şeker hastalığı

  1. diğer ismide diabet olan kronik bir hastalıktır. hayat boyu tedavi gerektirir. kandan alınacak bir damla örnekle ölçüm yapılarak teşhis edilebilir. bu tahlile kan şekeri ölçümü de denir. bu hastalığın sebebi vücudun glikozu yeterli seviyede kullanamamasıdır. vücuttaki insülin hormonu yetersiz kalmakta ya da görevini tam anlamıyla yerine getirememektedir.
    hastalığı ilerlemiş olan bir şeker hastası sürekli olarak * insülin adi verilen hormonla desteklenmelidir.
    (exi 28.08.2006 22:35)
  2. (bkz: aziz yıldırım)
    (a rh negative 07.09.2006 02:04)
  3. diyetlerine dikkat ettiklerinde baska hastaliklari da yoksa* bu hastaliga yakalananlar uzun yasarlar. (bkz: ismet inonu)
    (benbudejavuyudahaoncegordum 07.09.2006 05:06)
  4. tıptaki adı diabetus mellitus'tur. bu hastalığa neyin sebep olduğu tıp dünyasında muammadır. bu yüzden genel olarak ırsi bir hastalık olarak kabul edilir. annenizde babanızda varsa çok büyük ihtimalle sizde de çıkacaktır.

    yemeyi içmeyi çok seven insanların başına gelebilecek en kötü hastalıktır. çünkü şeker hastası olduğunuz andan itibaren yediklerinize çok dikkat etmezseniz kandaki şeker oranı çok yüksek oranlara ulaşacak ve vücudunuzda kanın ulaştığı her yere, yani tüm organlarınıza yavaş yavaş zarar verecektir. açılan yaralar haftalarca iyileşmeyebilir, sürekli mide yanması ve baş ağrısıyla karşı karşıya kalırsınız. ne yazık ki, tedavisi de yoktur. hayat boyu insülin tedavisi uygulanmasını gerektirdiği için çoğu şeker hastası hayatlarının sonuna doğru tedaviyi bırakıp bol bol yer içer.*

    ilaç tedavisi ile kandaki şeker oranı normal düzeyde tutulabilir. normal şartlar altında 80 ile 120 arasında olması gereken şeker oranı, bunların altına düşmemeli yada üstüne çıkmamalıdır.
    (iknowthepiecesfit 07.09.2006 13:41 ~ 19.09.2007 18:40)
  5. yukardakilere ilaveten iki çeşidi olan hastalığın adıdır. tip 1 diye adlandırılan (ayrıca doğuştan olan) çeşidinde insülin eksikliği göze çarpmaktaysa da tip 2'de sorun hedef hücrelerin reseptörlerindedir; sözkonusu hedef hücreler bir çeşit direnç geliştirmiştir yani insüline karşı.
    (doktorcuk 26.09.2006 21:57)
  6. http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=281869

    adresinde hakkında faydalı bilgiler bulunan hastalık.
    (tulkas 22.11.2007 10:32)
  7. Yaklaşık 3 gün önce bünyemdeki varlığını farkettiğim zımbırtı! Artık çikolatalarımla eskisi gibi sevişemiycekmiyim?
    (dukkha 15.05.2008 14:13)


  8. --- alıntı ---

    kandaki şeker düzeyini dengeleyen insülin hormonunun; üretilememesi veya yeterli salgılanmasına rağmen vücut tarafından kullanılamamasıdır. kelime anlamı diabetes = akıp giden; mellitus= ballı idrar anlamındadır.

    günümüzde sıklığı ve önemi giderek artmakta olan bu hastalık aslında 2.yy'da ülkemizin kapadokya bölgesinde arateus isimli bilim adamı tarafından tanımlanmış; ancak tedavisinde başarı 1921'de insülinin keşfiyle sağlanmış; günümüzde ilerleyen teknoloji sayesinde diyabetlilerin yaşam süresini ve kalitesini artırmak hedeflenmiştir.hastalığı anlamak, tedavi etmek ve korumak için öncelikle vücudumuzun normal çalışma düzenini bilmeliyiz.

    vücudumuzun normal çalışma düzeni nedir?

