taşradan metropole yapılan göçler sonucu oluşan varoş kültürü sentez müziklerinden bir tanesidir. istanbulda ortaya çıkıp tüm türkiyeye yayılmıştır; o kadar tutulmuştur ki şu anda konservatuarlarda klasik müzik eğitimi almış olan bir çok enstrümanist, hayatını arabesk starlarının stüdyo kayıtlarında ve sahnelerinde çalarak kazanmaktadır. arabesk tarihine damgasını vurmuş önemli isimlerden bazıları orhan gencebay, müslüm gürses, ibrahim tatlıses ve ferdi tayfurdur.
arabesk müzik, çıkış noktası olarak rap ve cazla benzeşmektedir. tüm bu müziklerin kökeni ayrımcılık ve alt kültür sayılışa yapılan isyandır; arabeskte diğerlerinden farklı olarak dertler ve isyan devlete değil tanrıya yöneltilmektedir. müzikal duyum açısından incelendiğinde kemanların öne çıktığı, ağırlıklı olarak arap ritmik yapılarının kullanıldığı, kadın ve erkeğin birlikte bulunduğu korolara yer verildiği, vokalde hançere benzeri gırtlak hareketlerinin sıklıkla duyulduğu gözlemlenebilir.
arabeskin türkiye cumhuriyeti sınırları içinde yapılan diğer tüm müzikler kadar önemli olduğu ve hedef kitlesini ötekileştirmek şeklinde yapılan büyük hatanın en azından müziğin kendisi için tekrarlanmaması gerektiği hatırlanmalıdır. orhan gencebayın kült parçaları müzikal açıdan incelendiğinde bu müziği yadsımanın ne kadar yanlış olduğu oldukça net bir biçimde duyumsanacaktır.
içinde bencilce duyguların ve aşırı melankolinin çok fazla bulunduğu sözlerin, arap nağmelerine benzer nağmelerle bestelendiği müzik türü. kendine âit bir kültür oluşturmuştur. bu kültür kişinin iç dünyâsından dış dünyâsına kadar birçok şeyi değiştirmeye muktedirdir, ki öyle de olmuştur aslında. sokaktaki gençlere*** bakıldığında bunun ifâdesini ilk olarak giyimlerde, vücudun duruşunda, kişisel bakım anlayışında kitap gibi okunur vaziyette görürüz.
kişinin içinde olması gereken vakarın bulunmadığı, yaşama sevincinin olmadığı veyâ yok olmak üzere olduğu, düşünce değer ve kâbiliyetinin kaybedildiği bir duruştur bu. kişinin kendisi olması keyfiyetini silip atmıştır.
arabesk, arap olmayan toplumlar için yıkıcıdır. hoş, bu kadar olumsuzlukla araplar için dahi® yıkıcıdır.
1989 yapımı bir ertem eğilmez filmi...senaryosunu gani müjde yazmıştır...başrollerini şener şen ve müjde ar paylaşır...uğur yücel bu filmdeki mafya babası tiplemesiyle gönüllerde taht kurmuştur..özellikle şarkılarıyla akıllara kazınan film eski türk filmleriyle dalga geçen bir yapıdadır...
metal şarkıların bolca bulunduğu bir playlistte aralarda çok güzel durabilen, argo tabir ile adamı metal kadar kesen öfke, haykırış, umutsuzluk yüklü müzik türü.
"arap üslubu" olduğunu belirtip de bir iki kelam da arap üslubunun ne olduğu hakkında konuşmamak, bu terimi yeterince açıklayamamak olur.
efendim, arabesque, malum, kültürümüzde ismini bir müzik icra yöntemine -ya da her nasıl adlandırılıyorsa- vermiş olup daha ziyade melankoli ile özdeşleştirilmiştir bir terimdir.
oysa temelde bu terimin ifade ettiği şey, islam sanatlarında, uygulandıkları yüzeylerde geometrik şekillerin tekrarları ve renklerin katılımıyla oluşturulan eserleri temsil eder. hani sıkça tezhip ve çinicilikte rastlayabileceğimiz türden figürlerde örneklendirildiği gibi.
islam sanatlarının bu dalda alıp başını gitmesi de ikon tasvirlerinin anlayış olarak kabul edilebilir olmadığıdır. geometrik figürlerin de sonsuzluk anlamını taşıdığı ve tevhid inancını işaret ettiği kabul edilir; uygulanır.
misal: http://www.tapdancinglizard.com/arabesque/arabesqa.jpg
unutmadan, bir de balede, balerin yada baletimizin tek eli önde havada, diğer eli de, yerden kaldırıp yukarıya doğru tuttuğu tek ayağında duran ve bu şekilde buzda ilerleyerek gerçekleştirilen figüre verilen addır.
http://www.paacademyofballet.com/images/1st%20arabesque.jpg
nağmeli tınılar eşliğinde, pesimist bir ruh halinde; aşk, sevgi, haksızlık, aldatılmak, kazıklanmak, isyan etmek, vefasızlık v.b gibi duyguların anlatılıldığı, dinleyenlerinin "ahh uleynn ahh" nidaları eşliğinde kulak verdikleri müzik türü.
