada...

    bu arada şuna da sataşmadan geçemeyeceğim: alevi-sünni ayrımı yapan din kardeşlerimiz, humeyni'ye aşk ve gözyaşı dolu dizeler ve methiyeler düzerken, adamın şii olduğunu da hatırlıyorlardır umarım...
    (hazeyame 06.08.2008 17:41)
  9. hz ayşe ve bazı sahabeler için 'köpekler ve domuzlardan daha pis' diyen, kitaplarında sünnilerin canının, malının ve namusunun şiilere helal olduğunu yazan zorba.
    (goodboyum 25.10.2009 23:51)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.