    tıpkı bir otomobilin harekete geçmesi için lazım olan benzin gibi günlük yaşantımızın sağlıklı sürdürülmesi için de enerjiye ihtiyacımız vardır.
    her insanın enerji ihtiyacı farklı olup, vücut ağırlığı, yaş, cinsiyet ve fizik aktivite ile ilgilidir ve yediğimiz yiyeceklerden sağlanır.
    yiyecekler, karbonhidrat (şeker), protein ve yağ olmak üzere 3 ana besin öğesi içerir. her birinin belirli ölçülerde enerji verme özelliği olmakla birlikte, asıl görevi vücuda enerji sağlamak olan besinler karbonhidratlardır.

    vücudumuza gerekli enerji temini nasıl gerçekleşir?

    yiyecekler sindirim enzimleri sayesinde ağızdan başlayarak aşama aşama sindirilir ve en küçük birimleri olan "glukoz = şeker" biçiminde emilmeye hazır hale gelirler, bağırsaklardan emilerek kana karışan şekerin bir bölümü enerji kaynağı olarak hücrelere giriş yapacak, fazlası ise yemek arasındaki açlık dönemlerinde ve uykuda kullanılmak üzere kas ve karaciğerde depolanacaktır.
    kan akımı sayesinde hücrelere ulaşan şeker bazı hücrelere (örneğin beyin) aracısız kabul edilirken; kas ve yağ hücrelerine girişte hücre kapısını açan bir anahtara muhtaçtır. bu anahtar da insülin hormonudur. midenin arka yüzüne yerleşmiş "pankreas" denilen bir organımızdan salgılanır.
    yediklerimizden enerji sağlanabilmesi için insülinin yeterli üretilmesi ve hücreler tarafından etkili kullanılması gerekir.

    diyabette neler olmaktadır?

    pankreastan insülin hormonu üretilememekte ya da vücutta insülin varolduğu halde hedef hücrelerde kullanılamamaktadır. yani vücutta ya anahtar yoktur, ya da genetik olarak programlanmış kilit bozukluğu mevcuttur.

    sonuçta:

    * glukoz hücrelere giremez; kanda artmaya başlar ve böbrek tarafından tutulamaz hale gelir, idrarda şeker çıkmaya başlar.
    * kütlesi olan şeker beraberinde suyu sürükler.
    * idrar miktarı artar, hasta özellikle geceleri çok idrara çıkmaya başlar. çocuk yaşlarda ise gece altını ıslatmalar başlar.
    * vücut su kaybeder.
    * ağız kuruluğu ve çok su içme meydana gelir.
    * öte yandan aç olan hücreler enerji kaynağı olarak vücudun depolardaki enerjisini; yağlarını kullanmaya başlar, hasta zayıflar. hatta yağların kullanılmasıyla vücut için sakıncalı ürünler (keton cisimcikleri) meydana gelir, bunların birikmesi ile oluşan belirtiler fark edilememiş ise şeker komasına yol açar.


    diyabette belirtiler nelerdir?

    oluş mekanizmasında anlatıldığı gibi belirtiler, şekerin hücreler tarafından kullanılamayıp kanda birikmesine ya da enerji temininde yağların kullanılmasına bağlı olarak meydana gelecektir. hangi mekanizma baskınsa belirtiler ona göre değişir.

    şekerin yüksek olması sonucunda:

    * idrara çıkmada artış (özellikle geceleri)
    * sıvı kaybı
    * susama, ağız kuruması
    * ciltte kuruluk
    * enerji kaybı, halsizlik, çabuk yorulma
    * görme bulanıklığı

    keton cisimciklerin üretilmesi sonucunda:

    * bulantı, kusma
    * yorgunluk
    * karın ağrısı
    * derin solunum, solukta aseton kokusu
    * baygınlık hissi, dalgınlık
    * hızlı kilo kaybı


    kaç çeşit diyabet vardır?