bir türlü bir araya gelemeyen şener ile müjde'nin hikayesini anlatan 1989 yapımı türk filmi. repliklerinden şarkılarına kadar her ayrıntısı ilgi çekici olan filmde karakterlerimizin başına gelmeyen kalmaz, özellikle de düğünden kaçan müjde'nin başına. yanlış anlaşılmaların ve güven sorunlarının (bir daha gördüklerime değil, sırf senin söylediklerine inanacağım) da eklenmesiyle iyice cümbüşe dönen filmdeki şarkılar akılda kalacak türden:
şener'in, uğur yücel'in dövdürmesine rağmen müjde'yi bırakmayacağını söylediği şarkı
"ister dövün ister sövün, paramparça olsam bırakmam" ve şarkının bitimindeki esprili "allah çarpar!" sözü,
herhalde filmde en çok geçen ve şener'in hafızasını kaybettikten sonra hastanede söylediği ve sayesinde hastanedeki oda arkadaşını delirttiği şarkı
"terk edildim.. terk edildim.. "
hatta zavallı adamcağız şener'e bulmacadan soru soruyordu avrupa'dan başkent, baş harfi t diye, şener terk edildim diyordu sürekli, adam da ilk başta normal karşılayıp "maalesef bilemediniz" falan diyordu da sonra delirmişti.
sonra, şener'in çöllerde mecnun olduğunda söylediği şarkı
"allah'ım kör et beni"*
gibi.
uğur yücel'in konuşma tarzı ve kısık sesi karizmasına karizma katarken şener'in vücudundan kurşun çıkarma sahnesinde bir tane kurşunu tükürmesi gibi yer yer acayip yer yer ciddi unsurlarla değişik bir film olduğunu hissettiriyor arabesk. yan rollerde tarık pabuççuoğlu ve necati bilgiç de var.
senaryo gani müjde'ye aitmiş. ertem eğilmez'in yönettiği son film bu arabesk. güzeldir. seyredin.
sınav zamanlarımda rakı yerıne cola ve kahve karısımıyla bana eşlik eden hatta sözlerini kendimize göre yorumlayabildiğimiz müzik türü.
örn:
batsın bu okul
bitsin bu komite
derse girmeyipte kantinde çay içene
yazıklar olsun
vede
terkedildim... nakaratlarının sıklıkla tekrarlandığı şener şen'in o dönem için kendisinin zirve performanslarından birini gerçekletirdiği komediler ötesi bir filmdir ki izlerken koltuktan düşme imkanınız bile vardır. filme baktığımızda oyuncuların pek çoğunun bu gün beğenilen sevilen oyuncular olduğunu görürüz.
zaten "şener şen ve uğur yücel ikilisinin yaptığı hangi dizi film kötü olmuş ki" hissini uyandırır kişide. ancak bu komedinin içinde öyle hasneler vardırki babam ve oğlum'da ağlamamış kimseleri dahi gözyaşlarına boğar niteliktedir.
el hasılı illa ki izlenilesidir.
adımı ilk söylediğin gün
kan geldi kulaklarımdan o gece
aceleyle çıkıp evden
seni aradım saalerce
bulsam vuracaktım
sen ölünce dudaklarından öpecektim,
mikrop kapmasın diye
tentürdiyot sürecektim ağzıma
buna bütün eczaneler gülecekti
allah belamı versin
seviyorum işte ne yapayım
kavuşmak yalnızca varsayım, zayıf ihtimal
özlem hararetli bir esin, kırık bir hayal
ama zulmeden, kahreden o mavi sesin
'acı çekeceksin, yok olacaksın' diyor hala
ve isyan ediyorum allaha
olmalısın, diye haykırıyorum
evet, evet, ordasın
hatta bir cübben
cübbenin de kürklü yakaları var!
ve ben, ölünce yapışacağım o yakalara
yanıt ver, diye bağıracağım, yanıt ver
neden neden neden neden neden neden
beni bütün şeytanlar alkışlayacak
seni ilk gördüğüm gün
bir martı oydu iki gözümü de
Şöyle bir faydası var: Arabesk (şarkılar tabi) dinleyen insanlar eşlerine ya da âşık olduklarına daha çok bağlanırlar. Bazıları bu duruma aptallık derler ama bence şıpsevdilikten, sululuktan uazaklaştırdığı için dinleyenleri, iyidir.
ülkemde yer eden müzik tarzı olarak,
Bu ülkenin evlatlarının damardan müziklere ihtiyacı yoktur.Ülkemin umuda her alanda ihtiyacı var iken bu tarz müzikleri gençlerin damarlarına enjekte etmek bu ülkeye yapılan en büyük hainliktir.Geriye sarıp düşündüğümde ülkemin kuruluşundaki köksüzlük etkisi bu kitlenin oluşumuna neden olmuştur.Bu müziği dinleyenleri suçlamak mesele değildir ve dinleyenlere ıyy demek insani değildir.
Onlara gettolarda yaşama şansı verenler bu müziğe de en büyük kitleyi bağlamışlardır.Ülkemde vatan-daşın etkisi yoktur,vatan da olanlara vesselam..
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.