    1997 amerikan diyabet birliği (ada) önerileri göz önüne alınarak bir sınıflama yapmak gerekirse başlıca: tip 1, tip 2, gestasyonel (yani gebelik esnasında oluşan) diyabet olmak üzere 3 tip diyabet vardır. ayrıca insülin zıttı hormonların hakimiyetiyle gelişen hastalıklarda, genetik kökenli bazı hallerde, bazı infeksiyon ya da ilaç ve kimyasal etkenlere bağlı olarak da şeker hastalığı görülebilir.

    diyabet tipleri arasında ne fark vardır?

    tip 1 diyabet = genç tipi diyabet:

    * bazı toplumlarda daha sık olmakla birlikte, diyabet tanısı alan her 10 kişiden biri bu tiptendir.
    * genellikle 35 yaş altında başlarsa da her yaşta görülebilir.
    * kişi şişman değildir.
    * belirtiler saatler, günler içerisinde ani başlar ve genellikle zayıflamayla birliktedir.
    * ailede diyabet çoğunlukla yoktur.
    * nedeni bağışıklık sisteminde oluşan sapmadır; yani normalde vücudu dışarıdan gelen yabancı etkenlere karşı korumakla görevli bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle bozularak, kendi hücrelerini de yabancıymış gibi kabul etmesi ve pankreasın insülin üreten hücrelerini hasarlandırarak yok etmesidir. sonuçta vücutta insülin yapılamamaktadır.
    * tedavide mutlak insülin kullanılır.
    * tedavi edilmediği durumda yaşam mümkün değildir.

    tip 2 diyabet = erişkin tipi:

    * diyabetlilerin %90'ı bu tiptendir.
    * genellikle 35 - 40 yaştan sonra, şişman, tansiyonu ve kan yağları yüksek, hareketsiz bir yaşam tarzı olan kişilerde görülür.
    * çoğunlukla ailede diyabet vardır.
    * asıl problem var olan insülinin kullanılamamasıdır. ancak bu duruma sonradan insülin eksikliği de eklenebilir.
    * bu kişilerde emilen şekerin hücre içine girişini sağlayan anahtar düzeyi (insülin) yeterli olmasına rağmen hücrelerin kilit sistemi bozuktur. bu nedenle yediklerimizden sindirilip, emilerek kan yoluyla hücrelerin kapısına gelen şeker hücre içine giremez; kanda birikir. fazlası idrarla atılmaya başlar. kütlesi olan şeker beraberinde suyu da sürüklediğinden kişi çok idrara çıkmaya ve su kaybettiğinden çok su içmeye başlar. öte yandan aç olan hücreler glukozu içeriye davet için daha fazla anahtar gerektiğini beyine aktarırlar; beyin de pankreasa daha fazla insülin salgılaması emrini gönderir. daha fazla üretilen, ancak hücrelerin bozuk kilidi nedeniyle kullanılamayan insülinin kandaki düzeyi artar, bu da kişide iştahı arttırır. gıdayla alınan, ancak kullanılamayıp hücre kapısında ve kanda artan şeker kısır bir döngüye yol açacak, devamlı uyarılan pankreas yorularak iflas edecektir. öte yandan enerji temin edemeyen hücreler yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için diğer enerji depolarını (kas ve yağ) tüketecek ve kişi zayıflayacaktır.
    * tip 2 diyabetikler anlatılan bu geniş yelpazede bulundukları konuma değişen belirtilerle karşımıza gelir. belirtiler yıllar içinde yavaş gelişir. hastaların %29'u tesadüfen tanınırken, %53'ünde başlangıç belirti ve bulguları (ağız kuruluğu, sık idrar yapma, açlık hissinde artış, yorgunluk) vardır. %16'sı infeksiyon (kuru ve kaşıntılı cilt, yaraların geç iyileşmesi) ile, %2'si organ hasarı (ellerde ve ayaklarda uyuşukluk, bulanık görme) nedeniyle teşhis edilirler.
    * pek çok ülkede diyabet, önde gelen ilk 7 ölüm sebebi arasındadır ve körlük, böbrek yetersizliği ile amputasyonların (bacak kesilmesi) başlıca sebebidir. diyabetlileri ölüme götüren sebepler ise kalp kizi, inme gibi kalp damar sorunlarıdır.
    * tedavisinde dengeli beslenme ve düzenli egzersiz ile uzun yıllar ilaca ihtiyaç duyulmayabilir. şeker kontrolünün sadece beslenme ve egzersiz programlarıyla sağlanamadığı hallerde önce ağızdan şeker düşürücü haplar kullanılır, gereğinde insülin eklenir.


    diyabet tanısı nasıl konur?

    diyabet tanısı, dünya sağlık teşkilatı (who), amerikan diyabet cemiyeti (ada) ve uluslararası diyabet grubu (nddg) gibi uluslararası kuruluşların koyduğu ölçütlerle yapılmaktadır.
    değerlendirme, örneğin alındığı zaman (açlık ya da tokluk), sayısı (en az 2 kez olmalı) ve alındığı yer (venöz tam kan, venöz plazma ya da periferik kan) ve tetkikte kullanılan metod (glukoz oksidaz ya da somogy) dikkate alınarak yapılmalıdır.

    * belirtileri mevcut bir kişide herhangi bir zamanda ölçülen plazma glukoz değerinin 200 mg/dl ya da en az 8 saatlik açlık sonrası ölçümünün 126 mg/dl'nin üzerinde olması diyabet tanısı için yeterlidir.
    * tanıda esas zorluk, belirtileri olmayan fakat risk taşıyan kişilerdedir. böyle kişilerde açlık glukoz değeri normal sınırlardadır. tanı, şeker yükleme testi (ogtt) ile konur. içinde 75 gram şeker eritilerek hazırlanan bir bardak su, 8-10 saatlik bir açlığı takiben kişiye içirilir. ölçülen 2. saat kan şekerinin 140 mg/dl altında olması, kişide şeker hastalığı olmadığını; değerin 200 mg/dl üzerinde saptanması kişinin diyabetli olduğunu gösterir. eğer 2. saat değeri 140-199 mg/dl düzeylerinde ise bunun anlamı, kişinin gizli şeker hastası olduğudur.


    diyabet sıklığı nedir?

    yaşam süresinin uzaması ve değişen yaşam biçimi ve koşulları nedeniyle dünyada sıklığı giderek artmaktadır. 2000 itibarıyla 175 milyon diyabetli vardır; 10 yıl içinde sayının 240 milyonu bulacağı sanılmaktadır.
    ülkemizde ise 1997'de istanbul tıp fakültesi - sağlık bakanlığı işbirliği çerçevesinde yapılan türkiye epidemiyoloji çalışmasında, yaş dekadları, yerleşim birimleri ve cinsiyet dağılımları bazında, tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilmiş 20 yaş üzerinde 24.788 birey, şeker yükleme testine tabi tutularak değerlendirilmiştir. bu çalışmanın sonuçları göstermiştir ki bölgelere göre değişmekle birlikte ülkemizde her 100 kişiden 7'si diyabetlidir. bunların 1/3'ü diyabetinin farkında değildir. hemen hemen her 100 kişiden 6'sı gizli şeker hastasıdır.

    kimler diyabet riski taşımaktadır?

    tip 1 diyabet açısından riskli olan kişiler, tip 1 diyabetlinin birinci derece akrabaları ve diyabete yatkın doku grubu taşıyanlardır.
    tip 2 diyabetin gelişmesi açısından riskli olan gruplar ise şunlardır:

    * ailede 5'ten fazla diyabet bulunan kişiler.
    * tek yumurta ikiz kardeşi şeker hastası olanlar.
    * iri bebek doğuran, sık ölü doğum ve tekrarlayan çok sayıda düşük yapan, yumurtalık kisti olan (polikistik over) kadınlar.
    * gebeliği esnasında şeker hastalığı tanısı konmuş olanlar.
    * şişman, tansiyonu yüksek, kan yağları yüksek ve kalp-damar hastalığı olanlar.


    her gizli şekeri olan aşikar diyabetli olur mu?

    yapılan büyük ölçekli çalışmalarda gizli diyabeti olan herkeste aşikar tip 2 diyabet gelişmediği; fakat herhangi bir girişim yapılmadığı takdirde kişilerin %29 - 55'inde 3 yıl içinde tip 2 diyabet gelişebileceği gösterilmiştir.


    "gizli şeker" döneminden diyabete geçiş önlenebilir mi?

    hastalıktan korunmanın en etkin yolu, riskli gruptaki kişilerin bilinmesi ve düzenli aralıklarla izlenmesidir. izlenme yalnızca açlık kan şekeri değil, tokluk kan şekeri, hba1c gibi laboratuar tetkikleriyle yapılmalıdır.
    eğer bu dönemde önlenebilirse yol açacağı pek çok sorun daha başlangıçta çözümlenebilir. tip 2 diyabet açısından risk taşıyan grupta hastalığın aşikar hale gelişini engelleyen koruma tedbirleri rafine şekerden arıtılmış, liften zengin, sebze ve bitkisel yağ ağırlıklı, kolesterolden fakir, normal ya da düşük kalorili dengeli bir beslenme, egzersiz, spor ve aktif bir yaşamdır.

    diyabetin geciktirilmesinde diyet ve egzersizin rolü nedir?

    dengeli, sağlıklı beslenme programı ve egzersiz ile ideal ağırlığınızı sağlayınız. esas olan dengeli, düzenli ve sağlıklı beslenmedir.

    sağlıklı beslenmenin kuralları şunlardır:

    * gereken miktarlarda enerji veren besin çeşitliliği yaratınız.
    * rafine şeker tüketiminin kısıtlanması, doymuş yağ ve kolesterolden zengin olan et, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi yiyeceklerin belirli miktarlarda tüketilmesi, az ve sık yemek yenmesi gerekir.
    * daha fazla posa yeyiniz; daha az tuz tüketiniz.
    * haftada en az 3 kez, 30 dakika sürecek şekilde, fizyolojik etki yaratacak egzersiz programı düzenlenmelidir. egzersiz 5 - 10 dakikalık ısınma ile başlamalı, 20 - 30 dakika önerilen en yüksek kalp hızının %70'ine ulaşacak şekilde sürdürülmeli ve 10 - 15 dakikada tempo azaltılarak tamamlanmalıdır. ulaşılması gereken kalp hızı her yaşta farklıdır. 220 sayısından kişinin yaşının çıkartılması işlemiyle hesaplanır. ideal sporlar aerobik egzersizler olup, bunun yanı sıra yürüyüş, bisiklet çevirme ve yüzmedir.

    yaşam biçimi değişiklikleri (sağlıklı beslenme + egzersiz) yapabilen riskli kişilerde diyabetin ortaya çıkışının %58 oranda önlenebildiği gösterilmiştir. bu nedenle çalışmalar diyabetin önlenebilirliği yönünde yoğunlaştırılmıştır.

    diyabetin geciktirilmesinde ilaçların yeri, rolü nedir?

    diyabete dönüşü engelleyen ya da geciktiren ilaçların araştırıldığı çalışmalarda pek çok ilaç denenmiş, hiçbirinin dengeli, düzenli beslenme ve her gün 30 dakikalık yürüyüşten ibaret olan yaşam biçimi değişikliğine üstünlüğü olmadığı gösterilmiştir.

    sonuç olarak

    gizli şekerin aşikar hale geçişini önlemek ya da geciktirmek elinizdedir. ancak günümüzde hiçbir ilaç, diyabetin belirtisi olmayan döneminde kullanılmak üzere onaylanmamıştır.

    o halde diyabet riskiniz varsa:

    * sık ve az; dengeli, düzenli besleniniz
    * her gün en az yarım saat yürüyüş yapınız.
    * tansiyonunuza sık sık baktırınız; yüksekse ne yapmanız gerektiğini doktorunuza danışınız.
    * kan yağlarınızı belli aralıklarla ölçtürüp, yüksekse gereken tedaviyi uygulayınız.
    * sigara içmeyiniz.
    * 35 yaşın üzerinde iseniz her yıl şeker yükleme testi yaptırınız.

    --- alıntı ---

    kaynak: http://www.saglik-info.com
    (ty1983 11.12.2008 21:33)
  9. vücutta insülün üretiminin yada insülüne duyarlı reseptörlerin azalmasından kaynaklanan kronik bir hastalıktır.tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki çeşidi olan bu hastalık, uzun dönemde bütün sistemlerde hasara yol açmaktadır.tedavisinde insülün yada antidiabetik ilaçlar kullanılır.
    (texasholdem 17.03.2011 21:02)
  10. (bkz: diyabet)
    (benlicenan 17.03.2011 23:45)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.